Filmlere, komplo teorilerine, kitaplara malzeme olan konulardan biridir manipülasyon ve zihin kontrolü. Genelde uyuyan ajanlardan, bilinci giden insanlardan bahsedilir. Beyninizde şekillenmesi açısından şunu belirtmek isterim ki zihni kontrol etmek aslında karşıdaki insanın mantıklı düşünebilmesini bloke etmektir. O şekilde o insana istediğini yaptırabilmek, isteğiniz doğrultusunda şekillendirebilmektir.
Uzun dönem ve kısa dönem etkili iki çeşit zihin kontrolü vardır denilebilir. Uzun dönemli psikolojinin daha derin uygulandığı, daha yoğun bir kısım olduğundan dolayı kısa dönemde bir insanın zihninin kısa dönemli olarak nasıl kontrol altına alınabileceği üzerinde biraz duralım ve üstünkörü bilgiler vermeye çalışalım.
Kısa süreli zihin kontrolünde 2 kavram öne çıkmaktadır: Duygu Tetikleyiciler ve Risk Altındaki Duygular. Makaleyi özümsemeniz ve teknik bir yazı değil de pratik bir yazı okuduğunuz hissiyatını alarak sıkılmamanız için duygu tetikleyicileri bir silah, risk altındaki duyguları da karşınızdaki hedef tahtası olarak düşünebilirsiniz. Duygu tetikleyici unsurları kullanarak risk altındaki duygular bir silah gibi hedef alınır, bu duygulara erişildiği taktirde karşıdaki kişinin mantıklı düşünme mekanizmasını bir veya birkaç duygu vasıtasıyla bloke edebilir ve istediğinizi kısa sürede elde edebilirsiniz.
Duygu Tetikleyiciler(Silahlarınız): Otorite, Açgözlülük, Merak, Önemli Hissettirme, Cinsellik ve Kıtlık.
Risk Altındaki Duygular(Vuracağınız Hedefler): Sevinç, Üzüntü, Cinsel Dürtü, Öfke, Korku ve Takıntı.
Duygu tetikleyicilerden sırasıyla başlayalım. Hangi etkileyici hangi duyguları harekete geçirir, beyni nasıl bloke eder, görelim.
-Otorite: Her insan beyninde otoriteye karşı bir eğilimle doğmaktadır. Gerek polis olsun, gerek anne-babanız her zaman istemsiz olarak otoriteye boyun eğerek yaşarız. Dinlerin ortaya çıkması bile bu yöndedir, hep yüksek bir otorite arayışıyla yola çıkılarak önce çok tanrılar, ardından daha güçlü bir figür olan Tanrı tezi ortaya atıldı. İçimizdeki doğuştan gelen bu içgüdü çevresel faktörlerle de iyice şekillendi, güçlendi. Çocukların en küçük yaptıkları yaramazlıkta annelerden duyarsınız, “Bak abi kızıyor, bak polis amca var” gibi sözleri.
Yetişkinliğe adım atıyoruz, bir sivil kimlik istese tersleriz fakat polis isterse sorgusuz sualsiz gösteririz; hatta polis kıyafetli bir sivil olsa bile otoriteye o kadar eğilim duyarız ki polis kimliğini göster diye sorgulamayız bile. Neden? Otoritenin tetiklediği, hedef aldığı duygu korkudur. Otoriteyi kullanarak karşıdakinin zihnindeki korku duygusu tetiklenir ve beyni tamamen bloke eder. Böylelikle otorite silahını kullanan kişi ne diyorsa onu yapacak duruma gelir.
Milgram Deneyi bunun en güzel örneklerindendir. Belli denekleri bir makineye bağlarlar ve diğer deneklerden de düğmeye basmalarını isterler. Ayrı odalarda bulunan bağlı denekler her düğmeye basıldığında çığlık atarlar çünkü elektrik şoku yiyorlar. Fakat düğmeye basan denekler, doktorların düğmeye bas komutuna seve seve uyarlar, hatta zevk bile alırlar. İşin ilginç tarafı aslında elektrik şoku yoktur, makineye bağlı denekler oyuncudurlar. Bazıları “Ben kalp hastasıyım, lütfen gitmeme izin verin” diye rol yapmasına rağmen, düğmeye basan denekler “Düğmeye Bas! Onlar sözleşme imzalayıp bütün riski kabul ettiler!” diyen otoriter doktorun komutuna uymayı tercih ettiler.
