Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Hangi suçu işlemiş olursa olsun adaletin hükmüne konu olan insan devlete emanettir” dedi
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ile Ankara Üniversitesi iş birliğiyle Yargıtay Başkanlığı İsmail Rüştü Cirit Salonu’nda düzenlenen ‘Uluslararası Yaklaşımlar Işığında Türkiye’de 16’ncı Yılında Denetimli Serbestlik Sistemi ve Gelecek Vizyonu Çalıştayı’na katıldı. Çalıştaya Yargıtay Birinci Başkanı Mehmet Akarca, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar, Avrupa Denetimli Serbestlik Konfederasyonu Genel Sekreteri Willem van der Brugge de katıldı. Brugge, Avrupa’da uygulanan denetimli serbestlik konusunda slayt gösterisi eşliğinde sunum yaptı.
‘CAYDIRICILIĞI SAĞLAYAN CEZALARIN TATBİK EDİLMESİDİR’
Ardından konuşan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, ceza infaz sisteminin hukuk otoritesinin tesisi bakımından oldukça önemli olduğunu belirterek, “Ceza kanunlarının caydırıcılığını sağlayan şey mahkemelerin verdiği soyut cezalar değil, o cezaların tatbik edilmesidir, tatbik imkanıdır. Elbette mahkemelerden verilen her karar açık veya kapalı kurumlarda infaz edilmiyor. Erteleme, hükmün açıklamasının geri bırakılması ve denetimli serbestlik gibi cezaya veya infaza alternatif usuller infaz kurumu dışında da çok önemli bir yükümlü grubu oluşturmaktadır. Çok çeşitli bileşenlerden oluşan ceza infaz aşaması bu yönüyle sistemin çıktıları bakımından oldukça önemli bir ölçüyü ortaya koymaktadır. O ölçü suçun adalet duygusunda açtığı yarayı onarma ölçüsüdür. Bu anlamda infaz sisteminin meşruluğu ve önemi topluma adalet duygusunun tesisinde aranmalıdır” diye konuştu.
Bakan Gül, bir insan ceza infaz kurumuna geldiğinde ya da denetimli serbestliğe ayrıldığında tüm sorunlarının geride kalmadığına dikkat çekerek, “Ceza adaletinin her aşamasında insan hikayesiyle beraber yürümek, yürümeye devam etmektir. Öfkesiyle, umuduyla, korkusuyla adeta devletin adalet eline teslim edilmiş durumda, emanet edilmiş durumdadır. Hangi suçu işlemiş olursa olsun adaletin hükmüne konu olan insan devlete emanettir. Cezaevindeki hükümlü de denetimli serbestlik altında yükümlü de her zaman onuruna yakışır bir şekilde elbette muamele görmelidir” dedi.
‘AMACIMIZ TOPLUMA KAZANDIRMAK’
Hukuk devleti ilkesini ancak insan onurunu gözeterek, hak ve özgürlükleri koruyup, geliştirerek güçlendirebileceklerini söyleyen Bakan Gül, “Hakları korumak ve yaşatmak, hukuk devletinin önceliğidir ve hukuk devletinin ödevidir. Kanunlar insanoğlunu hak ve özgürlükleriyle korumak için vardır. Ceza adaletinin infaz aşamasındaki amacımız hükümlünün iyileşmesi ve bu suretle topluma yeniden kazandırılmasıdır. Bunun için de 2 temel yaklaşım; bir eğitim, bir de adalet çok önemli bir misyona sahiptir. Eğitim aklın, adalet de vicdanın telafisidir. Bu ikisinin şaşmaması lazım. Bu kavramlar aynı zamanda aklın ve vicdanın da pusulalarıdır.
Bu çerçevede ceza infaz kurumlarında ve denetimli serbestlik müdürlüklerimizde eğitim, öğretim, meslek edindirme faaliyetleri çok önemli bir şekilde devam etmektedir. Son 3 yılda ceza infaz kurumlarımızda 14 bin 345 hükümlü ve tutuklu okuma yazma öğrenmiştir. Yine 2020 yılı eğitim öğretim dönemi itibarıyla yeni bir uygulama başlattık ve ceza infaz kurumlarında mesleki eğitim merkezlerini faaliyete geçirdik. Bu konuda özellikle önümüzdeki yılda ceza infaz kurumlarına mesleki eğitim merkezlerini arttırmaya yönelik çok önemli bir bakış açımız var, hedefimiz var. Bunu da bu yıl gerçekleştirmiş olacağız” diye konuştu.
‘TÜRK BAYRAĞI YOKTU’
Bakan Gül, Avrupa Denetimli Serbestlik Konfederasyonu Genel Sekreteri Willem van der Brugge’nin sunumunda Türk bayrağının yer almadığını belirterek, “Sayın Genel Sekreter, organizasyon şemasında birçok bayrağı gösterdi; ama dünyanın en güzel bayrağı Türk bayrağı orada yoktu. Umarız orada da bu tecrübeden istifade ederler.
Türkiye’nin tüm dünyaya katkı sunacak tecrübeleri var, bunlardan da istifade edilmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı. Gül, ‘Adalet Ormanı‘ adıyla toplam 429 ağaçlandırma sahası oluşturulduğunu da belirterek, “Ülke genelinde yaklaşık 2 milyon fidan dikimi, 3 milyon 223 bin fidan bakımı gerçekleştirilmiştir. Ve özellikle yine yapmış olduğumuz düzenlemeyle birlikte artık cezaevi dışında denetimli serbestliği açığa ayrılmış hükümlülerin de cezaevi dışında başka bir kamu kurulunda çalışarak o kurulların tesislerinde yine cezalarını infaz edebilecekleri yönünde düzenleme yapıldı. Böylece yine hükümlüler sosyal sorumluluk faaliyetlerini üstlenerek toplumsal konulara da destek sağlayabilecekleri bir takım imkanlara sahip olacaklar” dedi.
AKARCA: YENİDEN SUÇ İŞLEME EĞİLİMLERİ AZALIR
Yargıtay Birinci Başkanı Mehmet Akarca da mahkumların cezasını çektikten sonra topluma uyum sağlaması gerektiğini söyleyerek, “Suç işleyen insanları dört duvar arasına koyup hapis cezaları sona erdiğinde onların topluma uyum sağlayabileceklerini beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Bu nedenle hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanların cezalarını çektikten sonra bizimle birlikte yaşayacağını hesaba katmak zorundayız. Onların sosyal, kültürel, mesleki, psikolojik, tıbbi olarak iyi durumda olmaları yeniden suç işleme eğilimlerini azaltır, böylece toplum da suçtan kurtulmuş olur. Tüm eleştirilere rağmen ceza infaz sisteminin başarı ölçeklerinden birisi de hiç şüphe yok ki hükümlülerin tahliye sonrasında yeniden suç işlememeleridir.
Suç işleyen kişilerin toplumdan dışlanması ve topluma yabancılaşması halinde ise yeniden suç işleme oranı artar. Bu durumdan da en çok toplum zarar görür. Ceza adalet sisteminin insan hakları, hukuk devleti ve demokrasinin yanı sıra toplum ve devlet düzeninin korunması bakımından da önemli bir işi bulunmaktadır. Toplumun suçtan korunması amacıyla izlenecek yöntemler, geliştirilecek mekanizmalar ve uygulanacak stratejiler oldukça önemlidir” diye konuştu.