Herkese merhabalar… Bugün Türk futbolunun kurtuluş reçetesini sizlere yazacağım…
İlkini 6 Temmuz tarihinde yazdığım yazılarımda; dilim döndüğünce, elim klavyenin tuşlarıyla dans ettikçe futbolumuzdaki yanlışları ve süregelen saçmalıkları yazmakla birlikte, kimi zaman da ”Nasıl kurtuluruz bu sarmaldan?” minvalinde yazılar yazmıştım…
İşte bugün Türk futbolunun kurtuluş reçetesini sizlere yazacağım…
Türk futbolu 90’lı yılların sonu 2000’lerin başına kadar, kendi halinde kavrulan, hasbelkader günübirlik başarıları Avrupa’da önemli galibiyetlerle taçlandıran, neticesinde Galatasaray ile 2000 UEFA Kupası’nı ve A Milli Takım ile 2002 Dünya Kupası üçüncülüğünü kazanan ama sonrasında büyük paraların ortaya çıkması ve birileri için önemli olanın bu ortadaki paraları ”Yeme” içgüdüsüyle son yılları büyük bir hezeyan ve çöküş içerisinde geçirmektedir…
Bu harcanan paralar öylesine bir hale geldi ki, nice büyük şehir takımları tarihin tozlu raflarında yerlerini aldı, bazıları direkten döndü ve tekrardan küllerinden doğmaya çalışıyor…
Çok değil 10 sene öncenin şampiyonu Bursaspor, geçen sezon transfer yasağı yemiş, bu sene tahtayı açmasına rağmen yeni yeni toparlayabilmiş ve başarılı olabilirlerse yeniden Süper Lig’e çıkmaya çalışıyorlar…
2 sene öncenin şampiyonu Başakşehir ise, şampiyonluk sonrası sürekli küme düşme hattında ve ligde kalmaya çalışıyor…
Ligimizin en önemli takımları olan ”4 Büyükler”, önce yaklaşık 14 Milyar TL olan borçlarını siyaset ve taraftar büyüklüğü sayesinde Bankalar Birliği Anlaşması ile yapılandırdı, sonrasında bu yapılandırmaya rağmen borç yaklaşık 18 Milyarlara kadar uzandı…
Bunun temel nedeni ise Futbola da sirayet eden ”Tüketim Ekonomisi”…
Hep harcıyoruz… Hem de milyon milyon, hem de Euro Euro…
Gelir kapıları ise, yavaş yavaş futboldan elini ayağını çeken sponsorluklar, tek tek futboldan uzaklaşan zengin başkan adayları ve tabi ki bir zamanlar statları hıncahınç dolduran ama şimdilerde yarı doluluk oranına bile yaklaşamayan tribünler…
Çünkü harcama arttıkça borç arttı, borç arttıkça alınan oyuncuların kaliteleri düştü…
Eskiden transfer yarışına girdiğimiz Avrupa’nın dev kulüpleri ve liglerinde ki takımlar, ellerinden fazla olan işlerine yaramayan oyuncuları bedava ya da kiralık versin de kadro kuralıma kadar indirdik kalitemizi…
En son örnek geçen sezon Denizlispor’un transfer ettiği Neven Subotic mesela…
Sözüm ona yılların deneyimli stoperi, ”Dünya Yıldızı” oyuncu 2 yıl için 3,2 Milyon Euro’ya anlaşmış, sonra 5 maç bile doğru düzgün oynamadan sözleşmesini tek taraflı feshetmiş ve Avusturya’nın Altach takımına transfer olmuştu… Hem de aylık 5 Bin Euro’ya…
Evet evet yanlış okumadınız… Denizli’den yıllık 1,6 Milyon alan adam, Avusturya’dan aylık 5.000 Dolar alıyordu…
Şimdilerde Denizlispor’a transfer yasağı getirildi. Yönetim bir çözüm arıyor…
Bu ve bunun gibi yaşı 30’un üstünde olan, sözüm ona ”Dünya Yıldızları”na bu kadar para verilince, haliyle zamanla ekonomik çıkmaz ve kalite düşüklüğü ortaya çıkıyor…
Peki nedir bundan kurtulmanın yolu ?
