Amasya’da Oluz Höyük ve Harşena Kalesi’nde 11 yıldır sürdürülen arkeolojik kazılarda elde edilen bulgular, düzenlenen toplantıyla tanıtıldı
Kazı başkanı Prof. Dr. Şevket Dönmez, Oluz Höyük kazılarında bulunan bin yıllık Türk mezarlığı ile Kırgızistan’daki Suttuu-Bulak mezarlığında ölülerin aynı geleneklerle defnedildiğinin tespit edildiğini söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle 2009 yılında başlatılan, Harşena Kalesi ve Oluz Höyük’teki kazı çalışmaları devam ediyor. İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Dönmez başkanlığında sürdürülen çalışmalarda bugüne kadar 15’inci yüzyıla ait cami, zaviye, imarethane, soğuk hava deposu ve ocak kalıntısı günyüzüne çıkarıldı, 600 yıllık Osmanlı Külliyesi keşfedildi. 11 yıldır süren arkeolojik kazı çalışmalarında elde edilen tarihi eserleri anlatım ve tanıtımını içeren basın toplantısı yapıldı.
Toplantıda Harşena Kalesi Kızlar Sarayı Kazısı Başkanı Prof. Dr. Emine Dönmez ve Oluz Höyük Kazı Başkanı İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Dönmez 11 yıllık süreçte elde edilen bulgular hakkında katılımcılara sunumda bulundu. Toplantıya Amasya Vali Yardımcısı Bekir Sıtkı Dağ, Belediye Başkanı Mehmet Sarı, kurum müdürleri, muhtarlar ve STK temsilcileri de katıldı.
OLUZ HÖYÜK’TE 15’İNCİ DÖNEM KAZI ÇALIŞMALARI BİTİRİLDİ
Amasya yakınlarındaki Oluz Höyük’te 15’inci dönem kazı çalışmalarını bitirdiklerini belirten İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Dönmez, Oluz Höyük kazılarında bulunan bin yıllık Türk Mezarlığı ile Kırgızistan’daki Suttuu-Bulak mezarlığında ölülerin aynı geleneklerle defnedildiğinin tespit edildiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Bundan sonraki çalışmalarımız arazide çevre düzenleme ve korumaya yönelik olarak devam edecek. Oluz Höyük her dönemiyle önemli bir yerleşme. Bunların içinde Orta Çağ katmanında açığa çıkarttığımız göçebe mezarlığı yani erken Türklere ait olduğunu düşündüğümüz bir göçebe mezarlığı öne plana çıkıyor. Yaklaşık 2011-2012 yılında bu mezarları kazmaya başladık ve tabii bunun bir akademik çalışması vardı. Bunu da yeni yeni tamamlamaya başladık, şimdi meyvelerini alıyoruz. Yapmış olduğumuz ileri çalışmalarda göçebe unsurları barındırarak gömülmüş bu mezarlıktaki insanların, bu insanlara ait mezarların benzerlerini binlerce kilometre doğuda Orta Asya’da Sirderya boylarında Sirderya Oğuzlarının yaşadığı bölgede Seyhun Irmağı civarındaki Kırgızistan topraklarında rastladık.
Işık Gölü’nün batısındaki bölgelerde yoğun mezarlık alanları ve bu mezarlık alanlarından bir tanesi de Suttuu-Bulak olarak anılan bir merkez. Suttuu-Bulak mezarlığında Oluz höyük Mezarlığı ile aynı geleneklerde gömülmüş ve aynı yüzyıllarda defnedilmiş insanlara rastladık. Bu mezarlar yaklaşık 1020 yıllarına tarihleniyor. Ve burada 6 yaşındaki bir kız çocuğunun mezarında bazı küpe gibi buluntular bulmuştuk ve bunlardan da bu mezarların Oğuzlar’a ait olduğunu anlamıştık. 1020 yılında vefat etmiş bu bireylerin mezarını oluşturmaya başladıklarını görüyoruz. Eğer 1020 yılında mezarlık oluşuyorsa bu insanların en az bu bölgede 50 yıldır dolaşıyor olmaları gerektiği noktasında geliyoruz. Bu da bu Oğuz göçlerinin Kırgızistan bölgesinden gerçekleştirildiğini ve bunların Malazgirt Savaşı’nda tam yüzyıl önce Anadolu’ya geldiklerini gösteriyor”
‘ÖLÜ GÖMME GELENEKLERİ SUTTUU-BULAK’LA BİREBİR BENZİYOR’
“Anadolu’ya Selçukluların gelişi noktasında çok fazla bir bilinmezlik yok” diyen Prof. Dr. Dönmez, “Bir mezar da Oluz Höyük’te bir kadın mezarıydı, ayağının üzerinde bir Bizans kiremiti gördük ve bunun anlamını çözememiştik. Ama Suttuu- Bulak’ta benzer bir mezarda bir bireyin ayağında ahşap eyer gördük. Çok büyük olasılıkla bu geleneği devam ettiren bir uygulama yapmışlar ama herhalde burada Anadolu’da biraz daha tabii göçebe oldukları için yokluk ve sıkıntı içindeydiler. Herhalde orada bir eyeri bir mezarda değerlendirmek yerine onu temsil eden bir kiremidi yine mezarın ayak üstüne koydular. Yine mezarda cep yaparak ölü gömme geleneği ya da ahşapla birlikte ölü gömme gelenekleri Suttuu-Bulak’la bire bir benziyor” diye konuştu.
‘BU ŞEHRİ UNESCO ‘YA SOKMAYA ÇALIŞIYORUZ’
Kentte 2009 yılından bu yana kazı çalışması yapıldığını söyleyen Amasya Belediye Başkanı Mehmet Sarı da “Bu şehri UNESCO ‘ya sokmaya çalışıyoruz, İhalemizi yaptık sözleşmemizi bu ay içerisinde imzalıyoruz. Bu şehri dünya şehri yapmak istiyoruz. Kimse verdiğiniz sözü yapamazsınız, demesin. Biz yapmayacağız işi sizlerin huzuruna çıkıp da söyleyemeyiz. Yani işi söyleyip de ertesi gün çıkıp da nerede bu iş kimseye kendimize dedirttirmeyiz. Neyimiz varsa, ne gücümüz varsa, ne planımız varsa, ne dostluklarımız varsa, Amasya için kullanıyoruz. Müreffeh bir Amasya bırakabilmek, çoluğunuza çocuğunuza yaşanabilir bir Amasya bırakabilmek, ekonomik seviyesi üst düzeyde olmasa da orta derecede kendini idare edebilen bir belediye bırakabilmek için elimizden gelen mücadeleyi veriyoruz. Bu şehri turizm şehri yapmak benim boynumun borcudur” dedi.