Türkiye futbolunun uzun süredir ana gündem maddesi olmasına karşın asla gerçek öznesi olmayı başaramamış oyuncu yetiştirme meselesi, karanlık bir odanın ortasındaki fil hikâyesini andırıyor.
Konu her açıldığında tek kurtuluşumuzun bu olduğu söylense de bir türlü net ve doğru bir planlama yapılamıyor. Herkes filin neresini tutarsa “İşte fil budur” diyor ve gerçekler arka planda kalmaya devam ediyor. Peki fil nedir? Bizim tutup çekiştirdiğimiz, başkalarınınsa ne olduğunu bildiği ama bize söylemediği, oyuncu yetiştirmenin temel sırrı nedir?” İşte cevaplanması gereken asıl soru bu..
DÜNYA BİR OYUN ALANIDIR
“Herkes hayata tanımsız bir başlangıç yapar; etrafını anlamaya çalışır, sesleri taklit eder, ayakta durmayı, konuşmayı öğrenir ve artık derdini bağırmadan anlatır hale gelir. Bundan sonrası ise zamanı geçirmenin yollarını aramaktır. Oyun, bir çocuğun öğrenme aşamasının ilk basamağıdır ve bugün spor olarak tanımladığımız pek çok branş, çocuk oyunlarının geliştirilmiş, o oyunlardan türetilmiş kurallarla sınırları çizilmiş hallerinden başka bir şey değildir. Yürümeye başlayan bir çocuğun koşmayı öğrenmesi, koşmayı öğrendikten sonrada sınırlarını test etmeyi denemesi, devamında bunu bir arkadaşıyla yarışa dönüştürmesi, rekabet etmesi insan doğasının önemli bir parçasıdır.
Futbol topu, pek kimse böyle düşünmemiş olsa da insanlık tarihinde yapılmış en iyi oyuncaklardan biri olabilir. Eğer bu oyuna ilginiz varsa futbol topu ile saatler geçirebilirsiniz; tek başınızayken top sektirmeyi öğrenebilir, bir duvara saatlerce topu atabilir ve dönen topları karşılamaya çalışabilirsiniz. Liverpool efsanelerinden Kenny Dalglish, futbol topu olmadığı için bunu bir tenis topuyla yaptığını ve bunun top tekniğini geliştirmesinde son derece etkili olduğunu otobiyografisinde dile getirmişti. Onun için sadece oyun olan bu egzersiz, tekniğinin ve ilk dokunuşunun döneminin diğer oyuncularının önüne geçmesindeki ana faktör olabilir mi?
TOPU PAYLAŞMAK
Kendi başınıza kapının önüne çıkacak yaşa geldiğinizde oyunun paydaşları ortaya çıkar. İlk arkadaşınızla birlikte ilk futbol maçınızı yapabilirsiniz. Minyatür kalelerle oynanan bu oyunda farkında olmadan 1’e 1 mücadele, baskı, rakibi karşılama ve çalım becerileriniz gelişir. Oyuna dahil olacak üçüncü arkadaşımız, muhtemelen son gelen olacağından kaleye geçer; Orta kafa gol’ adı verilen oyunla, orta ve sonlandırma becerilerinizi çalıştırırsınız.
Altınordu’nun planlarında da yer alan 10 bin saat kuralının başı, bu oyunu oynadığınız ilk gündür.
Dördüncü oyuncunun katılımı ile ortaya yeni bir olgu çıkar: Takım oyunu. Bir futbol maçının en basit hali, çekirdeği denebilir. Artık 2’ye 2 durumlar söz konusudur: yardımlaşma, iletişim,baskı, derinlik, kademe, bindirme gibi sık sık kullandığımız futbol terimlerinin gerçeğe dönüştüğü an Beşinci oyuncu mecburen kaleci; rakibi yanıltma, savunma arkasına koşular, bitiricilik ve markaj ile yeni beceriler, yeni kazanımlar. Bu kazanımlar çocukların küçük yaşta becerilerini ve futbol mantalitelerini öne çıkaracaktır. Kendi benliklerini ve yapabileceği şeylerin bilincine varmaları gelişimleri açısından fazlasıyla önemli bir adımdır.
