Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Uluslararası toplum İsrail’in haydutluğuna sessiz kalamaz. Şayet güvenlik konseyi gerekli iradeyi göstermezse Genel Kurul’un 1950 tarihli ‘barış için birlik’ kararında olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır’’ dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşık 4 saat süren Kabine Toplantısının ardından açıklamada bulundu. Erdoğan, “Pek çok konuyu istişare ettiğimiz bir kabine toplantımızı daha tamamlamış bulunuyoruz. Kabine toplantımıza katkı veren tüm bakanlarımıza ve bürokratlarımıza teşekkür ediyor, aldığımız kararların ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bölgemizde her gün bir yenisi patlak veren krizlere rağmen Türkiye’nin refahı, huzuru, güvenliği için koşturmaya devam ediyoruz. Yeni açılışlar, toplantılar ve ziyaretlerle dolu bir 3 haftayı geride bıraktık. 13 Eylül tarihinde mensubu ve mezunu olmaktan her zaman iftar ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi‘nin açılışını gerçekleştirdik. Marmara Denizi’ne hakim yaklaşık 2,5 hektarlık arazi üzerinde toplam 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirdiğimiz külliyemizin üniversitemize ve tüm öğrencilerimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. 1,5 asra yaklaşan tarihinde Türkiye’ye büyük hizmetlerde bulunmuş nice insan yetiştiren Marmara Üniversitemize böyle bir eseri kazandırmak şahsım için ayrı bir bahtiyarlık kaynağıydı. Bugün bir kez daha üzerimde hakkı olan hocalarımı şükranla yad ediyor, vefat edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ömürler niyaz ediyorum. Yine bu vesileyle yeni akademik yılda tüm hocalarımıza ve üniversite öğrencilerimize üstün başarılar diliyorum” dedi.
‘BUNDAN SONRA DA BOSNA-HERSEK’İ YANINDA OLMAYI SÜRDÜRECEĞİZ’
Erdoğan, “Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Denis Becirovic’in ülkemize yaptığı çalışma ziyareti oldukça verimli geçti. Orta Doğu’yu kan gölüne çeviren üst aklın son aylarda Balkanlar’da da toplumsal fay hatlarını kaşıdığını görüyoruz. Ayrılıkçı gündemlerin körüklenmesinin gerisinde hangi niyetlerin olduğu bellidir. Türkiye olarak biz Balkanlar’da özellikle de Bosna-Hersek de barıştan, huzurdan ve istikrarın korunmasından yanayız. Bu konudaki hassasiyetimizi Demokratik Eylem Partisi Genel Başkanı Bakir İzzetbegoviç’e de geçtiğimiz günlerde İstanbul’da ifade ettim. İnşallah bundan sonra da Bosna-Hersek’in yanında olmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
‘28 ŞUBAT ZİHNİYETİNİ YENİDEN HORTLATMAYA ÇALIŞIYORLAR’
Erdoğan, bu sene ‘Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası’ temasıyla idrak edilen Mevlid-i Neb-i haftasında diyanet camiasıyla bir araya geldiklerini hatırlatarak şöyle konuştu:
“Rabbim bizlere son nefesimize kadar Resulallah efendimizin izinden yürümeyi, onun örnek hayatı ve şahsiyetimizi şekillendirmeyi nasip eylesin diyorum. Ülkemizde ve dünyanın farklı köşelerinde irşat faaliyetlerinde bulunan dini mübin İslam’ın yayılması ve yaşanması için mücadele eden iman kalesinin muhafızları olarak gördüğümüz tüm hocalarımıza şükranlarımı sunuyor, kendilerine Mevla’dan muvaffakiyetler diliyorum. Burada bir usulü özellikle dikkatinize getirmek istiyorum; son yıllarda bilhassa 15 Temmuz gecesi sergiledikleri yürekli duruş akabinde Diyanet teşkilatımıza yönelik sinsi bir kampanya yürütülüyor. 28 Şubat döneminden gayet iyi hatırladığımız faşizan manşetlerin tekrar atılmaya başlanması bu linç kampanyasının bir parçasıdır. Ellerine geçirdikleri her fırsatta manşetleri ile darbecilere selam çakanlar bakıyorsunuz bugün de 28 Şubat zihniyetini ‘başörtülü, çarşaflı, sakallı, cübbeli’ diyerek yeniden hortlatmaya çalışıyorlar. Yıllarca millete yaşam tarzı dayatanlar şimdi farklı yaşam tarzlarının hayatın bütün alanlarında görünür olmasından rahatsızlık duyuyor, milletimizin bazı kesimlerini adeta öcü gibi göstermeye kalkıyor. Şunun bilinmesini isterim; bu devlet hiçbir ayrım yapmadan tüm kurumlarıyla milletindir. Devletin sahibi hangi inanca, kökene, siyasi görüşe mensubu olursa olsun 85 milyonun tamamıdır. İnsanımızın kılık kıyafetinden dolayı devletin belli kurumlarına giremediği dönemler artık sona ermiştir. İnsanımızın başörtüsünden, saçından, sakalından, çarşafından dolayı 2’nci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü günler artık mazide kalmıştır.”
