Teknik adamlardan aforizmalar… Teknik direktörlük belki de futbol dünyasının en zor mesleğidir. İrade ve fazlaca sabır isteyen bir iş. Ama her şeyden çok zeka isteyen ve akıl talep eden bir iş.
Teknik adamlar zeki insanlardır, bu sebeple sadece futbol anlayışları veyahut taktikleri değil ağızlarından çıkan her söz takip edilmeye değer. Bazıları ise tam manası ile yıllarca unutulmayacak cinsten. İşte bu yazımda bazı ünlü teknik adamların ben ve benim gibi milyonlarca futbol severi etkileyen, futbol tarihine geçen sözlerini sizlere aktaracağım.
1-Arsène Wenger
Arsenal efsanesi olan hoca işe temelden başlayarak takım kurma konusunda çok mahir bir teknik adamdı. İngiliz basını onu özellikle transfer konusunda eleştirilerle topa tutsa bile o bu denli eleştirilere kulak asmayarak doğru bildiğini yapmaya devam etti tam 22 sene boyunca. Neden hiç yıldız transferi yapmadığı ile ilgili gelen soruya şöyle cevap veriyor Fransız hoca; “Biz süper star transferi yapmayız,süper star yaparız.”
Bir oyuncunun iyi veyahut kötü transfer seçeneği olup olmayacağını asla fiyatından bağımsız ele almazdı Wenger. Ona göre iyi bir transfer demek çok para harcamak değildi hiçbir zaman. Kulübün az para harcaması üzerine gelen soruları şöyle yanıtlıyordu; “Para harcamaktan korktuğum falan yok. Bunu düşünenler benimle birlikte bir akşam dışarı çıksın. O zaman anlarlar.”
Wenger her daim gelişim odaklı çalışan ve ona göre yaşayan bir hocaydı. Onunla çalışıp kendini geliştirememiş çok az oyucu vardır. Her oyuncu onunla çalışarak kendine fazlaca şey katmayı başarmıştır. Çünkü o takıma katılan her genç oyuncuda özel olan bir şey görür ve hepsi ile özel olarak ilgilenerek onlara kendilerini göstermeleri için forma şansı verirdi. Hatta bazen hiç hak etmeyen oyunculara bile bu şansı verirdi Fransız hoca. Diğer birçok konuda onu başarısız bulabilirsiniz belki ama oyuncu gelişimi konusunda bir dünya markasıydı Wenger. “Bir oyuncu yetiştirmek bir ev inşa etmek gibidir. Önce temelden başlarsınız. Önce fundamental…”
“Genç oyuncuların yaratıcılığını geliştirmek için ifade özgürlüğüne ihtiyaçları var. Hatta futbol topu ile kendilerine has çeşitli numaralar yapmaları konusunda yüreklendirilmeliler. Başarısızlık korkularını ancak böyle yenebilir ve özgüven kazanabilirler.” Fransız hoca futboldan ve futbolcudan anladığı gibi kadın ruhundan anlayan centilmen ve ince bir adam.
“Bir futbol takımı güzel bir kadın gibidir. Ona sık sık güzel olduğunu söylemediğiniz takdirde bunu unutabilir.”
2-José Mourinho
Mourinho yaptığı işte her zaman zirveyi temsil eden bir adam olmuştur. Onun her daim kendine has ve özel bir üslubu olmuştur. Bunun basın veya oyuncular üzerinde nasıl bir etkisi olacağını hiç düşünmeden her gittiği yerde kendi kurallarını koydu ve paşa gönlünün istediği gibi davrandı.
Chelsea ile sözleşme imzaladığı gün “Lütfen bana kibirli demeyin çünkü söylediklerim doğru. Ben Avrupa şampiyonuyum ve sanırım özel biriyim” demişti Mourinho.
“Eğer kolay bir işim olsun isteseydim Porto’da kalırdım. Harika bir mavi koltuk olurdu. Bir Şampiyonlar Ligi kupası, Tanrı ve sonra ben…”
Her zaman şampiyonluk için yarışan takımlar tarafından tercih edildi Jose. Bu tarz yarışmacı takımların içerisinde bulunmasından dolayı genç oyunculara fazla şans vermemesi bu konudaki bütün eleştiri oklarını üzerine çeviriyordu. Sanırım şu sözler hocanın genç oyuncuya bakışını çok iyi özetliyor.
“Genç oyuncular kavun gibidir ancak içlerini açıp baktıktan sonra iyi olup olmadıklarını kesin bir dille söyleyebilirsiniz.” Jose ada basını için her zaman yürüyen bir manşet olmuştur. Yapılan her basın toplantısında veyahut uzatılan her mikrofona manşet vermeyi ihmal etmez. Özellikle bir takımın başına yeni geçtiği zaman düzenlediği basın toplantıları hafızalardan kolay kolay silinmez. İkinci Chelsea dönemi öncesi değiştiniz mi şeklinde gelen bir soruya şu şekilde cevap vermişti; “Ben Jose Mourinho’yum. Ben değişmem. Tüm niteliklerim ve kusurlarımla tekrar geliyorum.”
