‘Anneliğin Öteki Yüzü’ ve ‘Bir Bulut Hikayesi’ kitaplarının yazarı Nilgün Hökenek Ürkmez, özel çocuklara ve ebeveynlerine umut ışığı oldu. Karşısına çıkan tüm zorluklara meydan okuyan yazar başarı hikayesini bizlerle paylaştı.
Nilgün Hökenek Ürkmez kimdir?
1978 İzmir doğumluyum. 2 çocuklu bir anneyim. Şu anda çocuk gelişimi üzerine üçüncü üniversitemi okuyorum. ‘Anneliğin Öteki Yüzü’ ve ‘Bir Bulut Hikayesi’ kitaplarının yazarıyım. Yaşam koçluğu, eğitim danışmanlığı, zihin geliştirme ve hızlı okuma eğitmenliği alanlarında birçok sertifikalarım bulunmakta. Hayatta her zaman kendimizi geliştirmemiz gerektiğine inanıyorum, bu nedenle eğitim almayı ve eğitim vermeyi seviyorum. Aktif olarak bu alanlarda faaliyet gösteriyorum.
Kitaplarınızda kaleme aldığınız konuların ilham kaynağı nedir?
İlk kitabım olan ‘Anneliğin Öteki Yüzü’ ailecek sağlık savaşı verdiğimiz zamanlarda yazdığım bir kitaptı. Küçük oğlum çok büyük ameliyatlar geçirdi. Ardından büyük oğlumun rahatsızlığı ortaya çıktı. Onun ardından ben kansere yakalandım, daha sonra eşimin bir sağlık sorunu oldu. Her şeyin üst üste geldiği bu dönemde uzun yıllar hastanede kaldık. Küçük oğlumla hayatımızı hastane yatağında geçirdik diyebilirim.
Dibin de dibini görmüş bir anneydim. Ya orada kalıp yok olacaktım ya da bir çıkış yolu bulup tekrardan güneş ışığına ulaşacaktım. Ben pes etmemeyi tercih ettim. Çünkü ben yok olursam, çocuklarım da yok olacaktı. Pes etmezsem, her şeyi yoluna koyabileceğimi düşündüm.
Hastane de kaldığımız süre boyunca pek çok özel durumu olan çocukların anneleriyle tanışma fırsatım oldu. Ben dahil hepsinin tutacak bir ele ihtiyacı vardı. Neden o el ben olmayayım dedim. O an ki umudumu hiçbir zaman yitirmeden çocuklarımla birlikte bu günlere gelebildim. Üstesinden geldiğimiz bu süreci kaleme almaya karar verdim. ‘Anneliğin Öteki Yüzü’ kitabım da bizim bu yaşam savaşını nasıl verdiğimizi anlatıyor. Bu kitap birçok anneye umut oldu. İlk bakıldığında kasvetli bir kitap gibi görünebilir ama yeri geldiğinde size kahkahalar da attıracak bir kitap..
‘Bir Bulut Hikayesi’ kitabım da dediğim gibi benim özel durumu olan ufak bir oğlum var. Baktığımda rehabilitasyon merkezlerinde ve hastanelerde o anneleri ve çocuklarını hiç anlamadıklarını gördüm. Çocuklara karşı yaralayıcı cümleler kullanılıyor, akran zorbalığına maruz kalıyorlar. Bu da anneleri fazlasıyla üzen bir durum.
Çocuklar empati kurma yeteneğini ailelerinden alırlar. Bu nedenle ailelerin vermediği bu duyguyu belki ben verebilirim diye düşündüm. Böylelikle ikinci kitabımın konusu da bu şekilde ortaya çıktı.
Şu anda da yayınlanmaya hazır 2 kitabım daha var.
Kitaplarınızın hedef kitlede nasıl bir etki oluşturmasını hedeflediniz?
Umut oluşturmasını istedim. Umudun her zaman var olduğunu anlatmaktı amacım. Çünkü anneler çok güçlü bir varlık. Bazen üst üste zorluklar yaşanabiliyor fakat önemli olan o zorlukların üstesinden güçlü bir şekilde gelebilmek. Kendilerine dönüp inandıkları zaman neler yapabileceklerini görmeliler.
Toplumsal farkındalık adına sizce neler yapılabilir?
