Sorular ve sorgular üzerine… Sıradan insanlar sanki benim bilmediğim bir şeyi biliyor ve uyguluyorlardı.
Bunca enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik karşılığında hoyratça yiyip, içip, gülüyorlar ve ben bu mutluluğu hep kıskanıyordum.
Acaba benim aradığım şeyi bu sıradan insanlar bulmuş ve şu anda tadını mı çıkarmaktaydılar?
Benimse aradığım mutluluğu bulamamaktan aciz olduğumu düşünüp bin bir zorlukla ve krediyle aldıkları teneke otomobillerine çoluk çocuklarıyla kredi kartlarına güvenip sağa sola caka satarak tatile gidiyorlar ve kimisi alkollü araç ya da aşırı süratten dönüş yolunda dünyayı terk edip Huri’lerine ve Nuri’lerine destursuz kavuşuyorlardı.
“Huu! Ben geldim.”
“Geç sıraya. Amel defterin okunacak, tartılacak.”
Aslında ben böyle sahte mutluluğu aramıyor ama kıskanıyordum.
Neden her şeyi kafama takıyordum ve yalnızdım?
Bir ben miydim bu gezegende yaşayan?
Mutluluk; bazen ayak ucumuzdaki yere basmaktan kaçınan parmaklarımız mıydı?
Yoksa günün yirmi dört saati tatilsiz kan ile pompalanıp ayakta duran kalbimiz miydi mutluluk?
Mutluluk; evlilik yıldönümünde kulak memesine takılan küpe ya da parmağa takılan yek taş pırlanta yüzükte mi saklıydı?
Mutluluk senede bir gün acımasız dünyada sabaha kadar alkol alıp partnerinle sevişip sızmakla mı sınırlıdır?
Ya da yılın diğer aylarında umurunda olmadığın dostlarının sen doğdun diye sadece bir gün hatırlanman mıdır?
Mutluluk nedir, nerde hangi cahilin, şürekânın bir yerinde saklı bir hazinedir?
İşte benim mutsuzluğum bundan kaynaklanmaktadır.
Anlam veremediğim anlık mutluluklar.