Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ”Gün gelecek tarih bunları yargılayacak. Yabancı basına Türkiye’yi şikayet edenlere biz sadece acıyoruz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beytepe’deki Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Stadyumu’nda, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Subay ve Astsubay Öğrencileri Mezuniyet Töreni’nde konuştu. Mezun olan 3 bin 700 öğrenciyi görev yerlerine uğurlamanın heyecanını yaşadıklarını ifade eden Erdoğan, “Dost ve kardeş ülkelerden gençlerimiz de bulunuyor.
Misafir öğrencilerimizi de kutluyor, başarılar diliyorum. Subay ve astsubaylarımızı yetiştiren hoca, komutan ve ailelerimize teşekkür ediyorum. 2016’da kurulan ve bugüne Jandarma Sahil Güvenlik Akademimizden 23 bin 546 evladımızı mezun ettik. Her öğrencimiz en gözde eğitim kurumlarından birinde eğitim aldılar. Evlatlarımız, akademik sosyal ve entelektüel yönlerini de geliştirdiler” ifadelerini kullandı.
‘BU AKADEMİDE ALINAN EĞİTİMİ ÖNEMSİYORUM’
Akademideki öğrencilerin, üstlendikleri sorumlulukları hakkıyla yerine getireceklerine inandığını belirten Erdoğan, “Bu akademide alınan eğitimi önemsiyorum. Gençlerimizin nitelikli yetişmesi vatanımızın bekası açısından hayati ehemmiyette görüyorum. Her yönden fiziki mekan olarak dünyada çok nadide ülkede benzeri vardır. Burası bambaşka. Komutanlar ordusu yetişecek. Ne Cudi’de ne Gabar’da bugüne kadar terörist bırakmadıysalar bundan sonra da bırakmayacaklar. Sel felaketi mi var, oradalar. Felaketzedeleri nasıl kurtardıklarını izlediniz. Onlar bizim polisimiz jandarmamızdı. Her türlü fedakarlığı ortaya koydular” diye konuştu.
‘ÜLKEMİZİN BURALARA SIRTINI DÖNME LÜKSÜ YOKTUR’
Erdoğan, Türkiye’nin stratejik önemi yüksek coğrafi konuma sahip bir ülke olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Geniş bir bölgede yaşanan her olay bizi etkilemektedir. Afganistan’da devam eden iç karışıklıkların, Yemen’de çatışmaların, Suriye’de zulüm ve saldırıların, Balkanlarda alevlenen gerilimlerin, komşuların yanı sıra geniş alandaki krizlerin yansımalarını hisseden ülke Türkiye’dir. Birileri ne derse desin, ülkemizin buralara sırtını dönme lüksü yoktur. Kapıları kapatıp ‘banane’ diyemeyiz. Bize ne Kudüs’ten, bize ne Irak’tan, Yemen’den Suriye’den diyemeyiz. Hele batılılar gibi ‘banane’ hiç diyemeyiz. Biz büyük bir devletiz. Zorluklara aldanmadan gereğini yerine getirmek, vicdani görevimizdir. Bölgenin halkları birbirlerinin kardeşi, akrabalarıdır.”
‘YABANCI BASINA TÜRKİYE’Yİ ŞİKAYET EDENLERE ACIYORUZ’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin terör operasyonlarından rahatsızlık duyanlara tepki göstererek, “10 bin kilometre öteden ülkeme ve teröristlere TIR’larla eğer mühimmat getiriyorsa, onlarla sınır ötesi operasyon yapıyorlarsa gereken cevabı sınır ötesinde veriyor rahatsız oluyorlarsa, kusura bakmasınlar biz yolumuza devam edeceğiz.
Gün gelecek tarih bunları yargılayacak. Yabancı basına Türkiye’yi şikayet edenlere biz sadece acıyoruz. İHA’ları da yapacağız, savaş uçaklarımızı da helikopterlerimizi de yapmaya devam edeceğiz. Yunanistan’a yığınak yapıyor diye eleştirmiyor, en ufak ses çıktığında ‘Türkiye, Yunanistan’ı tehdit ediyor.’ Hayır; yan bakana biz düz bakmayız.
Biz kimseye husumet beslemiyoruz. Amacımız yakın komşulardan başlayarak çevremizde barış kuşağı tesis etmektir. Birileri bilinçli olarak bölgemize giydirilen deli gömleğini yırtıp atmakta kararlıyız. Türkiye’nin arabuluculuk rolünü Rusya Ukrayna savaşında ortaya çıkardık. Türkiye başarılarıyla göz doldurmaktadır. İçimizdeki birileri anlamasa da birileri Türkiye’yi takdir ediyor. Terörün kapımıza dayanmasını beklemiyor kaynağında etkisiz hale getiriyoruz. Türkiye’nin operasyon derinliğini Suriye’den Irak’a kadar uzattık” dedi.
‘YUNANİSTAN TARAFINDAN ÖLÜME TERK EDİLEN 41 BİN İNSANIN HAYATINI KURTARDIK’
Erdoğan, asker, polis, jandarma, istihbaratçı ve korucuların terör örgütlerine nefes aldırmadığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dağlarda artık vatandaşlarımız aileleriyle birlikte piknik yapma huzurunu yaşıyor. Sahil güvenliğimizin çabalarıyla Ege’de ölümlerin önüne geçtik. Son 2 yılda Yunanistan tarafından ölüme terk edilen 41 bin insanın hayatını kurtardık. Tüm odaklara karşı gereken tedbiri alıyoruz. Bu zorlu mücadelemizi artık daha etkin yürüteceğiz. Bugünden itibaren yeni bir hayata başlayacaksınız.