Son olarak Roma öncesi Tottenham Hotspur macerasını başlatırken şu sözleri sarf etmişti.. “Geçmişimde bir daha tekrar etmeyeceğim hatalar var. Evet, artık aynı hataları yapmayacağım. Şimdi yeni hatalar yapma zamanı.” Jose uzun süre tercümanlık yapmasının etkisiyle olsa gerek 4-5 farklı dili akıcı şekilde konuşabiliyor. Jose ilginç örneklendirmeler ile konuyu farklı bir boyuta taşıyabiliyor. Mesela oyuncularının yetersizliğini anlatırken şu cümleleri sarf ediyordu;
“Bu durum küçük bir battaniyeye sahip olmak gibi. Göğsünüzü sıcak tutmak için battaniyeyi yukarı çekersiniz ama bu kez ayaklarınız dışarıda kalır. Şu an süpermarket kapalı olduğu için daha büyük bir battaniye alamam. Bu arada bu battaniye kaşmirden yapılmış ama hala küçük.”
Sadece benzetmenin değil derin bir mesajında dibine vuruyor Jose hocam. “Az önce asistanımla İstatistikleri inceledik. Ne zaman Guardiola’ya karşı oynasam hep 10 kişi kalmışım. Çok emin değilim ama sanırım; bu bir UEFA kuralı” diyerek isyanını dile getiriyor.
Futbol rakiple oynanan bir oyundur. Bu söz birçoğu kişi için klişe olsa da doğrudur. Jose kendisinden güçlü bir rakiple oynayacağı zaman rakibe göre şekil almayı çok seven ve bunu dönem dönem başarmış bir hocadır. Oynattığı bazen göze hoş gelmese de o her zaman sonuç odaklı bakar.
2016 yılında bir Manchester City maçı sonrası şöyle söylüyor; Nasıl oynadığımızın hiçbir önemi yok, senin bir Ferrarin ve benim küçük bir arabam varsa yarışı kazanmak için senin lastiklerini patlatmam gerekir. Biz de bunu yaptık.”
3-Pep Guardiola
Guardiola ciddi manada oyun aşığı bir adam ancak aynı zamanda kendi doğrularına da tapan bir hoca. Oyun sisteminizi değiştirecek misiniz şeklinde gelen soruya şu şekilde cevap veriyor; “7 yıl içerisinde 21 şampiyonluk kazandım, sene başına 3 şampiyonluk… Üzgünüm beyler. Hiçbir şey değiştirmiyorum.” Pep konuşmayı seven bir adam yeri geldiğinde gerek basına gerekse oyuncularını yapmak istediklerini uzunca anlatır. Yöntemlerini neyi neden ve nasıl yaptığını ve bunu ne denli geliştirebileceğini saatlerce bıkmadan anlatır. Birçok elit antrenörde gördüğümüz gibi o da oyunun sadece pas yapma ve topa sahip olma şeklinde yorumlanmasından son derece rahatsız oluyor. “Anlamadığınız şey şu; biz topu hareket ettirmek için pas yapmıyoruz. Rakibimizi hareket ettirmek için pas yapıyoruz.”
Çok disiplinli ve çalışılması zor bir adam Pep, ancak yine de oyuncuları ile sıkça sorun yaşayan bir adam değil. Bunun sebebi öncelikle çok başarılı olması. Ancak bunun yanı sıra Pep çok ikna edici ve dışa açık bir karakter. Yeter ki ona oyuncuları ile derinlemesine kadar konuşabileceği bir konuda istediği süreyi verin, masadan kesinlikle galip çıkacaktır.
“Benim işim bulduğum yolun karşıdan karşıya geçmenin en iyi yol olduğuna oyuncularımı ikna etmek. Taktikler ve antrenmanlar elbette önemli ama ikna edebilmek… İşte bu en önemlisi.. Yeni bir şey yaratmak işin en zor kısmıdır. Bunu yapmak, inşa etmek ve herkesin buna uymasını sağlamak ise harika kısmı. Pep ciddi anlamda futbol ile kafasını yakmış bir adam. Günün her saatinde yeni bir şeyler düşünüp bunu çevresindeki insanlara aktarmak onun için büyük keyif.
“Dünyada mükemmeliyet diye bir kavram yok ama ben yine de arıyorum.” Bu öylesine havalı olsun diye söylenmiş altı boş bir söz kesinlikle değil. Gerçekten de arıyor, daha iyisini daha kusursuzunu.. 10 numaradan sol bek, sol bekten stoper, kanat oyuncusundan santrafor yaratıyor. “İyi bir teknik adam futbolcunun kendisinde göremediklerini görebilendir” diyor hoca. Kazandığı bunca başarıya rağmen kaybettiği zaman onun asla bahanelerin arkasına saklandığını göremezsiniz. Belki de başarısının temel nedeni bu. Çok az kaybediyor ama kaybettiği zaman rakibinin ondan bir şeyi mutlaka daha iyi yaptığını düşünerek o noktaya daha fazla odaklanıyor.
“Futboldaki en kötü şey bahanelerdir diyor Pep Guardiola. Bahaneler gelişemediğinizi ve bir adım ileri gidemediğinizi anlatır.”
