Çok çok eskiden yaşlı dedenin, torunu ile birlikte diktiği Ağaç! Ulu ağaç! olmuş! Hem de öyle Ulu Ağaç olmuş ki; dalları, yaprakları, boyu çok büyük olmuş.
Çok çok eskiden Âziz Şehr-î İstanbul’da yaşayan çok yaşlı bir dede var imiş. Bu yaşlı dede her dâim insanlara fayda sağlayabilmek adına çeşitli meşgaleler ile iştigal olurmuş. Bir gün aklına bir şey gelmiş. Bu yaşlı dedenin yaşadığı yerde bir tane bile ağaç yokmuş. Ağaç demenin ciğer, ciğer demenin de nefes olduğunu çok iyi bilen bu yaşlı dede, pazara gitmiş ve bir ağaç tohumu almış. Eline de kazma ile küreği, yanına da torununu almış. Yola çıkmış…
Elbet Bir Gün! Ulu Olur!…
Yaşlı dede, torunu ile birlikte biraz yol kat ettikten sonra uygun bulduğu yere ilk kazmasını vurmuş. yaşlı dede, dikeceği ağacın temelini hazırlarken, torunu, merak ile sormuş; “Dedeciğim! sen, şimdi bu ağacı! Buraya dikiyorsun. Fakat bu ağacın büyümesi yıllar alacak. Bir de sadece 1 ağaç! dikiyorsun! Bir ağacın, kime ne faydası olur?” Yaşlı dede, torununun bu meraklı ve dâhi karamsar sorusuna şöyle cevap vermiş; “Bak torunum! Evet! Bu ağacın büyümesi yıllar alacak. Ve bu ağacın sayısı da sadece 1! Peki. şöyle düşün! Biz şu anda, sadece 1 ağaç dikiyoruz. Fakat bu ağaç! Gün gelecek Ulu olacak! Dalları çoğalacak! Yaprakları çoğalacak! Sel felaketi olsa çok büyük faydası olacak. Güneş tam tepeye geldiği zaman insanlar, Bu ağacın altında gölgelenecekler. Belki bize de Hâyır Duaları edecekler! Ve bu ağacın, doğamıza, insanlarımıza nice faydası olacak”…
Ulu Ağaç!…
Yıllar yıllar geçmiş. Ne yaşlı dede kalmış ne de yaşlı dedenin torunu kalmış. Ama yaşlı dedenin, torunu ile birlikte diktiği Ağaç! Ulu ağaç! olmuş! Hem de öyle Ulu Ağaç olmuş ki; dalları, yaprakları, boyu çok büyük olmuş. Bir Gün, Ulu Ağacın olduğu mevkiyi Eşkıyalar basmış. İnsanlar, eşkıyalardan kaçmak için yer arıyorlarmış. Fakat hiçbir yer bulamıyormuşlar. En sonunda akıllarına Ulu Ağaç gelmiş. Eşkıyalardan saklanan İnsanlar ulu ağacın ulu dallarının, ulu yapraklarının altına saklanmışlar. Ve böylece eşkıyaların zulmünden kurtulmuşlar…
Velhâsılıkelâm;
Yukarıda yazılanlar, benim yazmış olduğum bir hikayedir. Fakat aziz vatanımız olan Türkiye Cumhuriyeti Devletimizde yaşanılan, orman yangınları, maalesef ki tamamen gerçektir. Böyle büyük bir faciaya her kim sebep olduysa sonsuz defa lânet olsun. Cennet Vatanımızı cehenneme çevirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Ağaçlar ciğerdir, ormanlar nefestir! Nefesi olmayan yaşayamaz!…