Tiyatro topluma hitap eden kitleselliğe dayanan görsel bir sanattır. Tiyatronun insan yaşamındaki yeri; söz, beden dili, hareket, taklit, hikaye etme, doğaçlama ve betimlemelerle alır.
Bu görselliğin arkasında yazılı metin ( Tekst ), dekor ve kostüm vardır. Tabii ki bir de yönetmen.
Bir oyun provalarla hazırlanır ve seyircisine sunulur.
Kısa olan diyaloglara replik, uzun olanlara ise tirad denir.
Tiyatroda kârekter analizi üç kategoride ele alınır:
- Psikolojik boyutu
- Sosyolojik boyutu
- Biyolojik boyutu
Toplumu ilgilendiren boyutu kârekterdir. Seyirci en çok kârekter yapısına odaklanır.
Karekterin içsel boyutuna da mizansen denir.
Oyun izlenirken oyuncu ile seyirci arasında duygusal bir bağ kurulur. Buna odaklanma, hayranlık da diyebiliriz. Seyirci bazen bir kârekterde kendinden bir parça da bulabilir.
Tiyatro önce dini ritüellerde kendini bulmuş, daha sonra ise gösteri şeklinde halkın karşısına çıkmıştır.
Sırasıyla:
Ritüel dönem, Antik Yunan, Ortaçağ, Rönesans
Daha sonraları ise; 20. yüzyıl tiyatrosunda, kitlesel tiyatro eylemlerini gerçekleştiren üç yönetmenin (Max Reinhardt, Erwin Piscator, Vsevolod Meyerhold) çalışmalarını ve incelemelerini görürüz.
Aynı zamanda, sanatla hayatı bir araya getirme amaçlı Avangard akımların ve alternatif toplulukların tiyatro tanımlamalarını, düşüncelerini inceliyor. Bu çalışma, tiyatro sanatının kitleselleşmesine neden olan içerik ve biçimleri sıçramalı olarak belli bir tarihsel süreç içinde görürüz.
Sonraları ise Epik tiyatro klasik tiyatronun yerini alır.
Tiyatro özünü içerdiği araçlarla; söz, beden dili, hareket, taklit, hikaye etme, doğaçlama ve betimlemelerle alır.
Tiyatro ayrıca kategori olarak; Dram, Vodvil, Komedi ve Trajediden oluşur.
Tiyatronun bir amacı da topluma düşündürücü mesajlar vermektir.
Seyirci salona sırf gülmek için gelmemeli, ya da üzülmek için.
Bertolt Brecht sanatın görevi konusunda şunları söyler:
“Tiyatromuz anlama heyecanını kışkırtmalı, gerçekleri değiştirmenin kıvancını duyurmalıdır insanlara. Seyircilerimiz yalnızca Prometheus’un nasıl kurtarıldığını duymakla kalmamalı, aynı zamanda onu kurtarmanın sevincine katılacak yolda eğitilmeli. Tiyatromuzda, arayıcıların, bulucuların duydukları bütün sevinç ve mutluluğu kurtarıcıların duyduğu yüce başarıyı duymaları öğretilmeli insanlara.”
Evet tiyatro sahneye aktarılmış bir yaşamdır diyerek sözü noktalayalım.