Bugün dünya gelişmiş ve gelişmemiş, zengin ve fakir ayrımı yapmadan insan haklarına saygı göstermeli, özellikle de yaşanan trajedilere karşı tepkisiz kalmamalıdır.
Bu yazıda, Gazze Şeridi’ndeki insanların yaşadığı zorlu koşullara ve haksızlıklara dikkat çekmek istiyorum. Gazze Şeridi, yıllardır İsrail tarafından uygulanan abluka altında çaresizce sıkışıp kalmış durumda. İçinde bulundukları bu çaresizlik, yaklaşık 2 milyon sivilin yaşamını olumsuz etkiliyor.
İnsanlar temel ihtiyaçlardan yoksun, ekonomik olarak çıkmaza girmiş durumda ve bu çıkmaz, insan haklarına açık bir saldırıdır. Havadan düzenlenen saldırılar, hedef gözetmeksizin sivilleri hedef alıyor. En acısı ise, bu trajedinin en büyük kurbanları kadınlar ve çocuklar oluyor. Her gün, masum insanlar hayatlarını kaybediyor ve birçok çocuk anne ve babasız kalıyor. Bu trajedi, sadece insan hakları ihlallerine yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda bölgeye barışın ne kadar uzak olduğu bir mesajı da veriyor. Birçok insan, neden dünya liderlerinin sessiz kaldığını sorguluyor. Bu sessizlik, dünya toplumunun çifte standartlarla işlediği hissini uyandırıyor.
Fransa’da sadece birkaç kişinin ölümü, dünya liderlerini Paris’te yürüyüş yapmaya çağırırken, Gazze’deki ölümler göz ardı ediliyor. Dünya, insanların ırk, din veya kökenlerine bakmaksızın eşit değerde olduğu bir yer olmalıdır. İnsan haklarına saygı, herkes için geçerli olmalıdır. Gazze’deki çocukların gözyaşları, Paris’teki veya başka bir yerdeki çocukların gözyaşları dan daha az değerli değildir. Dünya, bu sessizliği sona erdirmeli ve Gazze’deki trajediye karşı daha fazla insan hakları savunuculuğu yapmalıdır.
Barış ve adalete ulaşmanın yolu, insanların çıkarlarına, kökenlerine ve dinlerine bakmaksızın bir arada çalışmaktan geçer. Bir adım atmak, bu sessizliği sonlandırmanın ve dünyamızı daha iyi bir yer haline getirmenin başlangıcı olabilir. Filistin ve İsrail arasındaki çatışma sadece yerel bir sorun değil; uluslararası toplumun da etkili olduğu bir konu. Büyük devletler, bu soruna daha fazla müdahale etmelidir. Sessiz kalmak veya çatışmanın bir tarafla dayanışma içinde olmak, insan haklarına ve barışa verilen zararı artırır.