Gönüllülük ülkemizde pandemiden önce ve pandemiden sonra olarak incelemek doğru daha doğru olur.
Gönüllülük neydi diye bazen sorarım kendime, gönüllülük acaba Birleşmiş Milletler Gönüllülerinin (UNV) tasvir ettiği gibi, bir bireyin maddi karşılık beklemeden ya da başka bir çıkar beklentisi içinde olmadan, ailesi veya yakın çevresi dışındaki bireylerin yaşam kalitesini artırmak veya genel olarak toplumun yararına olduğu düşünülen bir hedefe ulaşmak için, yalnızca içinden gelerek ve doğru olduğuna inanarak, bir toplumsal girişime ya da bir sivil toplum kuruluşu (STK) bünyesindeki etkinliklere destek olması biçimi midir ? Yoksa başka bir tanımı var mıdır ? Bu coğrafyada…
Yada Gönüllü Neydi ? Gönüllü; bilgi, deneyim, enerji, hoşgörü, paylaşımcılık, iyi beşerî ilişkiler, profesyonel yaklaşım, sorumluluk üstlenme gibi niteliklere sahip olabileceği gibi, bu nitelikleri taşımadığı halde toplum için bir şey yapmak isteyen bireyler de olabilir. Bir gönüllünün taşıması gereken ilk ve vazgeçilmez nitelik samimi olarak “gönüllü” olmasıdır. Der sözlük.
Gönüllünün beklentisi, bireye haz ve manevi zenginleşme, özgüven gelişimi, ekip çalışması becerilerinde artış ile toplumsal konumun gelişmesi, yeni çevre ve arkadaşlıklar ve yeni ilgi alanları bulma konularında katkı sağlar.
Yukarıda ki tüm yazılanlar aslında kağıt üstünde görünen olması gerekenlerdir. Gönüllülük ülkelerin gelişmişlik seviyelerini doğrudan gösteren en belirgin alandır. Peki ülkemizde gönüllülük ne durumda? Hadi hep beraber inceleyelim…
Gönüllülük ülkemizde pandemiden önce ve pandemiden sonra olarak incelemek doğru daha doğru olur.
Pandemiden önce gönüllülük ve gönüllülere bakış açısı kamu ve sivil toplum kurumlarında genellikle ama bütün kurumlarda değil, angarya işlerin yaptırıldığı, fotoğraf karelerinde kalabalık oluşturulması için çağrılmış, masa kaldırmak, etrafı temizlemek gibi işlerin verildiği yapmak istemeyen gönüllülerin bir daha davet edilmediği bir durumdaydı.
Peki Pandemi de ne oldu da gönüllülük ve gönüllüler için her şey değişti. Pandemi de hatırlarsanız karantinanın ilk zamanları vefa destek ekipleri kuruldu. Bu ekiplerde gönüllüler yer aldı, bir çok meslek grubu evlere kapanırken gönüllüler kendilerini, ailelerini riske atarak bu vefa destek ekiplerinde yer alarak gönüllülük yaptılar. Bu da aslında bizlere şunu göstermiş oldu, gönüllülük cümlenin nesnesi değil aslında gizli öznesiydi.
Hatırlayın, gönüllüler her zaman zor şartlardayken varlığı bilinir oldu. Deprem olduğunda gönüllüler orada, pandemi de vefa destek ekiplerinde, Gönüllüleri ben Ahmet Şerif İzgören’in bir sözünde ki yıldızlara benzetirim. Der ki Ahmet Şerif, Yıldızlara dokunamazsınız ama karanlık gecelerde onlar size yol gösterir. Gönüllülerde öyle bilirsiniz bir şey olsa gönüllüler gelecek…
Bu Erzincan depreminde,1999 depreminde , Elazığ ve İzmir depremlerinde böyleydi, pandemide de böyle oldu. Elazığ depreminde bende 15 kişilik bir ekiple psikososyal destek ekibi olarak saha da yer almıştım. Bazı gönüllü ekipler saha da göz önünde yer alırken bazı görünmez kahraman dediğimiz gönüllüler de yardımların istiflenmesi, paketlenmesi ve dağıtımı gibi görevlerde yer alıyorlardı. Elazığ aslında ülkenin kenetlendiği, çantasını kapanın soluğu Elazığ’da aldığı belki benimde bir yardımım dokunur diye yüzlerce kilometre yoldan gelen gönüllülerin yuvası olmuştu haftalarca.