“Demokratik özgürlükler ve laiklik birlik ve beraberliğimizin çimentosu, yargı bağımsızlığı ilkelerine sıkı sıkıya bağlılık olmazsa olmazlarımız”.
Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, “Demokratik özgürlükler ve laikliği, bizi bir arada tutan, birlik ve beraberliğimizi sağlayan çimento olarak görüyoruz” dedi.
TÜSİAD olağan Genel Kurul toplantısının açılışında konuşan Özilhan, “hukuk düzeni”ni, ” en ufak bir şüpheye bile yer olmaması gereken bir alan” diye tanımladı ve ekledi:
“İnsan hakları, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, kanun önünde eşitlik, yargı bağımsızlığı ilkelerine sıkı sıkıya bağlılık olmazsa olmazlarımız.
“Ekonomik reformlar gibi yargı reformlarının da hepsi iyi; hepsi gerekli. Ama şimdiye kadar ilan edilmiş olan yargı reformları bizi arzu ettiğimiz hukuk devleti ve demokrasi standartlarına yaklaştırmadı.
“Esas olması gereken demokrasi ruhunun ve etik ilkelerin yürütme ve yasamadan yargıya tüm süreçlerdeki görevliler tarafından içselleştirilmesi. Karar alırken herkesin evrensel normları gözetip elini vicdanına koyarak hareket etmesi.”
Özilhan, konuşmasının başında, 1940-1945 ve 1951-1955 dönemi Birleşik Krallık Başbakanı Winston Leonard Spencer-Churchill’in sözlerinden şu örneği verdi:
“Ortalığın toz duman olduğu, yetki ve sorumlulukların sınırlarının bulanıklaştığı durumlarda karar nasıl alınır?
- “Nereye gittiğimiz konusunda kafamızda bir cevap yoksa plan nasıl yapılır?
- “Kurumsal yapıların öngörüldüğü gibi çalışacağı varsayımı olmadan yarın ne olacağı nasıl bilinir?
- “İlan edilmiş olan kurallar yarın değişebilirse, yarına ilişkin kararlar nasıl alınır?
- “Böylesi zamanlarda aklıma Churchill’in bir sözü gelir.
- “Churchill gelecekte ne kadar uzağı görmek istersek geçmişte de o kadar geriye bakmalıyız der.”
Bu sözün, “geleceğe yön vermek için geçmişe bakmanın önemini” vurguladığına dikkat çeken Özilhan, “Böyle bir anlayışla dünyaya baktığımızda son yüzyılların genel eğiliminin daha fazla demokrasi, daha fazla eşitlik, daha fazla özgürlükler, derinleşen piyasalar, artan refah, küreselleşme, bilimsel ilerleme, daha az şiddet, daha az baskı yönünde olduğunu görüyoruz” dedi ve ekledi:
“Türkiye de bu eğilimlerin dışında değil. Günün sorunlarına getirilen çözümler ancak bu genel eğilime uygun olduğu durumlarda doğru oluyor. Bu tarihsel eğilimin dışındaki uygulamalar sonradan pek de hayırla yad edilmeyen parantezler olarak kalıyor. Yaşadığımız sorunlara, gerilimlere tarihin akışına uygun çözümler bulabileceğimiz konusunda inancım tam. Halkımızın sağduyusu ve ülkemizin demokrasi tecrübesi bu inancımın temelini oluşturuyor.”
Zikzaklar çizerek ilerlemek yerine, sorunların tüm boyutlarını iyice inceleyerek, sadece bugünü değil, geleceği de düşünerek karar almanın önemli olduğunu vurgulayan Özilhan, “Etraflıca düşünülmemiş, ilgili tüm tarafların görüşleri alınmamış, aceleye getirilmiş kararlar çok çabuk değiştiriliyor. Bu da güvensizlik yaratıyor; öngörü ufkunu daraltıyor” dedi ve şöyle konuştu:
“Türkiye’nin uzun yıllar çözmekle uğraştığı en önemli toplumsal sorunlardan biri, kadın-erkek eşitliği. Kadınlara seçme hakkı verilen ilk ülkelerden birisi olan ülkemizde, şimdiye kadar alınmış olan çok sayıda önleme rağmen, kadınların ekonomik, toplumsal ve siyasi alanda ikincil planda kalmasının önüne geçilemedi. İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmiş olmasının, kadına şiddete karşı verilen mücadeleyi kolaylaştırmadığı görüşündeyiz.
“Aynı sorunlar uluslararası ilişkilerde de geçerli. Türkiye dış politikasını, çağdaş uygarlık ideali ve uzun vadeli çıkarları doğrultusunda oluşturmalı ve kurumsal ilişkiler temelinde, güven ve istikrar sağlayacak şekilde sürdürmeli.
“Sorunları kökünden halletmek yerine semptomları ortadan kaldırmaya odaklanmayı iç politikada da görüyoruz. Türkiye tüm sorunlarını konuşarak, uzlaşarak çözebilmeli. Bunun için de siyasetin alanı açık tutulmalı; özgür ve bağımsız medya aracılığıyla farklı görüşler için ifade özgürlüğü sağlanmalı.
“Şimdiye kadar alınan parti kapatma kararları, semptomları ortadan kaldırıp, kapatmaya gerekçe oluşturan sorunları ortadan kaldırmadığı için, aynı sorun tekrar tekrar karşımıza geliyor. Elbette tüm siyasi partilerin şiddete ve teröre karşı net tavır almasını beklemeliyiz.
“Bununla birlikte demokratik siyaset alanını koruma ve genişletme konusunda da aynı kararlılığı göstermeliyiz. Toplumsal kutuplaşmayı bu şekilde aşabiliriz. Türkiye demokrasisinin ve vatandaşımızın bu sorunu aşacak olgunlukta olduğuna inanıyoruz.”