Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi yönetiminin düşürülmesi talebiyle açılan davada TTB Merkez Konseyi yönetiminin düşürülmesine hükmedildi.
TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik ifadeleri nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında ‘terör propagandası yapmak’ suçundan 27 Ekim 2022 tarihinde tutuklandı. 1 yıl 6 aydan 7 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle açılan dava, Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ‘yetkisizlik’ kararı verilerek İstanbul’a gönderildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ayrıca TTB Merkez Konseyi ve Fincancı’nın kuruluş amaçlarına aykırı faaliyette bulundukları gerekçesiyle görevlerine son verilmesi ve yerlerine yenilerinin seçilmesi talebiyle davaname hazırlayarak, Ankara 31’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderdi.
Ankara 31’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü duruşmasında görevden alınmaları istenen TTB Merkez Konseyinin üyeleri ile avukatları katıldı. Hakim, bu duruşmada dosyanın karara bağlanacağını söylemesi üzerine avukatlara söz verdi. Avukatlar, başsavcılığın TTB Merkez Konseyinin görevden alınması talebinin reddedilmesini istedi. Kararını açıklayan hakim, TTB Merkez Konseyi yönetiminin düşürülmesine hükmetti.
‘SONUNDA BAŞARDIKLARINI DÜŞÜNÜYORLAR’
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, TTB Merkez Konseyi’nin mahkeme kararıyla görevden alınmasına ilişkin TTB Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Fincancı, “Bugün örgütsel bütünlüğün ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha görmüş, göstermiş olduk. Tabii ki biz yargının, özellikle son yıllarda ortadan kalkan karar alma olanaklarını izliyoruz. Pek çok davada bu karar almanın nereden kaynaklandığını birlikte gördük ve tanıklık ettik. Bugün de benzerini görmüş olduk.
TTB Merkez Konseyi’ni görevden almış oldular. Yıllardır pek çok davada görevden alma hamlesi yapıp sonunda alamadan kalırlardı. İçlerine ukde olmuştu muhtemelen. Sonunda başardıklarını düşünüyorlar. Ancak biz biliyoruz, günlerdir de bunu söylüyoruz. TTB, Merkez Konseyi üyeleri ile sınırlı olan bir meslek örgütü değil. TTB, tüm üyelerinin bütünlüğü içinde var olan bir örgüt. Mücadele de üyelerin tamamıyla birlikte sürdürülen bir mücadele. Biz bunu en iyi son deprem, o yaşadığımız acıda gördük. Türkiye’nin dört bir yanından meslektaşlarımız TTB adına koşup deprem bölgesinde emek vermeye gayret ettiler. Depremzede meslektaşlarımızı, depremzede olan insanlarımızı yalnız bırakmadılar.
O nedenle burada sadece usulen tanımlanan bir konseyden söz etmiyoruz. Bir kocaman meslek örgütünden söz ediyoruz. Bu kocaman örgüt her zaman yan yana durduğunu ve mücadeleyi hep birlikte, her alanda yürüttüğünü gösterdi. Yalnızca sağlık ortamının düzenlenmesine, sağlık politikalarının geliştirilmesine dair bir mücadele değil bu. Toplumun sağlık hakkı için ve tabii ki toplumun sağlık hakkı için gerekli olan adalet, özgürlük, demokrasi gibi kavramlar için de mücadele yürüten bir örgüt olduk biz. Bu mücadeleyi de hep birlikte sürdüreceğiz” dedi.
‘BU MÜCADELE BİTMEZ’
Fincancı konuşmasına şöyle devam etti:
“Kararı verirken şöyle bir tartışma, değişik hukuk görüşleri olduğunu ifade etmekte yarar var. Biz görevden alındığımızda ne oluyor? İçlerine ukde olmuştu, nihayet başardılar ama ‘Olduğunda ne olacak?’ sorusunun yanıtı önemli. Delegeler, arasından 5 kişilik bir heyeti belirleyecek ve bu 5 kişilik heyetin 1 ay içinde seçime götürmesi bekleniyor. Bu kararın da istinaf yolu açık. Hakim de özellikle ‘İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı’ demiş.
Bu durumda bu 5 meslektaşımızın gelip 1 aylık sürede seçime götürmesi, bir olağanüstü genel kurul yapması için istinaf kararı mı beklenecek? Yoksa gelecekler hızla olağanüstü seçimli genel kurulu yapacaklar ve seçimle belirlenen yeni konsey mi devam edecek? Peki o zaman istinaf kararı bizim lehimize çıkarsa ne olacak? Hem bizim için bir hak kaybı olacak. Çünkü yeni bir konsey var ortada. Hem de yeni seçilen konseydeki arkadaşlarımız için hak kaybı olacak. Çünkü seçilmişler onlar. Sonra bir de biz geleceğiz. Bu tartışmalar bir tarafa ne 11 kişiyle ne 22 kişiyle.
TTB’nin 103 binin üzerinde üyesi var. 103 binin üzerindeki üyesiyle beraber biz zaten bu sağlık hakkı, yaşam mücadelesini yaşama, yaşatma için bu mücadeleyi sürdürüyoruz. O yüzden bir anlamı yok elbette. Bizi görevden aldığına göre onlar için anlamı olduğu muhakkak, böyle bir anlamı var. Bizim burada onların sağlığı piyasalaştıran, insanı yok sayan, nesneleştiren ve bizi de değersizleştiren politikalarına karşı sözümüzü söylememizi engellemek istiyorlar. Engelleyebilirler mi? Hayır. Asla engelleyemezler.
Çünkü biz sözümüzü her yerde söyleriz. Ayrıca 65 tabip odamız var, sadece üyeleri değil bir de tabip odalarını saymak gerekiyor. Tabip odalarımızda emek veren arkadaşlarımız var. Onlar da aynı sözü çoğaltacaklar. Dolayısıyla bu mücadele bitmez. Mücadele, TTB’nin adıdır. Biz bu mücadelelere alışığız. Onlar kendilerince bir karar verdiklerini varsayıyorlar ama o kararın yok hükmünde olduğunu da bir kez daha anımsatayım.”