İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nden (DEÜ) Prof. Dr. Doğan Yaşar, “Yağış azaldıkça balık azalır. Ne kadar çok yağmur yağarsa, denizlere o kadar çok besleyici element gelir. Balık da o kadar çok olur” dedi.
DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Deniz Bilimleri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, Türkiye’deki deniz balığı avcılığı ile ilgili konuştu. TÜİK verilerine göre, Türk denizlerinde avlanan balık miktarının 2019’da 375 bin ton olduğunu belirten Prof. Dr. Yaşar, kuraklığın da etkisi düşüş sürecine girildiğini söyledi. Prof. Dr. Yaşar, Türk denizlerinde avlanan balık miktarının 2020’de 291 bin 910 tona, 2021’de 262 bin 289 tona, 2022’de ise 254 bin 535 tona gerilediğini kaydetti.
2023 yılında küçük bir artış olmasına karşın balık miktarının son 4 yılda yüzde 32 azaldığını vurgulayan Prof. Dr. Yaşar, aşırı avcılık ve nüfus artışının yanı sıra bu düşüşteki asıl etkenin kuraklık olduğunu belirtti. 2018 ve 2019 yıllarında yağışların ortalamaların üzerinde gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Yaşar, 2020 ve sonrasında ciddi düşüşe dikkat çekerek, “2020 yılında yağmur, Türkiye ortalamasına göre yüzde 12, 2021’de yüzde 9, 2022’de ise yüzde 12 düştü. 2023 yılında yüzde 12 yağmur artış olsa da fazla bir etki etmedi. Kısacası yağış azaldıkça, balık azalır. Çünkü denizlere besini getiren sistem, nehirlerdir. Ne kadar çok yağmur yağarsa, denizlere o kadar çok besleyici element gelir. Balık da o kadar çok olur. Dünyada avlanan balıkların yüzde 95’i deltalarla avlanır. Nehir ağızlarında avlanır” diye konuştu.
‘BİLİME GÖRE BÜTÜN ÇALIŞMALARI YAPMALIYIZ’
Filipinler’deki Pinatubo Yanardağı’nın 1991 yılında patlaması sonrası bölgede kuraklık meydana geldiğini hatırlatan Prof. Dr. Yaşar, “Müthiş bir kuraklık yaşandı. Yarım derece ısı düştü. Kanada hemen önlemini aldı. 2 yıl boyunca bölgesindeki balıkçılığı yasakladı. Balık stoklarını korumayı amaçladı. Yanardağın patlaması demek, havanın soğuması demek. Bu da yağışların azalmasına yol açar.
Hem karasal hem denizel ürünlere negatif etki ettiği için daha baştan stokları korumak istedi. Peki, biz ne yapıyoruz? 350 bin tonların üzerindeki av oranı 50 bin tonlara düştü, avcılığa devam ettik. Aslında Karadeniz’de avcılığı yasaklamamız lazımdı. En azından 1 yıl stoklarımızı korumamız lazımdı. Bunu yapmadık. Soğuma dönemlerinde kota getirmemiz gerekiyor. Üniversitelerimiz, enstitülerimiz var. Balık stokları hesaplanır. Her yıl hesap yapmak gerek. Ne kadar balığa ihtiyaç var, ne kadar av gerekir? Eğer fazlaysa indireceğiz. Gerekirse yasaklayacağız. Nüfus artışı da olağanüstü.
Ayrıca hidroelektrik santraller var. Bunlar da masum değil. Çünkü bunlar denizlere gelen sedimanın önünü kesiyor. Yapılmayacak mı? Elbet yapılacak. Ama örneğin bugün Orta ve Doğu Karadeniz’de 246 tane HES var. Bütün bunlar nehirlerin önünde birer set oluşturuyor. Denize gelen gıdayı azaltıyor. Gıda ile balıklar da azalacaktır. Tarım Bakanlığı’nın balıkçılık konusunda oturup, şurayla bunları elden geçirmesi lazım. Dediğim gibi özellikle kurak yıllarda yasaklama ya da kotaya gidilmesi lazım. Çünkü hiçbir kaynak sınırsız değil. Maalesef nüfusumuz da çok artıyor. Balık ihtiyacımız da çok artıyor. Bu nedenle bilime göre, bütün çalışmaları yapmalıyız” dedi.