Diğer bir örnek de tarikatların bu kadar yaygınlaşmasıdır zira tarikat liderleri otorite silahını kullanarak insanlara her istediklerini yaptırır konuma gelmekteler. 18 Kasım 1978 yılında Jonestown kasabasında yerleşik People’s Temple (Halkın Tapınağı) Tarikatı‘na üye 900’den fazla kişi, tarikat liderleri James Warren Jones’un isteği üzerine siyanür içerek intihar etmişti. Benzer şekilde, İslam’a aykırı olmasına rağmen Süleymancılar‘ın ölmüş şeyhlerini mehdi ilan etmeleri vb. gibi durumlar da bundan kaynaklıdır.
Hawthorne Effect de denilen, insanların gözlem altında daha farklı davranmaları da otoritenin korkuyu tetiklemesindendir. Bir mağazaya girerken çalışanın güler yüzle selam vermesi, sonra raflara bakarken sizi izlemesi hırsızlık yapacak insanın bile davranışını değiştirir, suç oranını büyük ölçüde düşürür. Sanal dünya örneklerine de değinebiliriz biraz ki buna Phishing veya Oltalama denir. Sahte maillerle insanları kandırma ve banka bilgilerini ele geçirmede otoritenin rolü çok büyüktür. Hedef haline getirilen, belli bir bankanın müşteri profilleri ele geçirilen kişilere o bankanın adıyla ve logosuyla mailler yollanarak şu işlemleri yapmadıkları taktirde banka hesaplarına bloke konacağı söylenir. Paniğe kapılan kişi, otorite olarak gördüğü bankayı arama gereği bile duymadan bilgilerini yazar ve kartından para çıktığı an dolandırıldığını fark eder. Kısacası otorite silahıyla korku duygusunu tetikleyen insanlar karşı tarafın mantıksal bütün düşüncelerini bloke edebilir, istedikleri birçok eylemi yaptırabilirler.
-Kıtlık: Kişinin zaafının olduğu eşyanın veya malın kısa süresinin olduğu, bir an önce tükeneceği korkusunu karşıdakine enjekte ederek yapılan manipülasyon silahıdır. Kıtlık duygu tetikleyicisi de hafife alınacak bir silah olmadığı gibi korkuyu ciddi anlamda tetikler.
Örnek olarak, yukarıda bahsettiğimiz gibi banka adıyla gönderilen mailde “Hesabınız silinecektir” uyarısı gelirse otoritenin yanında “Kıtlık” silahı da kullanılmış olur korkuyu tetiklemek için. Banka hesabını kaybetmek istemeyen şahıs paniğe kapılarak mantıksal düşüncesi bloke hale gelir. Hayatın içerisinde pazarlama alanında da çok kullanılan bir yöntemdir.
Örnek vermek gerekirse, yıllar önce babam anlatmıştı. Kapalı Çarşı’da gezerken tarihi bir İncil denk gelir, arkadaşı hemen atlar rafta görünce “Tam benim aradığım eser!” diye ilgisini aşırı belli eder, uyanık esnaf da onun alıcısı çok diye 1000 TL’lik eserden 5000 TL ister. Sonradan öğrenirler ki aslında kimsenin yüzüne bakmadığı sıradan bir kitap, alıcı vs de yok. Yıllardır aynı rafta duruyor. Uyanık esnaf, kıtlık tetikleyicisini kullanarak karşı tarafın mantıksal mekanizmasını korkuyu aktive ederek başarılı bir şekilde bloke etmiş, 5 katı fiyata almasını sağlamıştı.
Dükkan tabelalarında görürsünüz, “Zararına her şey, kapatıyoruz” gibi yazıları, veya “Limitli Üretim” diye saat çıkartıp firmaların bunları piyasanın 20 karı fiyatına satmasını… Bunların hepsi kıtlık ile doğru orantılıdır. İnsan, insan üzerinde de uygular bunu. Eski Türk filmlerinde rastlamışızdır, “Babam beni başkasına veriyor Ali, çabuk ol kaçır beni” gibi laflara. Kız, oğlanı manipüle eder bir nevi. Neticesinde kıtlık tetikleyicisi de korku duygusunu aktive eder ve karşıdakinin mantığını durdurur.
-Önemli Hisset(tir)me: Önemli hissetme tüm duyguları tetikleyen en güçlü tetikleyicilerden biri olup 2’nci bir kişiye ihtiyaç duymadan kişinin kendi kendini manipüle etmesine, mantığını öldürmesine bile sebep olabilir. Hissetme ve hissettirme olarak iki farklı açıda ele alalım. Hissetmeyi pasif olarak kişinin kendi kendini manipüle etmesi olarak düşünelim, örnek olarak daha saygın gözükmek için maaşını komple bir takım elbiseye yatıran, elit hissetmek için şehrin en pahalı restoranına giderek tonlarca para bayılan bir şahıs kendi kendini manipüle eder fark etmeden.
