Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yeni yerleşimleri planlarken şehirlerimizin yönünü ovalardan dağlara zemini sağlam yerlere döndürüyoruz. Yatay mimariden taviz vermeyeceğiz. TOKİ’nin konutları zemin artı 3 veya 4 katlı. 3 oda 1 salon olarak yapılarak hak sahiplerine verilecektir” dedi.
Türkiye Ulusal Risk Kalkanı projesinin ilk toplantısı Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi’nde başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık edeceği toplantıda meydana gelen depremler ele alınacak. Depremden etkilenen 11 ilde yürütülecek çalışmaların yanı sıra Türkiye’de deprem riski yüksek olan illerde yürütülecek çalışmalar ile afet anı ve afet sonrası atılacak adımların da değerlendirileceği kaydedildi. Toplantıya bakanlar, jeoloji, sismoloji, şehircilik, inşaat, mimarlık ve sosyoloji gibi alanlarda uzmanlar katılıyor. Toplantı öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşma yaptı.
“BU FELAKETİN YARALARINI SARMAK İÇİN GECE GÜNDÜZ ÇALIŞIYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletçe 6 Şubat’ta yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli iki depremin devamında gelen 12 bin artçı sarsıntının etkilerini yaşadığımız sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Bu depremler ülkemizin 11 şehrinde büyük can kayıplarına ve ağır yıkımlara yol açtı. Hayatını kaybeden 45 binin üzerindeki her bir vatandaşımızın, yaralanan 115 bin insanımızın her birinin acısı yüreklerimizdedir. Yaklaşık 14 milyon insanımızın hayatını doğrudan etkileyen bunların 3,5 milyonunun ülkemizin diğer yerlerine göç etmesine yol açan bu felaketin yaralarını sarmak için gece gündüz çalışıyoruz. Arama kurtarma işlemlerini, enkaz kaldırma faaliyetleri onu da yeniden inşa ve ihya çalışmaları takip ediyor.
Hasar tespit çalışmaları bitince şehirlerimizde yapacağımız yeni konutların ve köy evlerinin sayıları netleşecek. Şu an için yıkık acil yıkılacak ve ağır hasarlı 214 bin binada 608 bin bağımsız bölüm belirledik. Depremzede vatandaşlarımızı şimdilik, çadır kentlerde, konteyner kentlerde, yurtlarda, kamu misafirhanelerinde, otellerde misafir ediyoruz. Ayrıca köylerine ve diğer şehirlerde kiraladıkları veya kendileri için tahsis edilen evlere giden çok sayıda vatandaşımız var.
Bu kadar büyük bir yıkım karşısında hayatı süratle normalleştirmek için önce insanlarımızın temel ihtiyaçlarını karşılamamız şart. İlk anda bu ihtiyaçlar arama kurtarma yardım ekibiydi, bunu ekmek, su, çorba gibi gıda tedariği ihtiyacı takip etti. Hemen ardından battaniye, giyecek, çadır gibi barınma ihtiyacı geldi. Depremin ilk iki haftası geride kaldığında artık kalıcı barınma ihtiyacını süratle giderecek adımları atma mecburiyetiyle karşı karşıyaydık” dedi.
“YATAY MİMARİDEN TAVİZ VERMEYECEĞİZ”
Erdoğan yıkılan binaların yerine yeni binaların yapımına başlandığını söyledi. Erdoğan yapay mimariden taviz verilmeyeceğini vurgulayarak, “Bu arada NATO’dan gelen gerçekten çok çok kalite, bunun yanında benzer İsviçre’den gelen çadırlar onlar da bir kompleks halinde burada yerlerini aldı. Bunun için zemin ve etüt çalışmaları bitmiş olan projelerimizden başlayarak hızla yeni konutların, yeni yaşam alanlarının inşasına başladık. Yeni yerleşimleri planlarken şehirlerimizin yönünü mümkün olduğu kadar ovalardan dağlara, zemini sağlam yerlere döndürüyoruz.