‘HİÇ KİMSE O KARA GÜNLERİ BİR DAHA GERİ GETİREMEYECEKTİR’
Erdoğan, konuya ilişkin konuşmasının devamında, “İnsanımızın ‘takunyalı, tarikatçı, cemaatçı, inançlı, inançsız’ diye ayrımcılığa uğradığı günler artık geride kalmıştır. Sırf başındaki örtüsünden dolayı annelerin çocuklarını lojmanlarda ziyaret edemediği, yemin törenine dahi katılamadığı o kötü günler artık tamamen geride kalmıştır. Bir kez daha açıkça ifade ediyorum; bu makamlarda olduğumuz müddetçe Allah’ın izniyle hiç kimse o kara günleri bir daha geri getiremeyecektir. Bedel ödeyerek milletimize kazandırdığımız hak ve hürriyetlerin vesayet heveslileri tarafından gasp edilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz. Demokrasiyi hazmetmekte sorunu olanlarla da mücadelemizi hukuk zemininde sonuna kadar devam ettireceğiz” diye konuştu.
‘CEZASIZLIK ALGISININ ÖNÜNE GEÇECEK ADIMLARI MUTLAKA AMA MUTLAKA ATACAĞIZ’
Erdoğan, adalet hizmetlerinde ülkeyi hak ettiği yere getirmek için yoğun gayret sarf ettiklerine işaret ederek konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“23 yıldır güven veren ve erişilebilir adalet hedefimizden asla kopmadık. 2002 yılında 9 bin civarında olan hakim savcı sayımız 15 Temmuz’da yaşadığımız ihanete rağmen yaklaşık 3 kat artışla bugün 25 bini geçti. Nicelikle beraber niteliğin de artırılmasına öncelik veriyoruz. İlk kez bu sene uygulamaya geçirdiğimiz yardımcılık müessesesi ile hakim ve savcı adaylarımızın usta-çırak ilişkisi içinde mesleğe daha donanımlı bir şekilde hazırlanmasını amaçlıyoruz. Yeni modelle akademideki eğitimlerine başlayan bin 76 hakim ve savcı yardımcımızı tekrar tebrik ediyor, hepsine başarılar diliyorum. Bağımsız, tarafsız, adil ve etkili bir yargı sisteminin kökleşmesi için bundan sonra da çalışmayı sürdüreceğiz. İnfaz sistemiyle ilgili zaman zaman medyaya yansıyan bazı tartışmaları yakından takip ediyoruz. Vicdanları rahatlatacak, toplumda devlete olan güveni güçlendirecek, özellikle de cezasızlık algısının önüne geçecek adımları meclisimizle iş birliği içinde mutlaka ama mutlaka atacağız.”
