Yaş almak ya da yaşlanmak! Saçlarım beyazlamış ; yüzümde çizgiler yaşım yetmiş yorulmuşum ama dolu dolu bir yorgunluk her istediğimi yaptım.
İçimde kalan her şeyi evlenmek dışında sanırım dünyada benim bir eşim yoktu. Herkes çift iken ben tek idim bazı şeylere yetişemedim ya da geç kaldım. Durağa gelince dolu dediler almadılar bazı duraklarda inmedim inatla yoluma devam ettim karış karış Anadolu’yu gezdim İnsanlarla sohbet edip yazdım okudum. Kendimi geliştirdim en son Fransızcayı elli yaşında öğrendim. Beynim dinç aklım yerinde şükür .
Hayat bu işte yorulmuşum yıllar geçmiş ömrüme çok şey katarken aslında ruhumu yormuşum. Yetmiş yaşındayım bu kadar yasayacağımı hiç düşünmemiştim. Bir zamanlar gönüllü geldiğim huzur evinde kalıyorum menekşelerimle birlikte onlar bana rahmetli annemden kaldılar hep bir yaprak ektim tuttu. Yalnız kalmak bir tercih meselesi ben hep yalnızlığı seçtim elimde kalan yalnızlık ve yorgun bir kalp hafta sonları evlat edindiğim kızım Rüya bana kalan tek miras oldu. Bazen bana kitap okuyor bazen yasadıklarını anlatıyor. Ben ise sallanan sandalyemde o son günü bekliyorum bir yaprağın kaderi gibi düşeceğim o günü bekliyorum.
Aslında çocukluğumdan beri çok sevmek ve sevilmek istemiştim masallardaki gibi hayat bazen insana eşit ve adil davranmıyor. Bir şeyleri kazanırken çoğu şeyi kaybetmişsin bir gül bahçesine girmişsin eline öyle çok diken batmış ki kanayan her dikenin izini silmeye çalışırken özlediğin papatyalar bile kurumuş.
Hayatta en çok istediğim şey bir kızımın olmasıydı ama Rüya bu duyguyu bana yaşattı. Onu büyüttüm elini tuttum okula götürdüm saçını taradım beraber ağladık beraber güldük onu doğurmadım karnımda taşımadım ama o benim kızım. Onu çok seviyorum. Rüya beni hayata bağlayan ve mutluluğu yaşatan tek duygu oldu. Bende böyle değildim elbet bir zamanlar çocuktum. Asla çocuğunuza kendi yapamadığınız hayallerinizi yüklemeyin kendi yorgun yıllarınızı anlatmayın. Bırakın her çocuk kendi kaderini yaşasın. O zaman hayat bir insanı iki kez yormaz. Çocukluk yıllarım başarır, yapar, halleder konuşur diyerek bazı sorumlulukları erken tattıran bir ailem vardı özgüveni yüksek bir çocuktum her şeyim oldu. Ama büyük çocuk olmam ve erken yaşta ölüm duygusunu yaşamam beni erken büyüttü. Yaşıtlarım gibi değildim. Hep büyüktüm ve karşımdakilere belki ben yaşlı kalıyordum ya da onlar toy.
Ölümü yedi yaşına kadar öğrenmemiştim. Bir kayboluştu bir yok oluş değildi. Küçük bedenim o zamanlar kavrayamamıştı. Taşınan tabutları açılana mezarları. Şimdi ruhum çıkmak istiyor ama her şeyin bir vakti olduğu gibi oda zamanını bekliyor. Şimdi yorulmuş bedenim beyaz saçlarım yüzümdeki çizgiler zamanın çoktan geldiğini söylüyor. Elimde yazdığım anılarımı biriktirdiğim bir defterim var kimselere okutmadım emanet edemedim. Kilitli kalbimin sırların yazdığım biri okur beni yanlış anlar kırılır diye yazdıklarım.
Yazdıklarımı sahiplerine vermeli miydim? Bilmiyorum günlerimi okuyarak düşünerek ve ibadet ederek geçiriyorum. Bazen sizi kimse anlamaz ne anneniz ne babanız şu koca dünyada bir başına kalmışsınız ama her yaratılışın bir sebebi vardır. Yaradan beni unutmaz dedim her yıkılışta ona sarıldım yolumu ona çevirdim beni hiç yalnız bırakmadı. İşim param evim arabam oldu. Gezmek istediğim yerlere gittim ülkeler gördüm yeni diller öğrendim. Ben öğrenebildiğim her şeyi yükledim tanıdığım herkese anlattım asıl hayat bir yol sen bir yolcu karşındakiler ya misafir ya yüreğinde kalıcı diye. Kalanlar gidenler derken ömür gitmiş seneler devrilmiş küçükler büyümüş. Ben ise yetmiş yaşında olmuşum dizlerim ağrır olmuş kalbim yorulmuş kazandıklarımı artık verme zamanım geldi diyorum bir kısmını kızıma kardeşimin oğluna sevdiklerime yapılacaklar listesi hazırladım. Çoğu şeyi yapmışım. Bir gün ruhum hazır vaktim gelince beni unutmayın yaşlı demeyin yaş aldı deyin asıl yerine gitti deyin bende bir zamanlar çocuktum sizler gibi hayat bir hediye onu çarçur etmeyin kaliteli değen bir hayat yaşayın.