Almanya’da berberlik yaparak aylık 4000 EURO kazanabilecekken “Ben milletin yağlı kafasıyla mı uğraşacağım?” diye düşünüp Türkiye’de part time dershane öğretmenliği yapan birisi mantıklı düşünmesini bloke eder, çünkü farkında olmadan önemli hissetme tetikleyicisine beynini kaptırmıştır. Geleceğinin kurtulmasından ziyade insanların hocam şeklinde hitap etmesi, daha şık durması geçimden ve ihtiyaçlarını daha iyi karşılama fırsatından daha cazip geliyor, mantıklı düşünme bloke oluyor. Hissettirme olayında ise siz aktif olarak karşıdaki insanın tüm duygularını onu önemli hissettirerek tetikleyebilir, kontrol altına alabilirsiniz.
Örnek olarak kiliselerde, özellikle de Protestan kiliselerinde din adamları insanlara aylık kazançlarının %10’unu vermeleri konusunda haftalık vaazlar verirler, Tanrı’nın çocuklarının ondalık vermelerini böylelikle bereket alacaklarını söylerler. Bir nevi önemli hissettirerek mantıklı düşünme kısmını engeller. Ayinin en son kısmında artık insanların en sevinçli anında, önemli hissettirme tetikleyicisiyle sevinç duygusu tetiklenir ve önlerine gelen bağış torbalarını cömertçe doldururlar. Daha önce de bahsettiğim gibi kısa süreli olduğu için bu tetikleyiciler, maaş yetmediği zaman ne yaptığını sorgulamaya başlar şahıs.
Diğer bir önemli hissettirme olayı da halk arasında yağcılık denen olaydır. Birçok şirkette, ki buna çok şahit oldum, patrona devamlı iltifat edenlerin müdür yapılması ve iyi pozisyonlara getirilmesi aslında patronun manipüle olması ve önemli hissetmesi sonucunda karşıdakine verdiği tepkidir. Bunun gibi birinin ağzından bir dedikodu veya gizli bilgi almak niyetindeyseniz eğer, yeteri kadar güven vermişseniz öncesinde verdiğiniz iltifatlarla karşı taraf bir şekilde size dökülecektir zira insanlar sır tutamazlar, birilerine anlatmak isterler içgüdüsel olarak. “… Bey, sizin gibi bir insanlara değer verir, sizin fark etmediğiniz şey yoktur” gibi laflarla yavaş yavaş alıştırabilirsiniz. Her neyse, kısacası insanların fitness yapmalarından, makyaj yapmalarına kadar, gereksiz harcamalarına kadar birçok şeyin altında önemli hissetme çabası ve hissettirenlerin bulunması gösterilebilir.
-Önemsizleştirme: Bunu herhangi bir yerde görmemiştim, kendi gözlemlerim neticesinde fark ettiğim bir konudur. Dini anlamda manipüle ederek insanları üzüntü duygusu tetiklenir ve karşı tarafta “sahte alçakgönüllülük” yaratılarak mantık yok edilir. Bazı cemaatlerin “himmet” parası toplarken örneğin “Hazreti Ebubekir(r.a), malının hepsini bağışladı, savaşta himmet etti, aileme Allah’ı bıraktım ya Rasulullah!” dedi hadisini kullanarak para toplaması, bazı imamların hıçkırıklarla ağlayarak tarihten, sahabelerden bahsetmesi, “O mübarekler bunu yaptıysa biz kim oluyoruz da himmet etmiyoruz” diyerek insanlardan yüzlerce bin liralık bağışlar toplatması önemsizleştirme silahının kullanılmasıdır.
Hristiyanlık’ta da görebilirsiniz bunu. Katolik Kilise’deki günah çıkartma olgusu tamamen önemsizleştirme üzerinedir. Üzüntü ve suçluluk duygularını tetikleyerek insanların zorla her şeyi itiraf etmeleri sağlanır. “Aziz Petrus çarmıha gerilecekken, ‘Efendim İsa gibi ölmeye layık değilim, ters haça gerin beni!’ diyerek ters çarmıha gerildi! Sen bir günahkar olarak nasıl ki günahını itiraf etmezsin Peder’e?” gibi telkinlerle ciddi derecede üzüntü ve korkuyla manipülasyona açık hale gelir insan.