Sizlerden devletimize hizmet ederken kadim ülkeyi asla akıllarınızdan çıkarmamanızı rica ediyorum. İnsanımıza tepeden bakanların ne ülkeye ne millete faydası dokunur. Bizler demokrasi dışı yöntemlerle siyasetin dizayn edildiği acı günler yaşadık. Reformlarla Türkiye’nin vesayet girdabına sürüklenmesine müsaade etmiyoruz. Devletin emri dışında bir yerin tasallutuna girmeyeceğinizden şüphe duymuyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Enflasyonun olumsuz etkilerini bertaraf etmeye çalışırken, düşürecek tedbirleri de alıyoruz
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, “Enflasyon rakamlarımızın nominal olarak çok yüksek seyretmesi elbette üzüntü vericidir. Ama burada asıl dikkat edilmesi gereken enflasyon düzeyinin genel ekonomi üzerinde yol açtığı sonuçlardır. Biz enflasyon rakamlarının insanlarımızın hayatındaki olumsuz etkilerini her kesimin gelir seviyesini yükselterek bertaraf etmeye çalışırken aynı zamanda enflasyonu düşürecek tedbirleri de alıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen Kabine Toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın açıklaması yaptı. Erdoğan, Gaziantep ve Mardin’de meydana gelen trafik kazalarında hayatlarını kaybeden vatandaşların ailelerine başsağlığı dileyerek başladığı konuşmasında, “Gaziantep ve Mardin’deki elim kazalar tüm boyutları ile soruşturulmaktadır.
Böyle akıl almaz facialarla karşılaşmaktan dolayı üzüntülüyüz. Yapılan soruşturmalar neticesinde failler hakkında gereken işlemler elbette yapılacaktır. Bununla kalmayacak, benzer kazaların bir daha yaşanmaması için trafik ve araç güvenliği başta olmak üzere her alanda ihtiyaç duyulan tedbirleri belirleyerek süratle uygulamaya geçireceğiz. Attığı her adımı, ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ ilkesine göre belirleyen bir hükümet olarak önce insan anlayışıyla bu meselenin de üstesinden gelmekte kararlıyız. Araçla ya da yaya olarak trafiğe çıkan vatandaşlarımızı bir kez daha kurallara harfiyen riayet etmeye, can ve mal güvenliklerini tehlikeye atacak her türlü davranıştan uzak durmaya davet ediyoruz.
Tabi bu vesileyle burada ciddi manada mağduriyetler de söz konusu. Bunun için de gerek devlet olarak 250+50 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, bunun yanında firma 250 de onların desteği ile bu olayda hayatını kaybeden kardeşlerimizin ailelerine bu desteği sağlamış oluyoruz. Rabbimden ülkemizi ve milletimizi her türlü kazadan, afetten, musibetten muhafaza eylemesini diliyorum” ifadelerini kaydetti.
‘SUBAYLARIMIZA BAŞARILAR DİLİYORUZ’
Erdoğan, YAŞ toplantısı sonrası emekliye ayrılan komutanlara teşekkür ederek “Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantımızda, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerimizdeki terfileri görüşüp, karara bağladık. Ardından da görevlendirmeleri yaptık. Şanla, şerefle yürüttükleri görevlerini başarıyla tamamlayarak emekliye ayrılan tüm komutanlarımıza ülkemize olan hizmetleri dolayı şahsım ve milletim adına teşekkür ediyoruz. Yeni rütbeleri ve görevleri ile ülkemize çok önemli hizmetlerde bulunacaklarına yürekten inandığımız subaylarımıza da Rabbim’den başarılar diliyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından yaptığı il ziyaretlerine de değinerek, “Bilindiği gibi salgın döneminde şehir ziyaretlerimizi seyrekleştirdiğimiz için pek çok ilimize 2-3 yıldır gitme imkanı bulamamıştık. Bir süredir haftasonlarını mümkün olduğunca şehir ziyaretlerimizle değerlendirmeye gayret gösteriyoruz. Bu çerçevede 6 Ağustos’ta Kocaeli’mizi ziyaret ettik. Kocaeli ziyaretimizde önce bu şehrimize değer katan iş dünyamızla bir araya geldik, ardından toplu açılış töreninde vatandaşlarımızla buluşup hasret giderdik. Bizleri bağrına basan vatandaşlarımızla hasbihal etmenin yanında yatırım tutarı 8,5 milyar lirayı geçen yüzlerce eserin de toplu açılış törenini gerçekleştirdik” diye konuştu.
‘ÜLKEMİZİ HAKETTİĞİ YERE DİPLOMATLARIMIZLA BİRLİKTE ÇIKARACAĞIZ’
Erdoğan, 8 Ağustos’ta düzenlenen büyükelçiler konferansına da değinerek, “Dünyanın en yaygın 6’ncı diplomatik misyonuna sahip ülkesi olarak her yıl büyükelçilerimiz ülkemizde bir araya getirerek kapsamlı istişareler yapıyor, beraberce yeni hedefler belirliyoruz. Bu yıl 2023 ve ötesinde akil ve müşfik Türk Diplomasisi temasıyla düzenlenen toplantı vesilesiyle 8 Ağustos’ta büyükelçilerimizle geçmişten bugüne uzanan ve geleceği kucaklayan bir ufuk turu yaptık.
İnşallah dünya 5’ten büyüktür diyerek ifade ettiğimiz küresel yönetim sistemindeki değişimde ülkemizi hak ettiği yere çıkarma mücadelemizi diplomatlarımızla birlikte başarıya çıkaracağız. Aynı gün akşam Hüseyin Gazi Vakfı dergahında Alevi-Bektaşi vatandaşlarımızla muharrem orucunu açtık, kendileriyle muhabbet ettik. Türkiye’nin ve Türk milletinin ayrılmaz parçası olarak gördüğümüz canlarımızla önümüzdeki dönemde daha yakın hasbi ve ortak değerlerimize odaklı çalışmalar yürüteceğiz.