Kadim şehir yerleşimlerimizi ise tarihi ve kültürel varlıklarımızı da yaşatacak aynı zamanda afetlere karşı güçlendirecek bir anlayışla ihya etmeyi hedefliyoruz. Yatay mimariden taviz vermeyeceğiz. TOKİ’nin inşa edeceği konutlar zemin artı 3 veya 4 katlı, 3 oda bir salon olarak yapılarak hak sahiplerine verilecektir. Yerinde ihya edilebilecek alanlarda da düşük yoğunluk, düşük kat ve güvenlik önceliğimiz olacak. Elbette yeni yerleşim yerlerini belirlerken bilim insanlarımızın, mimarlarımızın, mühendislerimizin, şehir plancılarımızın onlarla birlikte yöre halkının görüşlerine göre hareket ediyoruz. Ancak acil işleri yaparken ülkemizi daha bütüncül bir afet hazırlığı ve yönetimi sistemine kavuşturacak vizyonu da ihmal etmemek gerekiyor” diye konuştu.
“BAKAN ARKADAŞLARIMIN HEMEN HEMEN HER İLDE BİR KOORDİNATÖRLÜK GÖREVİ VAR”
Konuşmasının devamında Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünkü toplantımızın gayesi ülkemizi Türkiye ulusal risk kalkanı modeli olarak tasavvur ettiğimiz işte böyle bir perspektife kavuşturacak sürecin fikri zeminini oluşturmaktır. Bu yaklaşımı oluştururken Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu afet kavramı altında toplanabilecek tüm tehlike ve tehditleri birlikte değerlendirmeliyiz. Deprem bunlardan biridir. Aynı şekilde sel, yangın, heyelan, kuraklık gibi diğer doğal afetleri de buna eklemeliyiz. Yetmez ayrıca salgın hastalıktan teröre, sığınmacı akınlarından ekonomik krizlere, diğer unsurları da buna ilave etmeliyiz.
Hiç şüphesiz yaşadığımız jeopolitiğin dayattığı terör, savaş, sosyal kaos gibi hususları da hesaba katmalıyız. Özetle ülkemizin ve milletimizin varlığını, hayatını, geleceğini tehdit eden her krizi bir afet olarak görmek, öncesi ve sonrasıyla tedbirlerimizi buna göre düşünmek gerektiği kanaatindeyim. Devletin bekasını vatandaşımızın bekasıyla bütünleştiren böyle bir yaklaşımın siyaset üstü bir afet yönetimi için en doğru yol olduğuna inanıyorum. Şüphesiz asıl olan sizlerin değerlendirmeleri, analizleri, tespitleri, teklifleridir. Şu ana kadar 11 vilayetin hemen hemen tamamını iki kez dolaşma fırsatı buldum.
Bakan arkadaşlarımın hemen hemen her ilde bir koordinatörlük görevi var. Bakanlarımın içerisinde bir kez, iki kez, üç kez bu illeri dolaşan görevli koordinatör bakan arkadaşlarım var. Tabii bunun yanında valiler olarak da birçok ilde asgari bir, iki, üç vali görev yapmakta, koordinatör vali olarak onlar bu görevlerini sürdürüyor. Bir de özellikle belediye başkanlarımızdan şu anda gerek büyükşehir belediye başkanlarımız gerek il, ilçe belediye başkanlarımız, kardeş belediye başkanları olarak ilan ettiğimiz yerlerde onlar da ayrıca görevlerini sürdürmektedir. Şimdi sizlerin katkılarına müracaat edeceğiz ve bu katkılarınız için şimdiden her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
Konuşma sonrası İletişim Başkanlığı tarafından hazırlanan 8 dakikalık ‘kentsel dönüşüm ve deprem’ sunumu yapıldı. Daha sonra ise uzmanların sunumlarına geçildi.