Çok hızlıyız teknolojinin bu kadar hızlı geliştiği ve çağımızın bu kadar mesafe kat ettiği bir dönemde aramızda jenerasyon farkı bulunan altmışlı yetmişli amcalar teyzeler yani bir anlamda da çoğumuzun anne babaları ne istiyorlar bizden.
Hiç anlam vermedim ve veremeyeceğim sanırım sadece karşılaştığım her yerde bulunduğum her ortamda maksimum ne kadar saygılı olunabiliyorsa olmaya çalışıyorum. Ancak bu bireysel olarak kendimi koruma altına aldığım ve izole etmeye çalıştığım bir yöntem. Peki toplumsal olarak bir çare bulmamız gerekmiyor mu diye de soruyorum bazen kendime, bazen kişilere…
Sorunu çözümden önce sorunun neyden kaynaklandığını bir öğrenmek gerek. Bu topluluğun sorunları bakış açılarıdır sebebi de aynı dönemde yaşayıp günümüz koşullarını kendi zamanlarına yani çocukluk gençlik ergenlik vs uyarlamaları karşılaştırmalarıdır. Bu karşılaştırmayı yaptıklarında biz hepsini başarabildik üstesinden gelebildik peki siz neden yapamıyorsunuz sorusunu yönelttikten sonra kendileri çünkü siz yetinmeyi bilmiyorsunuz çünkü siz şükretmeyi bilmiyorsunuz çünkü siz beğenmiyorsunuz cevaplarını vererek yine kendilerini haklı çıkardıklarını sanıyorlar oysa nerden baksan tutarsızlık…
Şimdi konuyu bir örnek ile sizlere açmak istiyorum. Biliyorsunuz 1978 yıllarında okuldaki açıkları kapatmak için lise mezunları dahi öğretmen olarak atanmışlardı. Günümüzde ise bin bir türlü sınavlar çıkartılmış bir atama için üstüne yetmemiş mülakat adı altından da farklı bir sokak açtılar ana cadden atanmamak için dolandırarak gezindirerek atayabilmeleri için. Tüm bu olup bitenden haberdar oldukları halde hala siz neden bizim gibi başaramıyorsunuz diye bir psikolojik baskı uygulanıyor gençlere.
Sokak röportajlarında eleştirme yetisini geliştiren bir gencin konuşmalarını dinlediğim zaman mutlu oluyorum çünkü bu bir gelişimdir (bana göre doğru veya yanlış). Derken arkadan bir ses işitiriz ve telefonunu göster telefonunu göster der. Alper uzaya çıktı, Elon Mask insan beynine çip yerleştirdi biz ise neleri konuşuyoruz. Ve biz kimleri cebimizdeki telefonla neye inandıracağız.
Aydın bir gelecek için yetmişlilere kulak tıkayıp koşmaya devam…