-Merak: En ilginç tetikleyicidir merak, takıntı ve sevinç duygularını aktive ederek zihni ciddi derecede durdurur. Eğer birinin içini merak kemiriyorsa o insanın her türlü zihinsel aktivitesi durur. Eşinden veya sevgilisinden ayrıldıktan sonra kendisini gerek sosyal medya gerekse de fiziksel takip eden pasif ve/veya aktif sapıkların merak vasıtasıyla takıntı duyguları aktifleşir, ve gece gündüz ayrılıklarını düşünürler. O boyuttadır ki katillerden bile sırf merak ettikleri için cinayet mahallini devamlı gezenleri, nihayetinde de yakalananları mevcuttur. İnsanlar üzerinde de zihin bulandırma olarak uygulanabilmekte, örneğin bazı mailler gönderilir, “5 sayfalık bir fark aldınız, görmek ister misiniz?” diye. Merak eden şahıs tıklayarak virüslü içeriğe kaptırır bilgisayarını, belki bilgileri çalınır. “Acaba” kelimesi aklınıza geliyorsa eğer davranışınızı 10 defa gözden geçirin. “Merak Kediyi Öldürür” sözü boşuna söylenmemiş demek ki…
-Cinsellik: En güçlü tetikleyicilerdendir; sevinç, takıntı ve cinsel dürtüleri etkiler. Beyni o derece bloke eder ki mantıklı düşünme bir yana dursun sadece cinsellik gelir akla. Facebook’ta kadınlara para gönderdikten sonra engellenen erkekleri bilmeyen yoktur. Şahsen tanıdığım bekar emekli, çok da eğitimli bir abimiz 2 ay konuştuğu bir kadına birkaç bin dolar gönderdikten sonra bir anda engellenmişti mesela.
İsrail servisi Mossad’ın da sahte kadın profilleri kullanarak Filistin kökenli teröristleri ağına düşürdüğü bilinilir. İlginç bir örnek, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas suikastinde bu tetikleyicinin kullanılmasıdır zira Hiram Bey çapkınlığıyla bilinirdi. 26 Eylül 1990’da evinden çıktıktan sonra Bağdat Caddesi’ne çıkacakken kasiste yavaşladı, anlatılana göre gözü sarışın, alımlı bir kadına takılmıştı. O sırada arkadan yaklaşan bir Dev-Sol militanı kendisini çapraz ateşe tutmuştu. 4 kurşunla silahına bile davranamadan ölmüştü… Yanından Magnum 357’sini ayırmayan, bahçedeki hızla koşan kertenkeleleri bile tek atışla vurabilecek kadar mahir bir silahşör, cinsellik tetikleyicisi yüzünden canından olmuştu.
Anlayacağımız yeri geliyor, en başarılı insanlar bile duygu tetikleyicilerine ciddi şekilde yenik düşebiliyor. Bugüne kadar binlerce siyasetçinin, Donald Trump’tan tutun da İsrail 8’inci Cumhurbaşkan’ı Moşe Katsav’a kadar, içlerinde bulundukları kariyeri, güzel fırsatları unutarak cinsel skandallara adlarının karıştığı, davalarla uğraştıkları olmuştur. Onların geçin, emekliliğinde biriktirip aldığı tek evini genç kadınların üzerinde yapıp ortada kalanlardan bahsetmiyorum bile Tetikleyicinin gücü, insan zihninin mantık kısmını engellemesi bu kadar güçlü.
-Açgözlülük: Bu tetikleyici aracılığıyla sevinç ve takıntı duygusu tetiklenir ve sonucunda da maalesef ki beyindeki mantık bölümü anlık çalışmaz hale gelir. Şu kadar meblağ kazandınız gibi etiketlerle gelen maillere insanların balıklama atlaması, tüm banka bilgilerini yazması açgözlülüğün bir sonucudur. Bununla birlikte kumar oynayarak her şeyini kaybetmelerine rağmen daha fazla kazanmak için kredi çeken insanlar var ve hepsi açgözlülük tetikleyicisine maruz kalanlar. O kadar etkilidir ki kazanma ihtimaline bile açgözlülük duyabiliyor insan kaybetmesine rağmen… Ne aile ne ev ne araba, her şeyini ortaya koyarak devam ediyor.
Sonuç olarak üstünkörü bir biçimde kısa süreli zihin kontrolünün nasıl gerçekleştiği üzerine, duygusal tetikleyiciler ve etkilenen duygularla ilgili bir bilgilendirme geçmek istedim. Burada dikkat edilmesi gereken husus kısa süreli olduğudur ve etki geçtikten sonra kişi ciddi bir pişmanlık yaşamaktadır. Bu yüzden ne zaman bir eylem gerçekleştirilecekse hangi tetikleyicilere maruz kalıyorsunuz, karşıdaki sizi nasıl kullanmaya çalışıyor vb. gibi konuları zihninizde iyice irdeledikten sonra o adımı atmanız gerek. Uzun dönemli prosedürün temel noktasını merak ediyorsanız tek kelimeyle “güven vermek” kavramıdır fakat ileri yazıların konusudur o. Diğer yazılarda görüşmek üzere.