Dünyanın önde gelen deniz sondaj filosu sahibi bir ülke haline geldiğimizin somut örneklerinden olan Abdulhamit Han Gemimizi 9 Ağustos’ta Mersin Taşucu’ndan Antalya Gazipaşa açıklarındaki görev yerine uğurladık. Karadeniz’de keşfettiğimiz 540 milyar metreküplük doğalgaz sevincimizi yeni müjdelerle taçlandıracağına inandığımız bu sondaj gemimizi aynı zamanda Akdeniz’deki haklarımızı ve çıkarlarımız savunma irademizin de bir sembolüdür.
Bu güzel uğurlama töreninin ardından Akkuyu’daki nükleer santral inşaatımıza giderek incelemelerde bulunduk. İnşallah bu santralin ilk ünitesini önümüzdeki yıl devreye alarak ülkemizi enerjide dışa bağımlılıktan kurtarama yolunda yeni bir adım daha atacağız. Aynı gün akşam saatlerinde de Konya’da düzenlenen 56 farklı ülkeden sporcuların iştirak ettiği 5’inci İslami Dayanışma Oyunları’nın açılışını yaptık. Azerbaycan Cumhurbaşkanı değerli kardeşim İlham Aliyev başta olmak üzere çok sayıda devlet ve hükümet başkanının da açılışına katıldığı İslami Dayanışma Oyunları’nın, sporun dostluğu ve kardeşliği, birleştirici, bütünleştirici, tahkim edici vasfına katkıda bulunmasını diliyorum.
Balkanlardaki dost ve kardeşlerimizle yakın ilişkilerimiz sürdürmeye, bilhassa bölgede kırılganlığın arttı şu dönemde özel önem veriyoruz. Bu kapsamda 10 Ağustos’ta Arnavutluk Başbakanı Sayın Edi Rama ile bir araya geldik. İnşallah Eylül’ün ilk haftasında da 3 ülkeyi kapsayan bir Balkan turuna çıkacağız. Aynı gün Slovenya Cumhurbaşkanı Sayın Pahor’u ülkemizi resmi ziyareti vesilesiyle Külliyemizde misafir ettik” ifadelerini kullandı.
‘ÜLKEMİZİ HİDROELEKTRİK GÜÇ BAKIMINDAN DÜNYADA 9’UNCU SIRAYA YÜKSELTTİK’
Erdoğan, açıklamasında hidroelektrik yatırımlarına değinerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin sınırlı su kaynaklarını en etkin ve verimli şekilde kullanmak için baraj inşasına önem özel veriyoruz. Son 20 yılda ülkemize kazandırdığımız 605 yeni hidroelektrik santrali ile baraj sayımızı 703’e çıkararak bu doğrultuda önemli mesafeler kat ettik. Sulama ve içme suyu amaçlı barajlarla bu sayının 930’u bulduğunu da belirtmek isterim. Yaptığımız yatırımlar sayesinde ülkemizi hidroelektrik güç bakımından dünyada 9’uncu sıraya yükselttik.
Su depolama kapasitemizi 180 milyar metreküpün üzerine çıkararak hem kuraklığı hem de sel baskınlarına karşı önemli bir altyapı kurduk. Devlet Su İşlerimizin düzenlediği törenle 11 Ağustos’ta 34 hidroelektrik barajını daha hizmete alarak bu alandaki gücümüzü daha da artırdık. Resmen hizmete aldığımız barajlarının bir kez daha ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. İstanbul Medeniyet Üniversitemizin 1 milyon kitap kapasiteli yeni kütüphanesinin açılışını 12 Ağustos’ta yaparken ülkemizin kütüphane atılımıyla ilgili kapsamlı bir değerlendirme yapma imkanı da bulduk. Cumhurbaşkanlığı Külleyesi içindeki Millet Kütüphanesinin artık ülkemiz sınırlarını da aşan prestiji, bizim doğru istikamette gittiğimizi işaret ediyor. Önceki hafta sonunda il ziyaretimizin durağı Çorum’du.
Burada hem yatırım bedeli 3 milyar 263 milyon lirayı bulan eser ve hizmetlerin resmi açılışını yaptık, hem de Sungurlu Organize Sanayi Bölgesinde inşasına başlanan savunma sanayi projesinin temelini attık. 3 ayrı fabrikadan oluşan ve ilk etabını 2023 Mayıs’ında hizmete almayı planladığımız 6 milyar liralık bu yatırım yılda 2 milyar liralık katma değer üreterek cari açığımızın azalmasına 4 milyar lira katkıda bulunacaktır. Makine ve Kimya Endüstrisi şirketimizin teknoloji ve bilgi birikimi desteği ile kurulan bu tesis her şeyiyle yüzde 100 yerli ve milli bir eser olacaktır.
Aynı gün akşam Nevşehir’de Hacı Bektaş-ı Veli Anma Programında Hünkar’ın ‘Bir olalım, iri olalım, diri olalım’ tevhidini cem olduğumuz canlarla paylaştık. Hazreti Hünkar’ın ‘Gelin canlar bir olalım’ çağrısına milletimizin, İslam aleminin ve dünyanın her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğu dönemde Hacı Bektaş’tan verdiğimiz mesajın tüm gönüllerde makes bulduğuna inanıyorum. Malezya Kralı Sayın Sultan Abdullah’ın 16 Ağustos’ta ülkemize yaptığı resmi ziyaretin iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesi bakımında tarihi bir dönüm noktası olarak değerlendiriyorum. Dün akşam da ailece birlikte İstanbul’da bir arada olduk ve oradan da yine hem iki ülke arasında bundan sonra atacağımız adımların da müzakeresini birlikte yaptık.”