4-Jürgen Klopp
Klopp tarz olarak biraz alışılmışın dışında bir teknik adam. Bir Almandan beklemeyeceğiniz kadar sıcakkanlı ve sempatik biri. Çoğu zaman espri yapasına gerek kalmadan doğal haliyle bile insanların yüzünde tebessüm oluşturmayı başarabiliyor. Durum böyle olunca bir başkası söyleyince hoş gelmeyecek şeyi Jürgen söyleyince herkes gülümsüyor. İlk Liverpool basın toplantısında; bu odadaki herhangi biri harikalar yaratabileceğimi düşünüyor mu? Hayır. Kendimi futbol dahileriyle kıyaslamıyorum. Eğer duymak istediğiniz buysa ben normal biriyim” diyerek Jose’nin yaptığı basın toplantısında ben özel biriyim sözlerine bir atıfta bulunuyordu. Jürgen kariyeri boyunca şampiyonluğun favori takımlarında değil hep bir basamak altındaki takımlarda çalıştırmıştı. Dortmund’un şampiyonluk şansı üzerine şu sözleri söylemişti; Elbette bir şansımız var. Elimizde bir yay, bir de ok var. Yayı iyi gerdirir iyi nişan alırsak hedefi vurabiliriz. Fakat problem şu ki Bayern’in elinde bir bazuka var.
” En çok üzerine konuştuğu konulardan birisi futboldan ne kadar keyif aldığı. Kupalar, şampiyonluklar elbette keyif verici ama Jürgen bunlardan çok yolculuğun keyfini sürenlerden. “Futbolu sadece kazandığınızda harika bir oyun olarak görüyorsanız bence evde kalmalısınız. Her şeyinizi verip yine de kaybedeceğiniz gerçeğini kabul etmeniz lazım.” Büyük zaferlere birlikte sevinebiliriz. Büyük kayıplara birlikte üzülebiliriz fakat tüm bunların arasında insanların hakkında konuşmayı isteyeceği bir futbol oynamamız gerek.” Jürgen’in iyi olduğu konulardan biri de şüphesiz oyuncuları ile kurduğu iletişim. Her maç sonrası oyuncularına sarılması ile ilgili gelen soruya şu cevabı vermişti; Bir oyuncu olarak motivasyon doluysanız, konsantrasyon doluysanız o vakit kollarım size sarılmak için hep açık olur. Ayrıca hayat güzel anları kutlamamak için çok kısa.” Ada basını onu oyuncularını çok hor kullanan fazla talepkar biri olarak görüyor ve bu konuda sık sık eleştiriyor. Bu eleştirilere Jürgen şöyle karşılık veriyor; Oldukça pozitif ve iyimser bir insanım bu yüzden oyuncularımdan her maç en iyisini vermelerini bekliyorum.
5-Alex Ferguson
Alex Ferguson sadece futbola değil hayata bakış açısı ve düşünceleri ile ufuk açan bir insan. Bu yapısı onu bizler için çok özel kılıyor.
“Tanrı’nın bize iki kulak, iki göz ve bir ağız vermesinin bir nedeni var. Bu, konuştuğunuzdan iki kat daha fazla dinleyip izleyebilmeniz için. Daha iyisi, dinlemenin size hiçbir maliyeti yoktur.
” Bir şirketi yönetiyor olsaydım, her zaman yetenekli gençlerin düşüncelerini dinlemek isterdim, çünkü onlar bugünün gerçekleri ve yarının beklentileriyle en çok temas halinde olan insanlar.” 1986’da ilk imza attığı Manchester’da ilk şampiyonluğunu 92-93 sezonunda kazanan Sir devraldığı takımı sadece adanın değil, dünyanın en büyük kulüplerinden birine dönüştürürken şüphesiz çok zor bir yoldan geçmişti.
“Yenilgilerden, zaferlerden öğrendiğinizin çok daha fazlasını öğrenirsiniz” diyor Sir. Bu kadar çok şey kazanmasına rağmen hem o hem de takımı yenilgiyi hazmedebilen centilmen insanlardı. Ancak formunun zirvesindeki bir Manchester United öyle bir özgüvene sahipti ki kaybetmelerine ihtimal, imkan yokmuş gibi sahaya çıkarlardı. Ferguson bu mantaliteyi şöyle açıklıyor; “Manchester United’da herkesi etkisi altına alan bir virüs vardı. Bu virüsün adı kazanmaktı.”
Ferguson’un futbola inanışı çok ufak detaylarda gizliydi. Her zaman en ufak detayı, ihtimali hesaba katardı. Zaten esas mesele o ufak detaylar üzerinde çalışmak değil mi? Çünkü hiçbir teknik adam oyuncularının büyük farklar yaratabileceğini beklemezdi veyahut beklememeliydi.
“Mükemmeliyet arayışının bir kısmı, olabildiğince çok sürprizi ortadan kaldırmayı içerir çünkü hayat beklenmedik şeylerle doludur. Mükemmellik sürprizlere hazırlıklı olmakla ilgilidir.”