Kendimizden vazgeçtik!… Kendimiz gerçekten kendinize mi ait? Yoksa hep biz olmak için çabalayan, başkalarına iyi görünmek için heba olanlardan mıyız?
Düşünce en son kendin için ne yaptın?
Yaşadığımız hayat bize mi ait yoksa bir başkasının mı?
Arkadaşlarınız, çevreniz, eşiniz, dostunuz, tanıdığınız ya da hiç tanımadığınız insanlar aslında hep bizlerin hayatlarına müdahil olurlar. Bilerek ya da bilmeyerek.
Dur! Demek istediğimizde zaman çoktan akıp gitmiştir.
Ruhumuzda bıraktıkları izler çoktan bizi hasta etmiştir bile.
Peki nereye kadar?
Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması gereken bir yol değil!
‘Ne yapalım kaderimiz böyleymiş’ diyerek boyun bükmek sizce de kolaya kaçmak değil mi?
Kader yolun tamamı değildir. Yol ayrımlarıdır. Nereye gideceğimizi hep biz seçeriz. Ayaklarımız ise onları takip eder.
Şems Tebrizi’nin bir sözünde: ‘Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin.’
Kendimiz için her zaman bir çare var. Yeter ki biz çaresiz hissetmeyelim, gerçekten isteyelim. Çabalayalim.
Bir kez olsun başkaları için değil, sadece kendimiz için yaşayalım.