‘AMACIMIZ PUTİN’LE ZELENSKİ’Yİ ÜLKEMİZDE BİR ARAYA GETİRMEK’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın ve tahıl krizinin Türkiye’nin girişimleriyle çözülmesinin kritik bir gelişme olduğuna vurgu yaparak, “Dünyanın en önemli kriz başlığı olan Ukrayna- Rusya Savaşı, ülkemizle birlikte tüm insanlığı ilgilendiren sonuçlar doğuran etkileri ile devam ediyor. Türkiye olarak bu savaşın önce önüne geçmek ardından da barışla sonuçlanması için her türlü gayreti gösterdiğimize herkes şahittir. Tahıl krizinin önüne geçecek mekanizmanın kurulması da yine bizim gayretlerimizle mümkün olmuştur.
Dünya tahıl üretiminin 3’te 1’inden fazlasını Rusya ve Ukrayna’nın gerçekleştirdiği göz önüne alındığında sadece Ukrayna tahılının ülkemiz üzerinden dünyaya gönderilmeye başlanması bile insanlık için başlı başına kritik bir gelişmedir. Ülkemizin Rusya-Ukrayna krizinde sergilediği dengeli, barışçıl ve çözüm odaklı yaklaşımın önümüzdeki günlerde, diğer alanlarda da müspet neticelere tahvil edilmesi için gayretlerimizi sürdürüyoruz. Ağustos’un 5’inde Soçi’de Sayın Putin’le bu konunun yanı sıra iki ülke ilişkilerini, bölgemizdeki diğer gelişmeleri ve elbette Ukrayna Savaşını enine boyuna konuşma, görüşme imkanı bulmuştuk.
Geçtiğimiz Perşembe günü de Ukrayna’ya giderek BM Genel Sekreteri Sayın Guterres’in katılımıyla benzer bir görüşmeyi Sayın Zelenski ile birlikte yaptık. Amacımız inşallah uzak olmayan bir tarihte Sayın Putin’le Sayın Zelenski’yi de ülkemizde bir araya getirerek bu krizi kökünden çözecek yolu açmaktır” dedi.
‘VATANDAŞLARIMIZ BİZLERE ÇOK DUALARDA BULUNACAKTIR’
Erdoğan, kentsel dönüşüm kapsamında Esenler’de yapımı tamamlanan ve teslim edilen konutlara ilişkin de “Cuma günü İstanbul Esenler’de ülkemizin en büyük kentsel dönüşüm projesinin ilk etabının konut teslim töreninde vatandaşlarımızla bir araya geldik. Bu töreni, ülkemizin yakın tarihindeki en büyük felaketi ve acısı olan 17 Ağustos 1999 depreminin 23’üncü yıl dönümünde kayıplarımızı andığımız günde gerçekleştirmiş olmamızı ayrıca anlamlı buluyorum.
Esenler’deki 60 bin konutluk kentsel dönüşüm projesi, konutları, eğitim ve ibadet kurumları, yeşil alanları, her türlü sosyal ve kültürel ihtiyacı karşılayacak alanlarıyla gerçekten İstanbul’a yakışır bir eserdir. Zemin artı 3 veya 4 gibi apartmarlardan oluşan bu eserlerimizle inanıyorum ki oraya gelecek vatandaşlarımız bizlere çok çok dualarda bulunacaktır. İnşallah TOKİ ve Esenler Belediyemizin işbirliği ile yürütülen yıl sonuna kadar 5 bine yaklaşacak konut teslimine ulaşacak bu projeyi etap etap süratle tamamlayacağız” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Manisa ziyaretine ilişkin ise “Cumartesi günkü il ziyaretimizin adresi Manisa’ydı. Burada önce bir üzüm bağında üreticilerimizle hasbihal ettik. Ardından da toplu açılış töreninde Manisalı vatandaşlarımızla bir araya geldik. Tabii hasbihal ederken beklentilerini de sorduk ve bu beklentilerinin ardından da meydanda fiyatı açıkladık.
Şehrimize kazandırdığımız 4 milyar 665 milyon liralık eser ve hizmetlerin açılışını yaparken, kuru üzüm alım fiyatını da kilogramda 27 lira olarak açıklayarak üreticilerimize müjdemizi verdik. Tabi burada birer ikişer cümleyle ifade ettiğimiz hususların dışında gerçekleştirdiğimiz çok sayıda ikili görüşme, toplantı ve programla ülkemize hizmet edecek, milletimizin beklentilerini karşılayacak çalışmalar yaptık” dedi.
‘CUMA NAMAZINI MALAZGİRT’TE KILACAĞIZ’
Erdoğan, Cuma günü Malazgirt’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Cuma Namazı kılacağını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bugün basın toplantımızın ardından Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademimizin mezuniyet törenine iştirak edeceğiz. Yarın Filistin Devlet Başkanı Abbas’ı ziyaret edecek, Çarşamba günü Müteahhitler Birliği’nin ödül törenine katılacağız. Perşembe günü Ahlat’tayız, Cuma günü Malazgirt’te olacağız. Sayın Bahçeli ile birlikte bu iki önemli programımızı gerçekleştireceğiz. Anadolu’yu bizlere vatan olarak bırakan ecdadımızı yad edeceğiz. Cuma Namazımızın inşallah Malazgirt’te kılacağız.
Diyanet İşleri Başkanımızın imametinde inşallah Cuma Namazımızı orada ifa edeceğiz. Önümüzdeki haftanın ilk günü de Büyük Taarruz’un yüzüncü yılının heyecanını Kütahya ve Afyonkarahisar’daki vatandaşlarımızla birlikte yaşayacağız. Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle büyük ve güçlü Türkiye’nin inşaası yolunda durmadan, duraksamadan, eser ve hizmet üretmeye mücadeleye kesintisiz devam edeceğiz.”
