Yeni dünyanın yeni düşüncesi olan tüketen ve tüketimcilik akımı tüm dünya insanlarını kıtlığa kavuşturan yol oldu; günümüzde ve tarihte.
Ama insanoğlunun uslanmaz bu tavrı, her tarihte tekerrür etti maalesef!..
Refahın ve mutluluğun yolu tüketim yani “hızla tüketmekten geçiyor” anlayışı tüm dünya toplumlarının kanına virüs gibi işledi…
Batı modelli ; Tüketim toplumu olmak
Protestan inanışını savunan kapitalizmin yükselmesiyle birlikte,
Burjuva sınıfının oluşup yükselmesi
Çalışan sınıfın öne çıkması,
Sanayi devrimi,
Sanat ve zanaat hareketi,
Yeni zengin sınıfının gelişmesi,
Post modern tüketimi hızla yükseltti.
Artık tüketiciler, tüketim aracılığıyla kendilerine sosyal statü edinmeye çalışan ve diğer sosyal sınıflardan ayırt edilmeye çalışan gruplara olarak tanımlanmaya başlıyor,
Ne acı…
Bolluk içinde yüzen insanlar nesneler tarafından kuşatılıyor yazık…
Nesneleri kullanım değerine göre tüketsek bir yerde doyuma ulaşırdık.
Statülerimizi yükseltmek için tüketiyoruz,
İşte dünya insanlarının hastalığı; zenginlerin doymak bilmeyen ruhları, fakirlerin kıtlıkla yaşamalarına dayatmasıdır.
Sizce de öyle değil mi?
Reklamlarda olduğu gibi insanoğlu hızlı tüketmeli ki toplumda değeri olsun.
Üretenler hep fakir olsun hatta ve hatta daha fakir.
Aslında sen kendini şımartmak için gereksiz tükettikçe diğerlerinin hakkına girmiş oluyorsun,
Canım kardeşim.
Gereksiz tüketerek toplum derecen yükselmiyor, diğerlerinin kopyası yapıyor seni…
“Ey insan; kıtlıktan ve açlıktan bu kadar korkarken nasıl oluyor da bu kadar delice tüketiyorsun. Sonunda fakirin yıllarca uğraştığı kıtlık ve açlık eninde sonunda senide bulacaktır bilmez misin ?”
Dünyanın hiç de azımsanmayacak büyük bir kesimi açlık, yoksulluk, sağlıksız koşullar gibi problemlerle karşı karşıyadır.
Dünya ve özellikle insan hakları ihlalini olmaz yerlerde arayan “gelişmiş ülkeler”, insanın yaşamı için en temel hakkı olan gıdaya ulaşma hakkı ve açlıkla mücadelede duyarsız kalmaya devam ettikçe problem daha da büyümektedir.
Gelişen dünyada ;yüksek teknolojinin hedefi, açlığı önlemek değil, silaha yatırım yapmak, savaş alanları açmak ve ürettiği gıdayı silah olarak kullanmaktan geçer…
Tarihte ilk çağlardan beri insanlığın en temel sorunu olan açlık,
Tarihin üçüncü bin yıla yaklaşırken de insanlığın en büyük sorunu olmuştur.
Artan dünya nüfusu hızla doğal kaynakların tüketilmesine neden olmaktadır.
Tüm teknolojik gelişmelere rağmen, açlık tehdidi hala sürmektedir.
Açlık tüm insanlık tarihinin büyük sorunudur.
Ve Dünya nüfusunun önemli bir kısmı aç, yoksul, sağlıksız bir hayat yaşamak zorunda kalmıştır.
Açlık, insanlığın uykusunu kaçıran olgulardan biridir.
Gıdaya ulaşma hakkı gelişmiş ülkelerde daha da zorlaşmakta ve açlık çığ gibi büyümektedir.
Dünya kaynakları doğru kullanılır, israf edilmezse hepimize yetecektir paylaşılırsa….
Yani suyumuzu ve kaynakları doğru ve yeterince kullanırsak sıkıntı yaşamayız…
Sevgili okurlar!…