Kadının adı yok! Merhaba sevgili yol arkadaşlarım, umarım iyisinizdir? Bugün toplumsal, kanayan bir yaraya değineceğiz. Kadına şiddet….
Gerçekten kadın olmak ve kadın olmanın iş ve sosyal hayattaki etkileri, kadının toplumsal cinsel öğe haline gelmesi ve kadının toplumdaki tarihçesi.. Ve daha birçok konudan bahsedeceğiz. Haydi başlayalım…
İlk ilkel toplumlardan bu yana kadının tarihsel gelişimine bakacak olursak, ataerkil avcılık yapan bir toplumda, evde sadece yemek pişirmek ve çocuk bakmak gibi görevleri varken, tarihin gelişimi ve Türklerin ortaya çıkışıyla, kadın figürü daha ön plana çıkmış hatta kadınlara oba veya devlet emanet edilmiştir.
Kadın Müslümanlığın gelmesiyle beraber özellikle Osmanlı imparatorluğunda birçok söz sahibi olmuş hatta devlet yönetmiştir. Her alanda söz sahibidir. Kadının bu kadar yükselişine rağmen peki neden şuan bu kadar kadına şiddet olayı yaşıyoruz? Şuan günümüzde ne değişti?
Toplumda ilerleme, teknolojik gelişmeler ve kadınların çalışma hayatına girmesiyle kadın, kendi benliğini bulmuş, kendine özgüveni gelmiştir. Bu da maalesef egosunu yükselmiştir. Yapılan araştırmalara göre, şiddete uğrayan kadınlar genelde çalışan kadınlardır. Özgürlüğünü ilan eden kadın, “artık ben de varım” demektedir. Çalışma hayatında kendini ispatlama derdindedir. Sürekli güçlü ve savunmada durduğu için tartışmaya açıktır. O yüzden de eşine yada hayatındaki kişiye egosunu yansıtır. Ve üstünlük kurmaya çalışır. Bende para kazanıyorum algısı vs, kadın erkek eşitliği gibi…
Sonrada beklenen son….
Kadının çalışma hayatında uğradığı şiddet, genelde taciz ve fiziksel şiddetin dışında psikolojik şiddet ve mobbing olabiliyor. Özellikle çalıştığı yerde kadın sayısı az ve erkek sayısı fazla veya patronu erkekse kadın sürekli o iş yerinde güçlü durmak ve rüştünü ispatlamak durumunda kalıyor. O zaman da kadın olmanın zorluklarını yaşıyor. Hangimiz mobbing yemedik ki? Yada hangimiz haklıyken bayan olduğumuz için haksız duruma düşmedik . Şantaj, taciz vs cabası… Ama kadın susar.. Sustu da yıllarca… Bu yapılanların karşısında sustu…
Ama artık susmuyor kadın… Toplumun ve iş hayatının dayatmalarını kabul etmiyor. Konuşuyor , hakkını arıyor.. Yasal süreçleri takip ediyor…. Gene olmuyor mu gene oluyor kadın cinayetleri, gene ölüyor adsız bir sürü kadın… Zalim gene yapıyor zalimliğini.. Ama kadınlar artık susmuyor… Direniyor.. Arkasına toplumu alan bir kadın var artık, çalışan, akıllı….
Son senelerdeki kadın cinayetlerine bakacak olursak, bir şeyler değişiyor ama yavaş değişiyor….
Habertürk’ün yayınladığı habere göre son 10 yılda kadın cinayetleri 3 kat arttı.
2008 yılında 80 kadın iken, 2009 yılında da 109,2010 yılında 180, 2011 yılında 121, 2012 yılında 210, 2013 yılında 237, 2014 yılında 294, 2015 yılında 303, 2015 yılında 303, 2016 yılında 328, 2017 yılında ise 409, 2018 yılında 440, 2019 yılında 474, 2020 yılında ise 436 kadın can verdi. Üstüne bir de ceza alıp hapse girenler, hemen indirime uğrayıp çıkabildiler.
Ama sıkıntı toplumsal canlar… Aileden gelenek ve görenekten, örf ve adetten kaynaklanıyor. Özelikle ataerkil aile yapılı evlerde, hepimizin yaşadığı şeyleri görmüşüzdür. Yanlış düşünce kalıpları ve anneannelerle büyüdük.
“kesin haketmiştir. Kadın aklıyla kocasına karşı gelmek ha”
“Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin”
“sen kız çocuğusun kızlar böle oturmaz.”
“adam gibi ol”
“eksik etek sen karışma”
“kadın başına sen nere gidiyon”
“busaatte başına kesin bişeyler gelir”
“tabii ki, yapacak kadının görevi çocuk bakmak, yemek yapmak”
(halbuki Kuran-ı Kerim‘de Nisa süresinde de yazar. Kadınların hizmeti, erkeklere ikramıdır. Kocalarına ister YAPAR, ister yapmaz. Ama onlar işlerine geldiği gibi)
İşte toplumumuzda bu kalıplar, değişmediği sürece kadına şiddet devam edecektir.
Hele kadın kırsal kesimdeyse vay haline… Çok eskiden kadınların öküz yerine tarlaya sürüldüğünü ve mallarla (ineklerle) bir tutulduğunu duymuşsunuzdur.
Kadının hiç bir hakkı olmadığı, ırgat gibi çalıştırılıp öküz gibi tarlaya sürüldüğü ve her yönden kullanıldığı, başlık parasıyla mal gibi alındığı, günler geride mi kaldı sizce?
Yoksa şekli mi değişti?
Kadınlar sürekli iş hayatında o kadar zorluğa rağmen sürekli çalıştırılıyor. Ayrıca kadın evde de çalışıyor. Ev, çocuk vs onu idare ediyor. Evin sorumluluklarını yerine getiriyor. Kocasının gönlünü yapıyor.
Görsel malzeme olarak her yerde kullanılıyor. Reklam ve Medya sektöründe, fuarlarda, stantlarda cinsel obje olarak istismar ediliyor. Evde, işte her yerde… Sizce çok şey değişmiş mi?
Kadının yerini toplumsal olarak değiştirmeliyiz. Tüm düşünce kalıplarını yıkmalıyız.
Son olarak toparlayacak olursak, toplumsal düşünce kalıplarını yıkmak için ilk başta gene kadınlarımızı eğitmeli ve bilinçlendirmeliyiz. O şiddete maruz bırakan erkekleri dünyaya getiren ve yetiştiren de kadınlardır. Bu unutulmamalıdır….
Ağaç yaşken eğilir. Dünyayı kadınlar kurtaracak, hiç olmazsa bundan sonraki nesiller bunu bilecek…. Bilinçli erkekler yetişecek. Tüm şiddet gören kadınlar, Özge’ler, Münevver’ler, Sibel’ler, Aybüke’ler, Tuğba’lar,…. Niceleri için 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadına şiddet son bulsun….
Unutmayın! siz doğru tohum ekerseniz, doğru filiz verir ve doğru çiçek açar. İlk başta kadınlar için eğitim diyorum. Allaha emanet olun su gibi olun eyvallah…