‘BİZİ EN ÇOK ZORLAYAN KONUNUN EKONOMİ OLDUĞU GERÇEKTİR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’ye 20 yılda yaptıkları hizmetlerden bahsederken, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız güçlü altyapının üzerinde hem asırlara sarih kayıplarını telafi etme hem de hedeflerine ulaşma yolunda kritik bir dönemeçten geçmektedir. Bu seviyeye gelene kadar vesayetten terör örgütlerine, darbecilerden ekonomik tetikçilere kadar karşımıza her türlü engeli çıkarıp her yolu denediler, milli iradenin üstünlüğünü tesis edip vesayeti etkisizleştirmek, sınırlarımızın ötesine geçen harekatlarımızla terör örgütlerinin başını ezmek, darbecilere ülkeyi dar etmek suretiyle hamdolsun mücadelemizin önemli bir kısmını kazandık.
Son dönemde ülke ve millet olarak bizi en çok zorlayan konunun faiz, kur, enflasyon denklemi ile sınandığımız ekonomi alanı olduğu bir gerçektir. Dünyadaki gelişmeleri ve ülkemizin gücünü dikkate alarak ekonomimizi mahvetme tehdidi gibi açık ve alçak bir saldırıya maruz kaldığımız 2018’den itibaren bu alanda yeni programı hayata geçirmeye başladık.
Ülkemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyütme esasına dayanan bu programın teorik arka planının ve uygulamadaki mantığının anlaşılması biraz vakit aldı. Biz ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı, nasıl yapacağımızı gayet iyi bildiğimiz için bu tür tartışmalara kulak asmadan işimize baktık, ekonomide köklü bir dönüşümü adım adım hayata geçirdik. Bizim yıllar önce yaptığımız önceliği istihdama ve üretime verme tercihine bugün gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm dünyanın da yönelmeye başladığını görüyoruz. Elbette mandacı iktisatçılar programı kötülemek için hala dünyadaki örnekleri görmezden gelmeye verilerin yarısını anlatıp diğer kısmının üzerine örtemeye, yatmaya devam ediyor.
Akıl ve vicdan sahibi iktisatçılarımız ise detaylara ilişkin kimi eleştirilerini söylemekle birlikte programımızın mantığını ve amacını biraz mahcup ifadelerle takdir ediyor. Her şeyden önce şu hususun altını tekrar çizmek isterim. İktisat teorileri ve uygulamaları fizik ve matematik bilimleri gibi her yerde geçerli kuralları, formülleri, denklemleri olan konular değildir. Bu alana ilişkin teoriler, uygulamalar, her ülkenin, her toplumun şartlarına, kültürüne, birikimine, kabiliyetine, gücüne göre değişiklik gösterir. Yani bir ülkede başarılı olan bir modelin diğerinde de aynı sonucu vereceğinin bir garantisi yoktur. Kendi eğitimlerine ve donanımına göre ülkemizde ısrarla belirli iktisat modellerinin uygulanmasını isteyenlerin fanatizmi, akılcılıklarından değil tembelliklerinden veya gerideki başka çıkar ilişkilerinden kaynaklıdır.
Biz bu hakikatleri bildiğimiz için birilerinin ne dediğine değil, ülkemizin neye ihtiyacı olduğuna, milletimize verdiğimiz sözleri nasıl yerine getirebileceğimize bakıyoruz. Bugün itibariyle bütün dünya yüksek enflasyon gerçeği ve işsizlik tehdidiyle boğuşuyor. Türkiye ise kendi ekonomik modeli sayesinde tarihinin en yüksek üretim, ihracat ve istihdam seviyelerine ulaşarak bu iki tehditten asıl yıkıcı olanın üstünden gelmeyi peşinen başarmıştır. Enflasyon rakamlarımızın nominal olarak çok yüksek seyretmesi elbette üzüntü vericidir. Ama burada asıl dikkat edilmesi gereken enflasyon düzeyinin genel ekonomi üzerinde yol açtığı sonuçlardır.
Biz enflasyon rakamlarının insanlarımızın hayatındaki olumsuz etkilerini her kesimin gelir seviyesini yükselterek bertaraf etmeye çalışırken aynı zamanda enflasyonu düşürecek tedbirleri de alıyoruz. Buna karşılık uzunca bir süredir enflasyonsuz, ekonomik iklimde yaşamaya alışmış ülkelerde bizimkiyle mukayese edildiğinde daha küçük gözüken oranların etkileri çok daha derin ve yıkıcı hissediliyor. Ülkemizde yaklaşık bir yıldır yaşadığımız yüksek enflasyonu, 1994 ve 2001 krizleriyle karşılaştırmak sadece bize değil vatandaşlarımıza da yapılmış bir büyük haksızlık olur. Çünkü bugün yaşadığımız enflasyon bütçe ve işsizlik kaynaklı değil, küresel gelişmelerin tetiklediği dengesiz fiyat hareketlerinin sonucudur. Yani maliyet odaklı enflasyondur.
Fiyatların artması istenmeyen bir durum olmakla birlikte bütçenin güçlü, üretimin dinamik, istihdamın yüksek olduğu bir ortamda üstesinden gelinmesi mümkün bir sorundur. Geçmişte ülkemizi, dünyanın pek çok yerinde yapıldığı gibi finansal dalgalanmalar ve varlık hareketleri üzerinden soymayı alışkanlık haline getirenler, bizi aynı yola sokmak için canhıraş gayret içindedir. Ama ülkemiz, büyük ve güçlü Türkiye olma hedefi doğrultusunda ekonomide kendi yolunu çizmiştir ve bu istikamette kararlılıklar yürütmektedir. Türkiye’nin ihtiyacı faizi yükseltmek değil, yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı ve cari fazlayı artırmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki bizden daha derin farklar içeren politika faizleri ile enflasyonları arasındaki ilişkiye hiç bakmayıp Türkiye’deki durumu felaket tellalı edasıyla anlatanların niyeti başkadır. Bugünkü ekonomimi programımızı, 10 yıl önce, 15 yıl önce, 20 yıl önce belki bu cesaret ve kararlılıkla uygulamayabilirdik.
