Renklerin cinsiyeti, mavi ve tonlarını severek giyen kadınlara hiçbirimiz ötekileştirmede bulunmuyoruz ama pembe tonlarını giyen erkeklere aynı oranda eleştiri yapılmıyor.
Ele aldığım bu konu sosyal hayatta ötekileşmenin en temel kavramlarından biridir. Kime sorsanız pembe deyince akıllara kadın, mavi deyince akıllara erkek gelir. Ne kadar normal bir durum olarak görünse de aslında hiç de basite indirildiği kadar küçümsenecek bir konu değil. Öncelikle şu soruyla başlayalım: Kim pembeyi kadınla, kim maviyi erkekle bağdaştırmıştır?
Bu sorunun cevabı algı yönetiminden başka bir şey değildir. Geçmiş zamanlarda birileri kendi çıkarları doğrultusunda böyle durum atıyor ve hiç kimse bunu sorgulamıyor. Çünkü bizler sorgulamadan, konu üzerinde fazla düşünmeden o algıya kapılıyoruz. Süre gelen zamanda bu algı artık kalıplaşmış bir hale geliyor. Halbuki maviyi seven kadın ve pembeyi seven erkekler de vardır. Bunu kabullenmek yerine algıyı bozan her şeyi ötekileştirmeye hazır oluyoruz.
Belki şu an ki düzende bu algı genişlemiş durumda olabilir. Ama tam olarak özgürlüğe kavuşturmuş değiliz. Çevremizde mavi ve tonları severek giyen kadınlara hiçbirimiz ötekileştirmede bulunmuyoruz ama ne yazık ki pembe tonlarını giyen erkeklere aynı oranda eleştiri yapılmıyor. Hatta giymeyi bırakın sevdiklerini dile getirdiklerinde bile önyargının olumsuz tarafı devreye giriyor.
Hayatımızda herhangi bir durumda ötekileştirilmek istemiyorsak ötekileştirme de yapmamamız gerekir. Huzurlu bir yaşam özgür fikirlerle hareket eder.