Dijital dünyaya doğanlar dijital yerli olarak adlandırılıyor. Doğduğu andan itibaren teknolojinin ortasında kendini bulan yerliler, deneyimleyerek öğreniyor.
Teknolojinin gelişmesiyle dijital dünya kapılarını araladı. Hayalini bile kuramadığımız birçok kolaylık bu sayede gerçek oldu. Aylarca ulaşmayan mektuplardan, saniyeler içinde iletişim sağlanan bir dönüşüme götüren teknoloji, yeni başlangıçları da beraberinde getirdi. Bu sürecin hızlı olması, adaptasyonun da hızlı yaşanmasını gerekli kıldı. Düşünsenize kablolu telefonlara alışmaya çalışıyorken cebimizde taşıyabileceğimiz telefonlar üretildi.
Peki nedir bu dijital göçmen ve yerli meselesi?
Dijital dünyaya doğanlar dijital yerli olarak adlandırılıyor. Doğduğu andan itibaren teknolojinin ortasında kendini bulan yerliler, deneyimleyerek öğreniyor. Onlar için internet, bir sosyalleşme aracıdır. Slm, nbr gibi kısaltmaları tercih eder ve sanal sohbeti yüz yüze görüşmeye göre daha çok severler.
Dijital göçmenler ise süreç içerisinde teknolojik gelişmelere uyum sağlamaya çalışır. Onlar için internet bilgi toplama aracıdır. Türkçeyi daha düzgün kullanan, yüz yüze ilişkileri tercih eden göçmenler için teknoloji yardımcı bir araçtır. Kısacası göçmenler, teknolojiyi ihtiyaç duyduklarında kullanırlar. Yerliler içinse bir hayat tarzıdır.
Bu durumun birçok avantajı olduğu gibi dezavantajı da var. Elbette dijitalleşme hayatı kolaylaştırıyor. Fakat yerli olarak tanımladığımız gençleri, gerçek hayattan alıp sanal bir dünyanın içine atıyor. Biz ayrı dünyaların insanlarıyız klişesini bu durumda söylesek çok da absürt olmaz sanıyorum. Sanal ve reel arkadaşlarını kategorilere ayıran bir nesilden bahsediyoruz.
Size daha klişe bir cümle daha edeyim. Ah nerede o eski gençlik? Gelen her nesil geçmiş nesli aratacağa benziyor.