Çünkü o dönemlerde siyasi ve askeri gücümüz gibi ekonomik altyapımız da henüz böyle bir politikayı destekleyecek durumda değildi. Ama bugün Türkiye her alanda bir başka ligin bir başka dünyanın oyuncusudur. Kendi krizlerinin yükünü azaltmak için bizim politikamıza benzer ve hatta daha ileri adımlar atan gelişmiş ülkeler görüyoruz. Aynı ülkelerdeki kimi çevrelerin Türkiye gibi potansiyellerini en üst seviyede kullanmaya başlayan yerlere karşı eski politikaları dayatmaları ise iyi niyetlerinden değil, kendi çıkarlarının dertlerine düşmelerinden kaynaklanıyor. Hiç kimse kusura bakmasın, o eski Türkiye artık geride kaldı.
Biz tıpkı güvenlik politikalarımız gibi, enerji politikalarımız gibi, sanayi politikalarımız gibi, sosyal politikalarımız gibi ekonomi politikamızı da kendi ihtiyaçlarımıza ve çıkarlarımıza göre belirlemeyi sürdüreceğiz. Geçtiğimiz 20 yılda yaptığımız her eğitim yatırımı, her sağlık yatırımı, her ulaştırma yatırım, her enerji yatırımı, her tarım yatırımı, her teknoloji yatırımı velhasıl inşa ettiğimiz her altyapı işte bugünler içindi. Bu yatırımları küresel finansal baronlarına daha çok kaynak aktarmak için değil, kendi vatandaşlarımızın hayat seviyesini yükseltmek, geleceğini güçlendirmek için yaptık. Bugüne kadar 650 milyar dolarlık bir yatırımla ülkemizin konut altyapısının 3’te 2’sine yakınını yeniledik. Bugüne kadar 184 milyar dolara yakın bir yatırımla ülkemizin ulaşım altyapısını kendisinin ve bölgesinin ihtiyaçlarını karşılayacak hale getirdik.
Bugüne kadar 250 milyar dolarlık bir yatırımla ülkemiz yollarında dolaşan taşıtları yeniledik, çoğalttık. Bugüne kadar 100 milyar doların üzerinde bir yatırımla ülkemizin kurulu enerji gücünü hedeflerine uygun bir seviyeye çıkardık. Bugüne kadar sanayicilerimiz, 1,5 trilyon dolarlık bir yatırımla makine ve ekipman altyapılarını yenilediler, güçlendirdiler. Velhasıl diğer alanlarla birlikte toplamda 3,5 trilyon dolarlık bir yatırımla her alanda ülkemizi bugünlere hazırladık. Şimdi bu emekleri, bu çabaların, bu fedakarlıkların, bu gayretlerin neticesini almak vaktidir. Şimdi tüm unsurlarıyla büyük, güçlü, müreffeh, özgür Türkiye’yi hızla inşaa etme vaktidir. Şimdi bizden sonraki nesle bırakacağımız en büyük miras olan 2053 vizyonumuzu şekillendirme vaktidir.
Çevreden ulaştırmaya, enerjiden sanayiye, tarımdan konuta kadar pek çok alanda bu vizyonun sütunlarını yükseltmeye de başladık. Hiç kimsenin siyaset mühendislikleriyle sinsi tuzaklarla naftalin kokulu sosyal gerilim projeleriyle bizi bu hedeften alıkoymasına izin vermeyeceğiz. Biz yeni ekonomi modelimiz çerçevesinde istihdama, üretime, ihracata odaklanmayı sürdüreceğiz. Türkiye’nin yeniden yarım asrı aşkın süredir oynanan oyunlarla, sıcak para sömürgesi haline dönüştürülmesine rıza göstermeyeceğiz. Bizim ekonomi modelimizde yatırım yapan kazanacak, çalışan kazanacak, ticaret yapan kazanacak, bunların hasılasıyla da devlet kazanacak, bütçe kazanacak.”
‘KARARLILIĞIMIZDAN TEK BİR ADIM ATMAYACAĞIZ’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında şunları ifade etti:
“Hükümete geldiğimiz günden beri üzerinde titizlikle durduğumuz bütçe disiplininden bundan sonra da asla taviz vermeyeceğiz. Ülkenin kazancını, devletin kazancına dönüştürüp, bunu da millete eser olarak, hizmet olarak, destek olarak aktarma kararlılığımızdan tek bir geri adım atmayacağız. Büyümeden istihdam ve ihracata, bütçe gerçekleşmelerinden küresel ticaretten aldığımız paya kadar tüm rakamlar ekonomi programımızın ön görülerine uygundur. Vatandaşlarımızdan ve iş dünyamızdan tek ricam, kendi ülkelerine ve dolayısıyla kendi paralarına güvenmeleridir.
