Thor: Love and Thunder cuma günü vizyona girdi. Soluğu hemen sinemada aldım. Filmin güçlü bir kadrosu var. Öyle ki Zeus rolünde Russel Crow, kötü adam rolünde eski Batman Cristian Bale oynuyor.
Bu macerada Thor’un dünyadaki doktor sevgili Jane Foster rolünde Natalie Portman da geri dönüyor. Benim marvel dünyasıyla tanışmam seksenli yıllarda Türkiyede satılan siyah beyaz çizgiromanlara ve doksanlı yılların başında Star tv de yayınlanan çizgifilmlere dayanıyor. Bu doğa üstü güçlere sahip kahramanların maceraları çocukkende beni mest ederdi kırk yaşıma geldim halen aynı etkiyi yaratıyor.
O Thor ki şimdiye kadar ne maceralar yaşadı. Kardeşi Lokinin hain planlarını engelledi, Newyork şehrinin göbeğinde Avengers ekibiyle uzaylıları pert etti, yapay zekalı Ultron’u yok etti, kötü kızkardeşinin cücüğünü dürdü ancak vatanı Asgard’ın yok olmasını engelleyemedi… Bunalıma girdi hergün bira içti ve obez bir kahramana dönüştü. Ancak bu macerada Thor’un bunalımdan çıkışını ve her gün antreman yaparak tekrar eski formuna kavuştuğunu görüyoruz.
Bu seriyi takip eden genç kardeşlerimiz açısından iyi bir mesaj içeriyor. Hiçbir problemin yada bunalımın kalıcı olmadığını ve birgün biteceğini söylüyor. Jane Foster kanser ve fazla ömrü kalmamış. Yeni Asgard’daki Thor’un parçalanmış çekici onu çağırıyor ve yanına gidince çekiç Jane’i dişi Thor’a çeviriyor. Jane ve Thor Tanrı katili Gorr’un kötü emellerine engel olmaya çalışıyorlar. Esprili, aksiyonlu ve görsel şölenli bir film sizi bekliyor. Kaçırmayın derim. Bu arada herkese iyi bayramlar diliyorum. Büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden öpüyorum.