‘ŞEYDA YILMAZ ŞAHSINDA TÜM ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE YAD EDİYORUM’
Erdoğan, 18 Eylül‘de başarı ödüllerini takdim ettikleri, Türkiye’yi yurt dışında gururla temsil eden müteahhitleri bir kez daha kutladığını ifade ederek, “Firma sayısı itibari ile Çin’den sonra 2’nci sırada olduğumuz bu sektörde inşallah gelirlerimizi de hak ettiği seviyelere getireceğiz. 85 milyonun emniyeti, huzuru, ülkemizin birlik ve beraberliği için fedakarca çalışan güvenlik kuvvetlerimizle gurur duyuyoruz. Jandarma ve emniyet teşkilatımızın emrine verdiğimiz 7 bin 204 yeni aracın özellikle asayiş ve trafik hizmetlerinde kendilerine çok ciddi kolaylık sağlayacağına inanıyorum. Her zaman söylüyorum; bizim polisimiz, jandarmamız, askerimiz vatandaşımıza karşı müşrik ama suç işleyenlere, suçla kibirlenenlere karşı daima tavizsiz olmalıdır. Vazifesini hakka, hukuka, ahlakı uygun şekilde icra eden tüm güvenlik görevlilerimizin Türkiye Cumhurbaşkanı olarak her zaman yanındayım. Bu vesileyle geçtiğimiz günlerde kalleşçe şehit edilen polis memuruz Şeyda Yılmaz’ın şahsında tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Yeni araçlarımızın emniyet ve jandarma ekiplerimize tekrar hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.
Erdoğan, liglerin başlamasıyla birlikte Süper Lig Futbol kulüplerimizin bir kısmını ve Türkiye futbol Federasyonu Yönetimini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul ettiklerini hatırlatarak, “Bu sene tüm liglerimizle rekabet, centilmenlik ve Fair-Play seviyesi yüksek bir futbol şöleni izlemeyi arzu ediyoruz. Bu konuda tüm futbol kulüplerimizden, tüm yönetici ve sporcularımızdan azami hassasiyet bekliyorum. Dün 37’nci Erkekler Cumhurbaşkanlığı Kupası‘yla açılışını yaptığımız Basketbol Gelişim Merkezimizin de Türk basketboluna ve gençlerimize hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
‘ANA MUHALEFETİN DEVRİK GENEL BAŞKANININ TÜRKEVİ’NDEN NİÇİN RAHATSIZ OLDUĞUNU ANLAYAMIYORUZ’
Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79’uncu Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere gittikleri New york’ta 4 gün boyunca oldukça verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini dile getirerek şöyle konuştu:
“Düşünce kuruluşlarından Türk-Amerikan Toplumu Temsilcilerine, uluslararası yatırımcılardan devlet ve hükümet başkanlarına kadar çok çeşitli kesimlerle bir araya geldik. Bu kapsamda İran, Sırbistan, Ukrayna, Maldivler ve Gine cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Kuveyt Veliaht Prensi, Arnavutluk, Pakistan, Irak, Lübnan, İtalya, Almanya, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan başbakanları, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı ile verimli istişarelerimiz oldu. 2021 yılında hizmete açtığımız Birleşmiş Milletler’in tam karşısındaki Türk Evi binamız bu yılda görüşmelerimizi ev sahibi yaptı. Birleşmiş Milletlerle birlikte Türk Evimizde küresel diplomasinin nabzının attığı merkezlerden bir hale geldi. New York‘u her ziyaretimizde görenleri kendine hayran bırakan böyle bir eseri ülkemize kazandırmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Ana muhalefet partisinin devrik eski genel başkanının Türkevi’nden niçin bu kadar rahatsız olduğunu da açıkçası anlayamıyoruz. Türkevi binamız tıpkı şu an çatısı altında olduğumuz Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz gibi 85 milyonundur, 85 milyonun iftihar vesilesidir. Kapısı da milletin evi gibi Türk milletinin her bir ferdine açıktır. Bunda ayıplanacak, eleştirilecek bir durumda göremiyoruz. Türkiye’nin başarılarına sevinmek yerine bundan gocunanları bugün bir kez daha milletimizin vicdanına havale ediyoruz.”
