İnsanlar konuşma konusunda her zaman iyi olmuştur; ancak ellerini taşın altına koymaya sıra geldiğinde ya elini taşın altına atıyor gibi yapıp kendisini kandırıyordur ya da oradan hızlıca uzaklaşıyordur.
“Ben eleştiriye karşı değilim, eleştirenlere kızıyorum” diye çok güzel bir söz okudum kitabın orta sayfalarında. Bunu okur okumaz bugün yazacağım konunun bu olması gerektiğini düşündüm. “Suyun üstünde bile yürüseniz yüzme bilmiyor diye eleştirenler her zaman olacaktır.” diye de tarihe not düşmüş “LE EDRİ” Aslında konu eleştirmek olmadığını asıl işin eleştirenlerin ne olduğunu fark ettiğimiz de ortaya çıkacaktır gerçek. Vasfi lisanı olmayan bir konuda bile yorumunu sorduğunuz bir kişi bu konu hakkında fikir sahibi oluyor. Peki, yorum sahibi olduğu konuda fikri ve bilgisi olduğu için mi bir şeyler söylüyor?
İnsanlar konuşma konusunda her zaman iyi olmuştur; ancak ellerini taşın altına koymaya sıra geldiğinde ya elini taşın altına atıyor gibi yapıp kendisini kandırıyordur ya da oradan hızlıca uzaklaşıyordur. Bu konuyu Hindistan’ın en büyük ressamlarından biri olan “Ranga Guru” öğrencisi ile arasın da geçen bir anısının çok iyi açıklayacağını düşünüyorum:
Günlerden bir gün Ranga Guru “Sen artık ressam oldun Racıçi. Artık senin resmini halk değerlendirecek.” demiş. Resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını tavsiye etmiş.
Racıçi denileni yapmış ve birkaç gün sonra resmine bakmaya gitmiş. Resmi bıraktığı yere gidince birde ne görsün: Resmi kırmızı çarpılardan nerdeyse gözükmüyormuş! Çok üzülmüş. Emek ve sevgiyle yaptığı tablo karşısında kırmızı bir duvar gibi duruyormuş. Soluğu Ranga Guru’nun yanında almış, resmini göstererek durumu anlatmış. Ranga Guru ise üzülmemesini, aynı resmi tekrar yapmasını söylemiş Raciçi’ye.
Racıçi resmi tekrar yapmış, tamamlayınca gene Ranga Guru’nun fikrini almaya gitmiş. Ranga Guru yine resmi şehrin en kalabalık yerine koymasını istemiş Racıçi’den ancak bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya ve birkaç fırça koymasını gene insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmelerini rica eden yazıyı iliştirmesini önermiş. Racıçi Guru’nun önerisini harfiyen yerine getirmiş.
Birkaç gün sonra merak içinde meydana gitmiş. Bir de bakmış resmi aynı bıraktığı gibi duruyor; kimse resmine dokunmamış. Resminin düzelecek hiçbir yanı olmadığını düşünerek sevinç içinde Ranga Guru’ya gitmiş.
Guru durumu şöyle özetlemiş: “Sevgili Raciçi, sen ilk resminle insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini eleştirdi. Oysa ikinci resminle insanlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, boyaları ve fırçayı onlara verdin, bana yardımcı olun dedin. Yani yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkışmadı, fırçayı eline almaya bile cesaret etmedi.
Sevgili Racıçi, şunu sakın aklından çıkarma: “Mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın.” Ranga Guru’nun dediği gibi yapıcı eleştiri herkesin harcı değildir. Eleştirebilmek için işi iyi bilmek gerekir. Sadece işi bilmek de yetmez iyi iletişim kurmak için çaba harcamak gerekir. Kişi kendini karşısındakinin yerine koyabilmelidir. Düşüncesini eyleme dökme konusunda kimse resme fırça dahi atmamıştı; ancak konu eleştirmek olunca resme kırmızı işaret atmayan kalmamıştı meydanda.
İşte hayatımızda böyle insanların varlığı yokluğu arasında bir anlam ifade etmediğini öğrendiğimiz gün kimlerin eleştirilerini dikkate alacağımızı fark ettiğimiz gün olacaktır. İşinde usta ve bilge kişilerin.
Sevgiyle kalın….