Sevgili okuyucularım her hafta sizlerle bu köşede buluşuyor, memleketim Muğla hakkında kalemimin yettiğince sizlerle birtakım konuları paylaşıyorum.
Geçen yazdığım yazı birçok kesimden olumlu karşılandı, benim gibi binlerce Parya Muğlalı’ya varmış da benim haberim yokmuş. Bu konuda birçok Muğlalı arkadaşım benim gibi düşünmekte,
‘‘Zengin bir ailenin bireyi olmazsan Muğlalı olmanın bir anlamı yok, fikirlerinin olmasının bir anlamı yok!’’
O yüzden Parya Muğlalıların sesi olduğum için kendimle gurur ve onur duyuyorum.
“Sevmek Sözde Değil Özde Olmalı”
Muğla, Ege’nin gözde şehirlerinden biridir. Türkiye’nin turizm alanında reklam yüzüdür. Birçok tarihi medeniyetlerinin yaşadığı yerdir.
Muğla için epey mücadele verdim. Tarihine ışık tutmak adına tek başıma, okyanusta ufak bir balıkçı teknesiyle yolculuk misali durmadan, usanmadan yolculuğa devam etmekteyim. Birçok konuda bilgi sahibi olmama rağmen, yerelde yapılan ilçelerde bilhassa Muğla kültürüyle alakalı etkinlerde ne hikmetse davet bile edilmiyorum. Diğer meslektaşlarımın yazdıkları tarihte, ‘‘Benim yazdıklarım boş yazılar mı?’’ onu da anlamış değilim.
Ben edebiyatçıyım.
Yaşadığım şehre ve ülkeme değer katma derdindeyim, tüm mücadelem bu hususta. Kimsenin ne kalemi oldum ne de olurum. Ben bugün birini övüyorsam, yarında yanlış yaptığında susacak kişilerden değilim. Muğla’yı sevmek lokantalarda, restoranlarda boy boy fotoğraf vermek ile olmuyor veyahut sözde, ‘‘Ben Muğla’yı seviyorum.’’ diyerek ardında hiçbir şey yapmamak değildir. Sevmek sözde değil, özde olursa kıymeti olur, diye düşünüyorum.
“İlla Muğlalı Olmakla Olmuyor”
Kötekli, üniversite öğrencilerinin yaşadığı, gençliğin çoğunlukta olduğu Menteşe’nin önemli bir mahallesidir. Gençler bu ülkenin geleceği, bu yüzden Kötekli benim gözümde önemli bir konumdadır. Bazen gençlerle bir araya geldiğimde onlardan birçok sıkıntı dinler, elimden geldiğince onların dertlerine, sıkıntılarına çare bulmaya çalışırım.
Kötekli’de genç bir siyasetçi arkadaşım var, kendisi Ankaralı ama Muğla’nın dertliyle dertlenen biridir. Adı Mehmet Dinçer. Gece gündüz demeden insanlarla iletişim halinde olan, dürüst, karakter sahibi birçok Muğlalıdan daha çok Muğla’ya dertlenen bir insandır.
Geçenlerde, “Sayın Yazarım, Muğla ile alakalı yazılarını kitap haline getirelim, Muğla’ya bir hizmetimiz olsun. Yazdıkların öyle yabana atılacak şeyler değil, sen tarihe ışık tutuyorsun. Elimden ne gelirse, bir Ankaralı olarak her daim senin yanındayım.” dedi. Bu tavır beni mutlu etti, çünkü emek verdiğim işte destek görmek beni daha da heveslendirdi. Çünkü değer görmedikçe, insanın hevesi kaçıyor bir nevi yaptığı işten soğuyor. Mehmet Dinçer gibi gençlere, Muğla aşığı insanlara memleketim Muğla’nın ihtiyacı var.
Sayı olarak az olsak da bu koca yürekli insanların desteğiyle bu yolda devam ediyorum. Yanımda olan, destek veren herkese selam olsun.
“Mesut Yar ile Muğla Bacası”
Yazarlık hayatımda, Mesut Yar ağabeyi tanıdığım için onur ve gurur duyuyorum. Geçenlerde kısa süreliğine Datça’ya gelmişti. Arkadaşım Berktuğ’la Muğla bacasını takdim etmek için yanına gittik. Kendisi egoist bir insan değil, sıradan bir Anadolu insanı gibi yüreği temiz ve saf. Karşısındaki insanları büyük bir incelik ile dinleyen bir yapıya sahip. Projemizi anlattık, Muğlalı olmamasına rağmen, ‘‘Ne gerekiyorsa, yapacağım.’’ diyerek bize destek oldu.
Mesut ağabeyle ilk tanıştığım vakitlerde, “Ağabey ben mahallenin istenmeyen çocuğuyum bilgin olsun.” dediğimde hayatıma yön veren yanıtı vermişti:
“Ömer kardeşim bir meslektaş büyüğün olarak, dediklerimi iyi dinle! İstenmeyen çocuk olmak, iyidir. Çünkü sen yaptıklarınla ve yapacaklarınla o insanları utandıracak, daha da çalışacak ve yaptıklarınla insanlara ne kadar iyi biri olduğunu göstereceksin. Bırak desinler, biz istenmeyen çocuk olmaya razıyız.’’
Bu sözler bazen kulaklarımda çınlar, haklısın Mesut ağabey, der yoluma devam ederim.
Yazıma yüreklerde yer eden Şair, Fakih, Alim Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin sözleriyle son vermek isterim:
“Mum olmak kolay değildir, ışık olmak için önce yanmak gerekir.’’