‘GÜVENLİK ŞARTLARI EL VERDİĞİ ÖLÇÜDE YARDIMLARIMIZI DEVAM ETTİRECEĞİZ’
Erdoğan, 24 Eylül Salı günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitap ettiğini hatırlatarak, “Hitabımda İsrail’in Gazze halkına uyguladığı soykırım başta olmak üzere bölgemizdeki çatışmalara ve zulümlere özellikle dikkat çektim. Küresel barış ve güvenliğin 5 ayrıcalıklı ülkenin keyfine bırakılmaması gerektiğini ‘Dünya 5’ten büyüktür’ şiarımızla tekrar ifade ettim. Yine konuşmamızda Türkiye’nin dış politika vizyonuna dair kapsamlı bir ufuk turu yaptık. Tüm görüşmelerimde yaklaşan kış mevsimi öncesinde insanlık olarak Filistin halkına yönelik yardımlarımızı artırmamız gerektiğini dile getirdim. Gerek Genel Kurul salonunda gerekse daha sonraki görüşmelerimizde aldığımız tepkiler son derece olumluydu. Verdiğimiz mesajlarla bir kez daha insanlığın ortak vicdanına tercüman olduğumuzu gördük.
Türkiye bugün özgürlük için adalet için hak ve hakkaniyet için mücadele eden tüm mazlumların küresel platformdaki sesi haline gelmiştir. Bundan ülkemiz ve milletimiz adına onur duyuyoruz. Biz New York’tayken İsrail Lübnan’a yönelik saldırılarını daha da artırdı. Son 2 haftada İsrail’in saldırılarında aralarında çok sayıda çocuğun da olduğu bini aşkın Lübnanlı hayatını kaybetti. İsrail saldırılarında vefat eden tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyor, Lübnan halkına tekrar taziyelerimi iletiyorum. Lübnan Başbakanı Sayın Mikati ile görüşmemizde Türkiye’nin güçlü desteğinin yanlarında olduğunu çok net biçimde söyledim. İlk etapta acil ilaç ve tıbbi malzeme yardımımızı bölgeye süratle gönderdik. 30 ton insani yardım malzemesi çarşamba günü Beyrut’a ulaştı. Güvenlik şartları elverdiği ölçüde yardımlarımızı devam ettireceğiz.”
‘ULUSLARARASI TOPLUM İSRAİL’İN BU HAYDUTLUĞUNA DAHA FAZLA SESSİZ KALAMAZ’
Erdoğan, İsrail’in sivil-asker ayrımı gözetmeden sürdürdüğü saldırılara bağlı olarak Lübnanlıların ihtiyaçlarının da katlanarak arttığını ifade ederek, “Şimdiden 1 milyona yakın Lübnanlı sivil yerlerinden edildi. Milletimizin yüz akı olan sivil toplum kuruluşlarımız zor koşullara rağmen sahadalar, insani yardım noktasında ellerinden geleni yapıyorlar. Biz de İsrail’in saldırılarını durdurması için diplomatik temaslarımıza hız verdik. Dışişleri Bakanımız, MİT Başkanımız ve diğer yetkililerimiz bu noktada muhataplarıyla yoğun temas halinde. Uluslararası toplum İsrail’in tüm bölgeyi ateşe atan bu haydutluğuna daha fazla sessiz kalamaz. Şayet güvenlik konseyi gerekli iradeyi göstermezse Genel Kurul’un 1950 tarihli ‘barış için birlik’ kararında olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır” dedi.
