Hafızam en büyük çıkmazımdı. Hastalığın en ağır evresine gelmiştim, etrafımdakilerin acıyan bakışlarından anlıyordum. Unutuyorum diye anlamıyor da değildim. Aslında her şeyi unutmak bazen işime geliyordu.
Artık aynaya baktığımda yılgınlığımı görmüyordum mesela. İlk başta da annemi tümden silmişti hafızam. Artık ona karşı nefret duygusunu unutmuştum ama insanın avutulmak için ağladığını unutmamıştım mesela. Köyde tüm çocuklar oyun oynardı, ben uzaktan izlerdim onları. Uzak kalınca yaralarım daha az kanıyordu çünkü.
Akşam olur yemek saati gelir herkesin annesi çağırırdı. Bedriye’nin annesi çok ketum bir kadındı, o akşam ezanı okunmadan hemen koşardı eve. Bu hiç değişmezdi. Beni kimse çağırmazdı çünkü babamı beklerdim. O yokken eve bile girmek gelmezdi içimden. Yazın iyi hoşta kışın öyle olmazdı. Geliyordu babam. İşi ağır olduğu için mi yoksa yüreğinde taşıdığı yükün ağırlığından mıdır bilmem hep başı önde ağır ağır gelirdi. Ayağında ne zaman aldığını unuttuğu arkasına bastığı ayakkabısının çıkardığı sesi köşeyi dönmeden duyardım.
Belki köy için güneş çoktan batmıştı ama benim için güneşin doğuşuydu babamın gelişi. Koşardım yanına ”kızım bak bir gün düşeceksin.” derdi kocaman sarılırken. Her gün ilk kez karşılaşmış gibi sarılırdık. Onun üstüne sinmiş maden ocağının kokusunun sigarayla karışımı bana dünyayı, annesizliği, kimsesizliği unuttururdu.
Sonra o ses bölerdi sarılmamızı. ”Sofrada herkes sizi bekliyor.” derdi üvey annem. Kapının önünde durmuş paspal kahin gibi bize bakardı.
Akşam yemeği yenir sofra toplanır ve herkes köşesine çekilirdi. Babamın benden başka beş çocuğu daha vardı. Ama nargilesini içerken hep beni dizinde yatırırdı. Nargile fokurdarken yüreğimiz bir atardı, ikimizde gözyaşı dökmeden ağlardık çünkü bilirim. Dizinde yatardım ama uyumazdım,onun beni kucağında yatağıma götürüşünü beklerdim. Her gün yatağıma yatırır saçımı okşar, öperdi.
Ben oldum olası çok severdim geceleri herkes uyuyunca daha bir güzel olurdu köy, bir sürü yıldız hepsi bir arada. Çocukluk işte düşünürdüm annesi olmayan yıldızlar ne yapıyor diye.
Bazı geceler bitmezdi. Hep aklımda annemin geleceğini babamla beni alıp götüreceğini hayal ederdim.
Bir tek resmi bile yoktu yüzünü hayal bile edemezdim. Sadece babam gibi kocaman sarılır herhalde derdim.
Yıllar geçti. Annem hiç gelmedi. Ruhumun kasvetli geceleri hiç bitmedi. Hayatımın her anında terazinin karşı kefesine ne koyarsam koyayım annesizliğime denk getiremedim.
Her şeyi unutturan hastalık bugün neden geçmişi hele ki annemi hatırlatır oldu? Nefretini bile hissetmezken şuan onu bu denli düşünmek daha çok zorluyordu hastalığımı.
Acaba hiç düşündü mü hayatımdaki tüm yaralarda kendinin parmak izlerinin olduğunu? Şimdi hastalığım bu kadar ilerlemiş her şeyi unutmuşken bir tek hafızamda kalan çocuklarımken o beni nasıl yok saymıştı? Usul usul yaşlanırken bir yerleri çökmeye başladığında diz ağrıları, görme bozuklukları…Her seferinde bir kalp kırıklığı olmuş muydum mesela?
Yüreğim acıyordu belki de haklıydı üvey annem benim varlığımı sahiplenmeyenin beni unutması üç dakikaydı.