Tasarrufları kendi paralarımızla yaparken, döviz ve altın gibi alternatiflerdeki kazanımlara karşı koruyacak her türlü mekanizmayı oluşturduk. Artık hiç kimsenin sadece parasının değerinden endişe ederek dövize ve altına yönelmesi için sebep kalmamıştır. Tasarruflarını hala döviz ve altında tutan vatandaşlarımızı buralardaki kazançlarını da garanti altına alan Türk Lirası Mevduatlara dönmeye davet ediyorum. Kendi alın terimizle, kendi kaynaklarımıza kazandığımız parayı, dövizde tutarak başkalarının değirmenine su taşımaya altında tutarak hareketsiz bırakmaya hiçbirimizin hakkı olmadığına inanıyorum. Unutmayınız hepimizde aynı Türkiye gemisinin içindeyiz.
Bu gemi hızla yol alırsa kazanan hepimiz olacağız. Bu gemi güvenlik gibi ekonomi üzerinden açılan deliklerden su alarak da batarsa hepimiz boğulacağız. Kamu finans kuruluşlarından iş dünyamızı ve vatandaşlarımızı desteklemek için verdiğimiz düşük maliyetli Türk Lirasını götürüp dövize veya altına yatırmak Türkiye gemisinde delik açmak demektir. Devletin üretimi ve istihdamı teşvik için sağladığı kolaylıkları amacı dışında kullanmak, delik açmak demektir. Evine, arsasına, arabasına, stoktaki malına, verdiği hizmete, sattığı ürüne, enflasyonla ve girdi maliyetleriyle izahı olmayan fiyatlar koyarak piyasanın dengesini bozmak, Türkiye gemisinde delik açmak demektir. Sırf paradan para kazanmak adına, yapabileceği yatırımı yapmamak, çalıştırabileceği işçiyi çalıştırmamak, üretebileceği ürünü üretmemek, satabileceği malı satmamak, Türkiye gemisinde delik açmak demektir.
Biz görünen ve görünmeyen yönleriyle tüm bu gelişmeleri harfiyen takip ediyoruz. Tespit ettiğimiz sorunların çoğunu, hukuki değil ahlaki temelli olduğumuz için kimi yerde kamunun alternatif imkanlarını kullanarak kimi yerde ikazımızı yaparak çözüm yollarını arıyoruz. Mesela bu çerçevede piyasada denetimleri sıklaştırdık. Gıdadaki dengesiz fiyat artışlarına karşı kooperatif marketleri devreye soktuk. Dövize ve altına yönelen kredi akışlarının önünü kestik. Çay, fındık, buğday, arpa ve üzüm gibi tarım ürünlerine üreticilerinin alın terinin hakkı olan alım fiyatlarını verdik, veriyoruz.
Bu vesileyle, mısır üreticilerimize de müjde vermek istiyorum şimdiden. Toprak Mahsulleri Ofisimiz, hasat dönemi yaklaşan mısır alım fiyatını destek hariç ton başına 5 bin 700 lira olarak uygulayacaktır. Mısır alım fiyatının üreticilerimize hayırlı olmasını diliyorum. İşçiden memur ve emekliye kadar her kesimin ücret artışlarını yüksek tuttuk. Düşük gelirli kesimlerin konut ihtiyacını karşılamak için 13 Eylül’de ayrıntılarını açıklayacağımız yeni bir atılımı da başlatıyoruz. Otomobil piyasasındaki oyunları bozacak bazı tedbirleri aldık. Gelişmelere göre yeni tedbirler alacağız.
İstihdamı, temel işgücü eğitiminden uzmanlığa kadar her seviyede destekliyoruz. Kamu çalışanlarını ek gösterge meselesinden sağlık çalışanlarının özlük hakları beklentilerine kadar pe çok konuyu çözdük. Gençlerimizin umutlarını güçlendirecek her adımı atıyoruz. Bu çerçevede öğrencilerimizin stajlarını insan kaynakları ofisimiz bünyesinde kurduğumuz ulusal staj programlarıyla objektif kriterlerle gerçekleştirebilmesini sağladık. Bu yıl 100 bini aşkın öğrencimizin yararlandığı ulusal staj programımızı daha da geliştiriyoruz. Ayrıca gençlerimizin üniversite ve bölüm tercihlerini yaparken daha isabetli karar vermelerini sağlamak amacıyla danışman bilgi sistemini devreye aldık. Üniversiteden mezun olan gençlerimizin kamu ve özel sektörde donanımlarına uygun iş bulabilmelerini sağlamak için kurduğumuz kariyer merkezlerinin kapasitelerini güçlendiriyoruz.
Kamudaki işe alımlarda da kariyer kapısı platformu üzerinden fırsat eşitliği, şeffaflık ve kullanım kolaylığı esasına dayalı bir hizmeti kullanıma sunuyor. Görüldüğü gibi hangi alana mercek tutarsak tutalım, her konuda mevcut kazanımlarına sahip çıkarak ülkemizi daha ileriye taşıyacak tabii hali hazırda yaşadığımız sıkıntıları da çözecek çalışmalar içindeyiz. Hazine ve Maliye Bakanımız ile ekibiyle başta olmak üzere ekonomi ile ilgili tüm kurumlarımız, güçlü bir koordinasyon içinde sorumluluklarını yerine getirmektedir. İnşallah önümüzdeki yılın ilk aylarından itibaren hayat pahalılığıyla mücadele başta olmak üzere ekonomi programımızın olumlu etkileri daha ileriye götürülecek ve bu konuda kararlığımız ispatlanacaktır. Vatandaşlarımızdan sadece sabır ve destek istiyoruz.”
‘YARDIMCI KAYNAKLARI DA ÜCRETSİZ OLARAK HAZIR EDECEĞİZ’
Erdoğan, öğrencilere yönelik hazırlanan yardımcı kaynak kitapların artık ücretsiz olarak okullarda verileceğini aktararak “3 hafta sonra 12 Eylül Pazartesi günü başlayacak olan 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılına hazırlıklarımız yoğun bir şekilde devam ediyor. Son 19 yılda kesintisiz şekilde sürdürdüğümüz ücretsiz ders kitaplarımızın basımı ve dağıtımı tamamlandı. Paramızla kitap alamıyor, bulamıyorduk. Üst sınıflardaki abilerimizden teksir notlarını bile satın alamıyorduk. Ama şimdi kuşe kağıda basılı kitapları ücretsiz olarak her eğitim öğretim yılının başında sıraların üzerinde yavrularımızın önüne koyuyoruz.