‘BİZ BU BARBARLIĞA ASLA RIZA GÖSTERMEYİZ’
Erdoğan, konuşmasının devamında, “Burada şunu da söylemek durumundayım; bu süreçte tabii ki asıl olan İslam dünyasının tavrıdır. Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da yaşanan zulme en büyük tepkiyi İslam ülkeleri vermelidir. Müslümanlar olarak zulmü engelleme ve mazluma el uzatma noktasında bizim tüm dünyaya liderlik yapmamız gerekiyor. Kardeşlerimize önce biz sahip çıkmazsak başkalarının destek olmasını zaten bekleyemeyiz. Ancak bu konuda ilk günden beri maalesef ciddi bir zafiyet yaşanıyor. İsrail hükumetini Hamas’ın kabul ettiğini açıkladığı ateşkese zorlayacak ekonomik, ticari ve diplomatik adımlar atılmıyor. Bu atalet karşısında üzüntü duyduğumuzu özellikle söylemek isterim. Bugün Filistin ve Lübnan’a sahip çıkmak insanlığa sahip çıkmak, barışa, farklı inançların bir arada yaşama kültürüne sahip çıkmak demektir. Bugün İsrail katliam politikalarıyla nesiller boyu devam edecek husumet tohumları serpmekte, ona destek verenler de bu suça ortak olmaktadır. İsrail dozunu artırdığı devlet terörü ile sadece uluslararası hukuku olan inancı değil kendisine destek veren ülkelerin itibarını da yok etmektedir. Gözünü kan ve nefret bürünmüş bir avuç radikal Siyonist bölgemizi ve tüm dünyayı ateşe atmaktadır. Açık söylüyorum; biz bu zulme, bu barbarlığa asla rıza göstermeyiz. Siyonist lobinin şahsımızı hedef alan hadsizliklerine de boyun eğmeyiz. Ne pahasına olursa olsun bugüne kadar hakkı kırmaktan çekinmedik, hiçbir zaman da çekinmeyeceğiz. İslam âlemini ve dünyanın vicdan sahibi tüm ülkelerini bu modern barbarlığa karşı birleşmeye davet ediyorum” dedi.
‘TÜRKİYE OLARAK İNSANLIĞIN AYNI YANLIŞA TEKRAR DÜŞMESİNİ İSTEMİYORUZ’
Erdoğan, İsrail’e karşı insanlık ittifakının kurulmadığı her gün tehlikenin daha da büyüyeceğine dikkat çekerek şunları söyledi:
“İsrail’in uyguladığı mezalim yol açtığı sorunlar eninde sonunda herkesin kapısını çalacaktır. Türkiye olarak insanlığın aynı yanlışa tekrar düşmesini istemiyoruz. Müslüman, Musevi, Hristiyan demeden bölgemizdeki herkesin huzuru için uluslararası toplumu ve İslam alemine harekete geçmeye çağırıyoruz. Bugünkü kabine toplantımızda İçişleri Bakanımızın, Sanayi ve Teknoloji Bakanımızın ve Ticaret Bakanımızın sunumlarını dinledik. Göç yönetimi ile ilgili yürütülen çalışmaları kapsamlı bir şekilde ele aldık. Düzensiz göçü kaynağında engellemeye dönük çabalarımız sürüyor. Ülkemizdeki sığınmacıların güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerine dair eylem planımıza tüm paydaşlarla istişare içinde çalışıyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi bu ülkeye bir daha Boraltan Köprüsü utancını yaşatmadan, kardeşlik hukukumuza halel getirmeden, ülkemizin ticari ve ekonomik çıkarlarına zarar vermeden, bu süreci çok boyutlu bir şekilde yönetiyoruz ve yöneteceğiz.
Yeni düzensiz göç akınlarına karşı tedbirlerimizi de sınır ötesinde alıyoruz. 12’nci Kalkınma Planımızla uyumlu olarak hazırlanan bölgesel gelişme ulusal stratejimizi yakında kamuoyu ile paylaşacağız. Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Konya Ovası’na özel olarak odaklanacağız. Bu bölgelerimizde sulama yatırımlarını tamamlamayı, akıllı tarım uygulamalarına hızla geçmeyi, kırsal ekonomileri çeşitlendirmeyi ve turizm gelirlerini arttırmayı hedefliyoruz. Özel sektörümüz için yerel kalkınma hamlesi teşvik programını da önümüzdeki haftalarda ilan edeceğiz. Bugün ayrıca ülkemizin ticari hayatını zehirleyen fırsatçılık sorununa karşı aldığımız tedbirleri masaya yatırdık. Vatandaşın rızkına göz dikenlere göz açtırmamakta kararlıyız. Fahiş fiyat artışı yapanlar ile etiket oyunlarıyla milletimizi kandırmaya çalışanlara karşı denetimlerimizi daha da sıkılaştıracağız. Pek çok sektörde tamahkarlıktan kaynaklı fiyat köpüğünün yavaş yavaş ortadan kalktığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu daha da hızlanacaktır.”