Yaşamı ve kendini irdelemek… Başkalarının bildiğini aktarmak kendin olmaktan uzaktır. Her ne kadar toplumsal içerikli olsa da o kişiye ve emellerine ancak hizmet etmektir. Hemen hemen ezberle eşdeğerdir.
Eleştirmek kişiliğin ön plana çıkmasında önemli bir adım olabilir ancak eleştiri sonunda çözüm üretmek kendin olmakla ilgili bir tutumdur.
Felsefe bunu yapar. Bir düşünceyi çürütürken kendi fikrini enjekte eder topluma. Bir anlamda sunar.
Siyasiler sürekli fikirlerini kabul ettirme gayretinde ise bir öğretmen bilgilendirmeden yanadır.
Doğru bilgi çözüme olumlu katkı sunar, toplumu olumlu yönde kanalize eder. Yanlış öğreti ise toplumda ve kişide kaosa neden olur.
Bir cinayetin anatomisini irdelemeden cinayetin neden işlendiğini bilemezsiniz.
Bir seri katil tanımadığı birilerini öldürmekten zevk alıyorsa bu bir psikolojik sorundur.
Bir kan davası cinayeti kendinde haklılık payı gösterse de sonucu bir travmadır, toplumsal çöküştür.
Birini severken başkasının bizi sevmesini de engelleyebiliriz de.
Demek kendi başına sevgi iyi bir gösterge değildir.
Platonik aşk kişide travma yaşasa da o bunu hissetmek ve o acıyı yaşamak zorundadır.
Sevdiğiniz bir insan doğada ağaç keser, ormanı betona dönüştürebilir. Ya da mezbahada çalışıyor olabilir. Ya da avcılık vs.
Peki bu olumsuz davranıştan dolayı o kişiyi sevmeyi bırakabilir misiniz? Ya da kaç kişi kendince doğru olanı yapıyor?
Kendi olabilmesi için yanlışına dur demek gerekmez mi?
Örneğin silah satıcısını, espri yeteneğinden ötürü mutlaka seven kişileri vardır.
Hayat tektir. Yaşam da öyle. Ama yaşama yön veren maalesef insan olmuştur.