Yine bir 10 Kasım ve ben bu satırları O’na büyük bir şükran duygusuyla yazıyorum.
İşte tam karşımda duruyor mavi gözleriyle bana bakıyor “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu kaybetmedim!” diyor. Masmavi gözlerinden öyle bir umut fışkırıyor ki tarifi yok. En umutsuz insanı bile ayağa kaldırmaya yeter o mavi gözlerdeki güç.
Hep birlikte düşünelim. Hasta adam denilen Osmanlı İmparatorluğu’ndaki en ufak bir umuda en ufak bir kıvılcıma bizlerin karakterlerindeki bağımsızlık sevdasına inanmasaydı bu umutla bu inançla 16 Mayıs 1919’da vatan millet aşkıyla Samsun’a geçip Milli Mücadeleyi başlatmasaydı neler olurdu?
Büyük ihtimal şu an benim yaşadığım şehir İzmir bir Yunan kenti olurdu ve adı başka bir şey olurdu kesin. İzmir’in adının İzmir olmamasını bir yana bırakalım benim adım Gülçin sizin adlarınız Hasan Hüseyin, Mehmet, Ayşe, Fatma, Zeynep olur muydu acaba? Örflerimizi adetlerimizi, gelenek göreneklerimizi hatta bayramlarımızı bu kadar rahat ve özgürce kutlayabilir miydik acaba? En önemlisi özgür olabilir miydik acaba? Özgür olabilirdik belki ama damarlarımızda Türk kanı dolaşırken başka bir millet tarafından işgal edilen topraklar da nefes almak zûl gelmez miydi?
İşte sırf bunun için bile şükran borçluyuz ona. Düşünsenize “Ordu yok” dediler “Kurulur” dedi, “ Para yok” dediler “ Bulunur” dedi “Düşman çok” dediler “Yenilir” dedi her olumsuzluğu aşmaya çalıştı bize olan inancıyla. Hasta adam denilen imparatorluktan yepyeni bir Cumhuriyet ortaya çıkardı. Yapılan devrimleri saymıyorum bile milletini hep daha ileriye götürmek için gecesini gündüzüne kattı çalıştı çabaladı. Hasta adamı iyileştirdi ayağa kaldırdı. Başardı mı? Bence evet başardı.
İtiraf ediyorum bazen gücüm bitiriyor tükeniyorum yalan yok o anlarda Atatürk’ü düşünüyorum o hayatından, lügatinden umutsuzluğu sildiyse benim bizim umutsuzluğa hakkımız yok diye düşünüyorum. O zaman “Hadi kızım” diyorum kendime “ Hadi kızım ayağa kalk yılmak yok, pes etmek yok. Senin ataların imkansızlıklar içinde neleri başardı. Senin bu yaptığın anca şımarıklık olur ” diyorum
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.. O’nun için ne desek az. Bir yönünden bahsetsek diğer yönü eksik kalır. Askeri dehasını mı anlatsak ömrü savaş meydanlarında geçmesine rağmen “Millet hayatı tehlikeye girmedikçe, çıkarılan savaş savaş değil, cinayettir, öyleyse esas barıştır” “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” diyen hümanistliğini mi anlatsak, devrimciliğini mi anlatsak? Bütün başarılarını milletiyle paylaşacak kadar alçak gönüllü olmasından mı bahsetsek? Ama ne dersek diyelim ne anlatırsak anlatalım, nasıl anlatırsak anlatalım hep eksik kalacak.
Ezcümle,
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK BİRİNCİ VAZİFEMİZİN TÜRK İSTİKLÂLİNİ VE TÜRK CUMHURİYETİ’Nİ KORUMAK VE MÜDAFA ETMEK OLDUĞUNU BİLİYOR VAZİFEYE ATILMAK İÇİN İÇİNDE BULUNACAĞIMIZ DURUMUN İMKAN VE ŞERATİNİ DÜŞÜNMEYECEĞİMİZ KONUSUNDA TÜRK GENÇLERİ OLARAK SANA SÖZ VERİYOR VE MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KUDRETİN DAMARLARIMIZDAKİ ASİL KANDA OLDUĞUNU BİLİYORUZ.
RUHUN ŞAD MEKANIN CENNET OLSUN