DİSK’in 17. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Büyük sermaye vergi ödemiyor, vergi yükü işçinin sırtında” dedi.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Çok kazanandan az, az kazanandan çok vergi alıyorlar ve bunu “vergiyi tabana yaymak” olarak pazarlıyorlar” dedi.
Çerkezoğlu sözlerine şöyle devam etti;
İŞGÜCÜ ÖDEMELERİNİN PAYI GERİLEDİ
Tarihimizin en olağanüstü bölüşüm krizlerinden birini yaşıyoruz. 2016’da Gayrisafi Katma Değer içinde emeğin payı yüzde 36,3 iken 2022’de yüzde 26,3 oldu. Sermayenin payı ise yüzde 47,5’tan yüzde 53,7’e yükseldi. Üstelik bu gerileme hızlı bir işçileşme sürecinde, yani ücretliler sayısal olarak artarken gerçekleşti. 2002’de ücretliler toplam istihdamın yarısını oluştururken GSYH içinde işgücü ödemelerinin payı yüzde 28 idi. 2022’de ücretli ve maaşlıların oranı yüzde 70,5’i aştı. İşçilerin sayısı olağanüstü biçimde artarken, işgücü ödemelerinin GSYH içindeki payı artmadı, sabit de kalmadı. Evet ücretlilerin oranı yüzde 50’den yüzde 70’in üstüne çıkarken işgücü ödemelerinin payı geriledi.
Kısacası devasa bir işçileşme dalgasına, şiddetli bir ücretlerin baskılanması politikası eşlik etti. Emeğin kitleselleşirken değersizleştirildiği bu süreçte ülke tarihinin en büyük bölüşüm krizi ile karşı karşıyayız.
Sadece ücret baskılanması ile değil, “lojman, kreş, sosyal tesis, servis, ikramiye vb.” sosyal hakların, kazanılmış hakların “kıdem tazminatına göz koyan” herşeyi piyasanın konusu haline getirip ücretimizin ciddi bir bölümüne bunlar üzerinden el koyan bir sermaye düzeni ile karşı karşıyayız. Kapitalizmin doğası bu!
TÜRKİYE SENDİKALAŞMA AÇISINDAN OECD ÜLKELERİ ARASINDA SON SIRADAKİ YERİNİ KORUYOR
Bugün Türkiye işçi sınıfının yüzde 90’dan fazlası sendikal korumadan yoksun durumda. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) Küresel İşçi Hakları Endeksi’nde ülkemiz yıllardır dünyada işçilerin haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasına giriyor. Türkiye, sendikalaşma açısından OECD ülkeleri arasında son sıralardaki yerini koruyor.
Sermayenin coşkulu alkışları arasında Anayasal grev hakkını yasaklamakla övünen bir zihniyet tarafından yönetilen ülkemizde, toplantılardan yürüyüşlere, imza toplamaktan mahkemede hakkını savunmaya kadar her türlü demokratik hak arayışının keyfi biçimde kısıtlanıyor ve engelleniyor.
ELLERİ CEBİMİZDEN HİÇ ÇIKMIYOR
Gelirimiz açlık sınırının altında ama hükümetin vergi politikalarına bakınca bu ülkenin zengini sanki biziz. Bu ülkede vergi yükü bizlerin sırtında. Büyük sermaye sahiplerinin, büyük şirketlerin, holdinglerin vergi diye bir gider kalemi neredeyse kalmıyor.,
Bir gecede vergiler sıfırlanıyor, bir sabah yeni vergi imtiyazları geliyor. Açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşayan biz işçiler, emekçiler için ise vergi en önemli gider kalemlerinden biri! Elleri cebimizden hiç çıkmıyor. Vergi gelirlerinin en büyük kısmı yüzde 75’le dolaylı vergilerden oluşuyor ve en zenginlerle en yoksullar çarşıda, pazarda, markette eşit şekilde bu vergileri ödüyoruz.
Bu da yetmiyor. Çok kazanandan az, az kazanandan çok vergi alıyorlar ve bunu “vergiyi tabana yaymak” olarak pazarlıyorlar. Vergi dilimlerini bile isteye artırmıyorlar ve böylece biz işçileri yıl içerisinde zenginleşmişiz gibi üst vergi dilimine sokuyorlar. Bu yüzden “vergide adalet” dedik, iki yıldır işyerlerinden meydanlara vergide adalet için haykırdık.
Vergide adalet için kanun teklifi hazırladık, tüm siyasi partilere verdik. O da yetmedi, İstanbul’dan Ankara’ya günlerce yürüdük. Ve buradan ant olsun ki yine yürüyeceğiz ve sırtımızdan bu asalak sermaye sınıfını, onun iktidarını indireceğiz…
EMEĞİMİZİ UCUZ HALE GETİRDİLER
Türkiye’de çalışma yaşamı işçiler için bir cehenneme dönüştü… Bunun içindir ki sendikalı olunca işten atılırız ve ülkeyi yönetenler en hafif tabiriyle seyirci kalır. Hatta direnirsek üzerimize kolluk güçlerinin gönderir. Bunun içindir ki TL’sını değersizleştirip bizim emeğimizi uluslararası sermaye için ucuz hale getirdiler.
Bunun içindir ki göçmen mülteci işçiler kayıtdışı biçimde, insanlık dışı koşullarda, asgari ücretin bile çok altında çalıştırılır ve buna herkes göz yumar. Bunun içindir ki işçi sağlığı ve iş güvenliği onlar için sadece bir maliyet kalemidir; bilim ve teknoloji ilerlerken bile iş cinayetleri durmaz. Yaptıkları her şey ama her şey, atıkları tüm adımlar ucuz emek içindir.
EMEKLİLERE “ARTIK EMEĞİNİZ DEĞERSİZ; ÖLÜN” MÜ DENİYOR
İşte emeklilerin hali… Yoksulluk sınırına yaklaşamayan hatta açlık sınırının bile altında bir ücrete mahkum edilen emeklilere ne denmek isteniyor. “Artık emeğiniz değersiz; ölün” mü deniyor. Bu ülke için yıllarca alınteri dökmüş insanlara yapılan saygısızlık bu düzenin özeti aslında.
Emekli olup hayatta kalma mücadelesi verenlerin yanında, bir de emekli bile olamayanlar var, emeklilikte adalet isteyenler var