Evvela VİZYON şart kulüp yönetimlerine…
Bugünü kurtarmaya değil, 3 – 5 hatta 7 sene sonrasının planlaması yapılmalı…
Hedef şampiyonluk olmamalı, bir kaç sene içerisinde geri dönüştürülebilir ekonomik gelir olmalı…
Mesela transfer yasağı getirilmeli… Ama finansal olarak değil… Sayısal olarak…
Yani yaz transfer dönemi için Süper Lig kulüplerine 7 , 1. Lig kulüplerine 5 oyuncu transfer etme hakkı tanınmalı…
Böylece kalitesi düşük 20 oyuncu için harcayacağınız parayı, daha kaliteli 5 – 6 oyuncu için harcamalı kulüpler…
Ya da transfer için yaş sınırlaması getirilmeli…
Yine Süper Lig için maksimum 28, 1. Lig için 25 yaş sınır koyulmalı…
30 yaş üstü maliyeti yüksek oyuncular yerine, yaşı daha genç, sahada daha çok koşan, maliyeti daha düşük oyunculara izin verilmeli…
Özetleyecek olursak;
Futbolda başarının 4 altın kuralı:
- Kadro İstikrarı : Her sene sayısız transfer yapmak, takımın başında ki hoca kim olursa olsun sıkıntıya sokar. Oynatıp oynatmadıklarıyla her zaman eleştiri konusu olur. Kafasında şablon belirleyemez ve haftalarca istikrar yakalamaya çalışır. Sezonluk maksimum 5 – 7 transfer ile yetinilmelidir.
- Nakite Dönüştürülebilir Transfer: Her zaman belli yaş üstündeki oyunculara büyük paralar vermek sizi şampiyon yapmaz… Aldığınız oyuncuların sizi üst liglerde de idare edebilecek potansiyel ve yetenekte olması ve 1-2 yıl içinde satılarak maddi kazanç sağlaması gerekir.
- Gelir Kalemlerinin Belirlenmesi: Futbolda Euro ile transfer yapıp TL ile kazanmak x10 katı emek harcamak demek… Şampiyonluğun olmadığı durumlarda bile sezon boyunca harcanan paranın, forma kombine sarmalından ziyade, oyuncu satışıyla gerçekleştirilmesi gerekir.
- Show Business: Futbol bir gösteri işidir ve önemli olan bunu sanatsal bir bütünlük içinde pazarlayabilmektir. Transfer gelirini artırıp, sahada mücadele eden takım ile oynamak ve bilet ve formayı ucuza satmak; hem seyirciyi stada çeker, hem de taraftarı skor sever olarak değil SPORSEVER olarak konumlandırır…
Evet işte bu unsurlar ışığında ”VİZYON”unuzu belirler ve planlamanızı 3-5 yıllık süre için yaparsanız, hem sportif başarıyı elde edebilirsiniz, hem de kulüplerin ekonomik özgürlüğünü sağlarsınız…
Yani bu sezon 1. ligde bir kadro oluşturdunuz… Seneye Süper Lige çıktığınız zaman kadronun %70 ini koruyacak şekilde yapılanmalı ve o kadro da başarılı olmalı…
Ya da Süper Lig’de zirveye oynadınız Avrupa Kupalarına katıldınız…
Takımınız hemen hemen aynı şekilde kalmalı ve Avrupa’da da başarı yakalayabilmeli…
Yoksa 1. Ligde ayrı kadro, Süper Lig’e çık ayrı kadro, Avrupa’ya ayrı kadro, olmadı sil baştan yap tarzı planlar zamanla ekonomik darboğaza girmenize neden olur…
TESİSLEŞME ÖNEMLİ
Mükemmel bir tesisleşme hamlesi ve sistemi kurulması lazım…
Moldova’dan takım çıkmaz, orası ölçü değil denilen Sherif takımının; daha önce de yazdığım gibi 3 futbol sahası ve 8 antrenman sahası mevcut…
Daha da nicesi var…
Yani takım ya da başarı Moldova’dan şuradan buradan çıkmıyor…
Tesisleşmenin önemini kavrayan akıl ve VİZYON’dan çıkıyor…
Son olarak işin MENAJER boyutu var…
Menajerlere para verilmemeli mesela…
”Ya başkan bir oyuncu var, oyuncuyu şu paraya getiririm ben de şu kadar alırım, oyuncu da uçacak kaçacak” ayaklarıyla ha bire kulüplere hiç bir işe yaramayan, kulübeden çıkamayan, bir kulüpte ortalama 6 ay bile barınamayan oyuncuları transfer etmemeli kulüpler…
Oyuncuyu menajer getirse bile, oyuncu satış potansiyeli olan bir oyuncu olması lazım, menajere de satıştan pay verilmesi lazım…
Yani kulüpler kazanmadan menajere para verilmemesi lazım…
Aslında ticari anlamda ki para kazanma stratejilerini, futbolda entegre edebilirsek, Türk futbolunu ekonomik olarak özgürlüğüne kavuştururuz…
Bu belki biraz daha zaman alacak belki ama bazı kulüpler bu sisteme geçmeye başladı…
Hadi artık Türk futbolu…
Küllerinden doğmanın ve silkinmenin tam zamanı şimdi…