Bu yıl bir iyileştirme yaparak, ders kitaplarının yanına yardımcı kaynakları da ücretsiz olarak okullar açıldığında öğrencilerimizin masalarında hazır edeceğiz. Dağıttığımız yardımcı kaynak tutarı, bu yılkilerle birlikte 130 milyonu buluyor. Milli Eğitim Bakanlığımız, tüm okullarımızın temizlik, kırtasiye, küçük onarım ve atölye gibi ihtiyaçlarına yönelik bütçeleri bu yıl doğrudan okullara gönderdi. Temizlik işlerinde çalışacak 60 bin kişi de okulların açılmasıyla görevlerine başlayacaklar.
Temel eğitimde 10 bin okul projesi kapsamında 3 milyarlık bir bütçe kullanarak okullarımızda çok önemli iyileştirmeler gerçekleştirdik. Okul öncesi eğitimi de yapımını tamamladığımız yaklaşık 1200 anaokuluyla güçlendiriyoruz. Yıl sonuna kadar bu sayıyı 3 bine tamamlayacağız. Bu nedenle 1 Eylül’de atamalarını yapacağımız 20 bin öğretmenin 7 bin 500’den fazlasını okul öncesi öğretmenliğe tahsis ettik. Kitap sayısını 28 milyondan 75 milyona çıkardığımız kütüphanelerimizi yeni öğretim yılında öğrencilerimizle buluşacak. Yazın açtığımız bilim, sanat, matematik ve bayancı dil yaz okullarından yaklaşık bir milyon çocuğumuz yararlandı.
Bu yaz yeni bir projeyle kapalı köy okullarını imar ederek, ilkokul, anaokulu ve halk eğitim merkezini de içeren köy yaşam merkezleri haline getirdik. Okulların açıldığı tarihe kadar inşallah 1500 köy yaşam merkezini faaliyete geçirmiş olacağız. Eş durumu ve benzeri taleplerle özür tayinine müracaat eden öğretmenlerimize, başvuruların tamamının istisnasız tamamının karşılandığı müjdesini de vermek istiyorum. Öğretmenlerimizin 60 yıllık büyük özlemi olan meslek kanunlarının çıkmasıyla birlikte uzman ve başöğretmen kadrolarına 614 bin 446 başvuru oldu.
Bu öğretmenlerimizin büyük bölümü gerekli eğitimlerini tamamladılar. Yüksek lisans ve doktora yapmış olan 90 bine yakın öğretmenimiz yapılacak sınavdan zaten muaflar. Diğer öğretmenlerimize, sınavı boykot etme çağrısı yapılmasını, en başta milli iradenin tecelligahı olan Meclisimize saygısızlık olarak görüyoruz. Daha önce de öğretmenler arasında ayrımcılık yaparak onlara hakaret edenlerin bu konudaki gayretlerinin ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Uzman ve başöğretmenlik sınavına girecek tüm öğretmenlere şimdiden başarılan diliyorum” dedi.
‘MAĞDURİYETE YOL AÇAN MALPRAKTİS SORUNU ÇÖZÜLDÜ’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlıkçılara yönelik yapılan kanun değişikliğiyle ilgili de “Sağlıkçılarımıza 14 Mart Tıp Bayramı’nda verdiğimiz sözlerin hepsini de birer birer yerine getiriyoruz. Bu çerçevede, sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan personele yönelik saldırıları katalog suçlar kapsamına alan kanun değişikliği yapıldı. Mesleki sorumluluk kurulu oluşturularak hekimlerin mağduriyetlerine yol açan malpraktis sorunu çözüldü. Döner sermaye ek ödemesi uygulaması üniversite hastaneleri dahil tüm sağlık kuruluşlarına teşmil ediliyor. Hekimlerin emekliliklerinde hak kaybına yol açan bordro sistemindeki düzenlemeyi 2008 sonrasını kapsayacak şekilde tamamladık.
Sağlık kuruluşlarındaki uzman hekimlerin hastalara daha fazla vakit ayırabilmeleri ve daha kaliteli hizmet sunabilmeleri amacıyla 85 bin yardımcı personel kadrosu açtık. Son olarak hastanelerimizin hasta yükünü azaltan aile hekimlerimizin temel ücretlerini de yine hasta yüküne orantılı modelle yeniden düzenledik. Türkiye’nin en köktü sağlık reformlarını hayata geçirmiş bir yönetim olarak, son dönemde şikayete konu olan sorunların tamamını da bu şekilde çözüme kavuşturmuş oluyoruz” ifadelerini kaydetti.
Erdoğan, kırsal kalkınma desteği alanlara yönelik müjdesi olduğunu vurgulayarak “Bir müjde de Kırsal Kalkınma Desteklerinden yararlanan üreticilerimize vererek sözlerimi bitirmek istiyorum. Bilindiği gibi Kırsal Kalkınma Programı’nın 11’nci çağrısı için projeler alınmaya devam ediyor. Programın kalan bütçesinden faydalanacak üretici sayısını artırmak amacıyla destek için gereken puan seviyesini 65’ten 30’a düşürüyoruz. Böylece 4 binin altında kalan desteklenecek proje sayısını 7 bin 714’e, yatırım tutarını da 5 buçuk milyar lirası hibe olmak üzere 10 milyar liraya yükselttik. Bu kararın da ülkemize hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.