HAVUZU DOLDURMAK
Artık sıkça dile getirilen, Türkiye’de Altınordu Futbol Kulübünün de planlarının temelinde yeralan 10 bin saat kuralı’nın başlangıç noktası, buoyunu oynamaya başladığınız gündür. Süreklipratiğin yaptıklarımzı mükemmelleştireceğidoğrudur ancak çocuklar bunları bir farkındalkekseninde yapmazlar. Keyif aldıkları için,sosyalleşmek için oynarlar. Dolayısıyla buoyun bir süre sonra ilgilerini çekmeyebilir. Herçocuğun farklı fiziksel ve bilişsel özelliklere sahi,olduğu aşikârdır; bazı çocuklar yukarıdaki oyundurumlarını farkında olmadan içselleştirerekdiğerlerinden ayrılır. Onlar için oyun farklıbir forma dönüşmüştür, oyunu anlamave oynama biçimleri diğerlerindenfarkhdır. Futbolda yeteneğin enbasit halinin bu olduğunu söylemek,herhalde yanlış olmayacaktır.
ARKA MAHALLE
Belli bir yaşa gelmiş ve futbolu pratik etmiş çocuklar için, en azından Türkiye’nin geçmişinde, mahalle maçları çok büyük önem taşırdı. Futbolu arkadaşlar arasında oynanan bir oyun olmaktan çıkıp gerçek anlamda rekabetçi bir oyuna dönüştüğü, baskının hissedildiği, heyecanın yönetildiği ilk karşılaşmalar mahalle maçlarıydı. Mahalle takımlarının bazılarının zamanla kurumsallaşması ve yakın mahallelerden seçilmiş çocukları bir araya getirmesiyle daha güçlü takımlar kurması amatör futbol takımlarını ortaya çıkardı.
Dünyanın her ülkesinde futbolun modeli aynıdır; uygulamalar farklılık gösterebilir. Amatör futbol, piramidinin en alt basamağıdır ve havuzu besleyen ana damar burasıdır. Amatör futbol denildiğinde akla atanamamış futbolcular’ gelse de bu kulüplerin varlık nedenleri çocukları spor yapmaya teşvik etmektir. Kurallı oyuna ilk adım bu kulüplerde atılır ve amaç sadece futbolcular yetiştirmek değil, çocuklara spor disiplini aşılamak ve onları hayatın kötü taraflarından uzak tutmaya çalışmaktır.
Amatör futbola atlan ilk adım ile oyun artık sona erer; oyuncu, artık amatör futbolcu olur ve kurallı bir dünyaya adım atar. Antrenman ve disiplinle tanışır, kural ve yarışmacı oyuna dahil olur. Havuzun ilk elemesi tamamlanmıştır ve oyuncu, piramidin üst basamaklarının yakından izlediği yeni bir dünyaya adım atar.
OKULLU OLMAK
Elemenin son ayağında amatör futbola göre gelişkin futbol akademilerince seçilen çocuklar, belli bir metodolojinin ışığında, yetkin antrenörlerce profesyonel futbola hazırlanır. Oyuncu halen amatördür ancak yolun sonunda futbolu profesyonel bir meslek olarak uygulayabilecek şansı elde etmiştir. Amatör futbol, piramidin en alt basamağıdır ve havuzu besleyen ana damar burasıdır. Futbol akademileri gerek fiziksel gerek teknik gerekse birikim anlamında amatör futboldan çok daha iyi şartlara sahiptir ve seçilmiş oyunculara farklı fırsatlar sunar. Oyuncunun sadece futbola odaklanmadığı, profesyonel sporculuk yaşamına uyum sağladığı akademilerde, en iyiler birbirleriyle yarışır ve diğerlerinin arasından sıyrılarak en üst seviyeye ulaşmaya gayret eder.
SANAL GERÇEKLİK
Değişen dünya ile hayata dair gerçeklerin değişip değişmediği uzun zamandır felsefecilerin tartışma konuları arasında. Simülasyon kuramının kurucularından Jean Baudrillard, çağdaş toplum için “Kitleler ideolojik olsun, olmasın; imgeleri, anlamlarını kullanmadan tüketebilirler. (…) Anlamın bu biçimde reddedilişi, kitleler için mümkün olan tek dirençtir” ifadelerini kullanır. Elbette felsefeye derinlemesine dalmaya gerek yok ancak gerçeklik algımızın ne kadar değiştiğini, önce televizyon daha sonrasında internet ile ortaya çıkan simülasyonun futbolu takip eden topluluğu ne derecede etkilediğini anlamak ve gerçekle bağımızı yeniden kurmak için bu alıntı gerekli.
Artık sosyal medyada koordinasyon merdivenini hızla adımladıktan sonra engellerin arasından geçen, üstünden atlayan ve son olarak antrenöründen aldığı pası kaleye vuran çocuklar; ya da teknoloji firmalarının ürettiği farklı simülasyonlarda aldığı pasları hedefe gönderen oyuncuların diğerlerinden daha gelişkin olacağı fikrinin peşine düşüldü. Bu düşünce yapısı gelecek günlerde oluşan oyuncu yetiştirme planlamasını ne derece etkileyecek hep birlikte göreceğiz..