Önce aileler eğitilmeli. Çünkü aile çocuklarının ilk eğitim yuvasıdır. Ailenin yetiştiremediği bir çocuğa kimse bir şey yapamaz. Farkındalıklar ile ilgili daha fazla kitap basılıp, daha fazla yayınlar yapılmalı. Ben kitaplarımın gelirlerini çocuklara bağışlıyorum. Adımı ne kadar duyurabildim? Bugün parasına para katan yazarların kitapları peynir ekmek gibi satılırken ben 5 kuruş para kazanmadan sadece çocuklara harcarken kimse elimden tutmadı, hatta o yazarlar bir kere sayfasında bile paylaşmadı. Bu nedenle hep birlikte olmalıyız, ben bu konuda elimi taşın altına koydum, birlik olursak sesimizi duyurabiliriz.
Sizce çocuk gelişiminde ailelerin rolü nasıl olmalıdır?
Seminerlerimden biri ‘Ben ne söylüyorum, çocuğum ne anlıyor’ başlığındaydı. Çocuklarımız bizim ağzımızdan çıkan cümlelerin neredeyse hiçbirini doğru algılamıyorlar. Biz ders çalış dediğimizde ‘çalışma’ veya bilgisayar oynama dediğimizde ‘oyna’ şeklinde anlıyorlar. Bunun nedeni ailelerin aynı cümleleri sürekli olarak tekrarlaması. Bu durumdan bunalan çocuklar yapacağı varsa da o işi zaten yapmıyor.
Eğitim süreçlerinde benim de şahit olduğum bir diğer konu ise; çocuklarda sınav kaygısı var. Ayrıca birçoğunda ders fobisi oluşmaya başladı. Bunun nedeni de çocuklarımızda değersizlik ve yetersizlik hissinin oluşması. Çocuklar kendilerini yetersiz hissettikleri için başarıya ulaşamıyor ve asla yapamıyor. Örneğin matematik yeteneği olmayan bir çocuğun üzerinde gidildiğinde bu ters teper. Bu nedenle çocuklar hangi alana yönelmek istiyorsa, hangi alanda yetenekleri varsa o alana yoğunlaştırılmalılar. Burada ailelerin desteği çok önemli. Çocuklarının hayallerini bilip o rotada bir hedef belirlemesine yardımcı olmalılar.
Özel gereksinimli çocuğu olan annelere ne önerirsiniz?
Bu süreçte ailelerin çok sevecen ve sabırlı olmaları gerekiyor. Sabırlarının zorlandığı zamanlar olabiliyor ama bununla yaşamayı öğrenmeleri gerekiyor. Çünkü bugün yarın geçebilecek bir şey değil. Kendilerine bir yük gibi görmesinler, normal hayatın akışına ayak uydurmaları gerekiyor.
Onların bizden tek farkı özel olmaları. Bu yüzden zaten özel diyoruz onlara. Aslında anneleri yoran; dışardan aldıkları tepkiler, hastanelerde, okullarda, çocuklara karşı verilen tepkiler..
Zor bir süreçten geçtiniz. Sizi ayakta tutan neydi?
Ben Allah’a çok bağlı bir insanımdır. Kucağımdan çocuğumu ameliyat için akıllarında yaşama şansı hiç yoktu. O an tek yapabildiğim Allah’a dua etmekti. Çünkü o bizi geri çevirmeyecek tek yer. Ve benim çocuğum o ameliyattan sapasağlam çıktı. Beni bu süreçte ayakta tutan şey Allah’a olan inancım oldu. Her zaman inandım ve dua ettim. Çok şükür ki beni geri çevirmedi.
Son olarak sizinle aynı süreci yaşayan annelere seslenmek isteseydiniz neler söylemek isterdiniz?
Ben anneliği ve çocukları hep çok özel görmüşümdür. Hayatta görülebilecek en büyük sevgi ve bağ budur. Benimle aynı süreci yaşayan anneler de Allah’a dua etsinler, umutlarını asla ve asla yitirmesindeler. Hiç kimsenin desteğini göremediğimiz bu yolda çocuklarına kol kanat olsunlar. Özel yavrularımız sevgi ile gelişen ve büyüyen kişilerdir. Bu nedenlere onlardan sevgilini hiç eksik etmesinler.