Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, ‘Necmettin Erbakan hayatta olsa CHP ile birlikte olurdu’ sözlerine ilişkin “Erbakan hocamız CHP’yle asla ama asla birlikte olmazdı” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan, parti genel merkezinde düzenlenen Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) ve İl Sorumluları Toplantısı öncesi gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Erbakan, Türkiye’nin en önemli gündeminden birisi olan ekonomiyi ele almak istediğini söyleyerek ‘’2022 yılı Mart ayında açlık sınırının 5 bin 738 lira olduğu ortaya koyuldu. 5 bin 738 lira 4 kişilik bir aile için açlık sınırıdır. Anlata anlata bitiremedikleri ‘Yüzde 50 zam yaptık’ dedikleri asgari ücret şu anda 4 bin 250 lira, açlık sınırı 6 bin liraya yaklaşmış durumda.
Yoksulluk sınırı aynı araştırmada 17 bin 350 lira olarak ortaya konuluyor. Biz bundan daha 5-6 önce ‘Eğer bu hızla giderse milletvekillerimiz de, milletvekillerimizin aileleri de yoksul aile sınıfına girecek’ demiştik. Gerçekten de bu hızla devam ederse o noktaya doğru iş gidiyor. Araştırma verilerine göre son bir yılda açlık sınırı 2 bin 342 lira arttı. Yoksulluk sınırı da son bir yılda 5 bin 774 lira arttı. Bu rakamlar ve araştırmalar Türkiye’de halkın yarıya yakınının kağıt üzerinde açlık sınırının altında gelire sahip olduğunu gösteriyor’’ diye konuştu.
‘ERBAKAN HOCA, TEK BAŞINA DA KALSA MİLLİ GÖRÜŞ ÇİZGİSİDE DEVAM EDERDİ’
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun katıldığı bir programda ‘Necmettin Erbakan hayatta olsa CHP ile birlikte olurdu’ sözlerine ilişkin konuşan Erbakan, ‘’Bir kısım ‘CHP’li olurdu’ diyor, diğer bir kısmı ‘CHP’li olur mu? Asıl Necmettin Erbakan Hoca Cumhur İttifakı’yla olurdu’ diyor. Herkes bir tarafa çekti. Bir defa burada Yeniden Refah Partisi olarak Milli Görüş’ün temsilcisi olarak şunu söylemek isterim; Erbakan Hocamız, 6 yaşında çocuklara Kur’an öğretmeyi çağ dışılık olarak niteleyen, ‘Ayasofya Camii müze olarak kalmalıydı. Cami olmamalıydı’ diyen, ‘İktidar olursam ilk haftasında İstanbul Sözleşmesi’ni mutlaka geri getireceğim’ diyen, Osmanlı Dönemi’ni ‘Bir zulüm dönemiydi’ diye tanımlayan CHP’yle asla ama asla birlikte olmazdı.
Bunu açık bir şekilde söylüyorum. Necmettin Erbakan Hocamız, 20 senede 513 milyar dolar faiz ödeyen, bir senede 300 milyar liranın üzerinde faiz ödemesi yapan, tarımsal desteğe verdiği paranın 20 katını, esnafa verdiği değerin 30 katını götürüp faize veren, hane halkını; özel sektörü, kamuyu belediyelerle birlikte adeta boğazına batıran Cumhur İttifakı ile de asla olmazdı. Necmettin Erbakan Hocamız, hayatta olsaydı yeniden refah partisi gibi tek başına da kalsa milli görüş çizgisinden ödün vermeden mücadelesine devam ederdi’’ ifadelerini kullandı.
‘YENİDEN ÇİFT BAŞLI BİR SİSTEME NEDEN GEREK DUYUYORSUNUZ?’
Erbakan konuşmasının sonunda 6 siyasi parti liderinin çalışmalarına ilişkin şöyle konuştu:
‘’Altılı masa bir sistem önerisi yaptı. Bu sistem önerisinde kendi içlerinde çeliştikleri noktalar var. Bizim katılmadığımız mahsurlu gördüğümüz noktalar var. Bir defa altı partinin teklifinde parlamentonun güçlendirilmesinden ziyade parlamentonun sadece yürütme organına karşı güçlendirilmesi söz konusu. Eğer siz parlamentonun güçlenmesini istiyorsanız önce parlamentonun üyelerini yani milletvekillerini güçlü hale getirmeniz lazım.
Milletvekillerinin güçlü hale gelmesi nasıl olacak? Bu milletvekillerinin ön seçimle aday olmalarıyla olacak. Eğer siz milletvekillerinin aday olmasını sadece genel başkanın iki dudağı arasında bırakan bir sisteme devam ettirmek isteyip arkasından da demokrasiden, parlamentonun güçlenmesinden bahsederseniz, bu sefer çelişki içine düşmüş olursunuz. Madem bu kadar meclisin güçlü olmasını istiyoruz; meclisin güçlü olması için, bağımsız olması için ön seçimle bu adayların belirlenmesi gerekir. Bunun kanuni yasal bir zorunluluk haline getirilmesi gerekir.
Bu olmadan meclis nasıl güçlü olacak, nasıl liderden bağımsız olacak, nasıl kendi iradesiyle karar verecek? Getirdikleri düzenlemeler, öneriler sadece yürütmeye karşı meclisin güçlendirilmesi. Halbuki meclisin gerçek manada güçlü olması anlamını taşımıyor. Demokrasiye çok düşkün olduğunuzu ifade ediyorsunuz. Ama parti içi demokrasi ne olacak? Tek adam rejimine karşı olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Peki partilerdeki tek adam rejimi olacak? Bu sorunun herhangi bir cevabı yok. İkincisi altı siyasi partinin açıkladığı yeni sistem önerisi Türkiye’yi 90’ların, 2000’lerin Türkiye’sine geri götürmek manası taşımaktadır.
Neyi kastediyorum? Yürütme organını yeniden çift başlı hale getirmek ve ülkemizi gereksiz ve anlamsız bürokrasiye boğmak, belirsizliğe sürüklemek manasını taşımaktadır. Yeniden bir başbakan olsun, bir cumhurbaşkanı olsun. Yeniden çift başlı bir sistem olsun. Neden böyle bir şeye gerek duyuyoruz? Neden gereksiz protokol masrafı, gereksiz bürokrasi, çatışmalar, belirsizlik ortamına Türkiye’yi tekrardan sürüklüyoruz. Mevcut başkanlık sistemini iyileştirelim, demokratikleştirelim’’