Erzurum Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Dilek Okuyucu, akademisyen, yüksek lisans ve doktora yapan öğrencileriyle tarihi yapılarda depremin izini sürüyor.
Başta Lalapaşa Camisi olmak üzere kent merkezindeki tarihi eserlere sensörler yerleştiren akademisyenler, binaların nabzını ölçüyor. Tarihi binaların geçmişte yaşanan depremlerle ilgili önemli bilgiler verdiğini söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Dilek Okuyucu, “Erzurum deprem bölgesinde. Geçmişte bölgede olan depremleri sayılara dökerek, gelecekte olması muhtemel depremler hakkında bilgiler çıkarmayı amaçlıyoruz. Çıkacak sonuca göre, yeni binalar yapalım ki ilerde sıkıntıya düşmeyelim” dedi.
Doğu Anadolu Fay hattı üzerindeki Erzurum’da geçmişte meydana gelen depremleri tespit etmek üzere Erzurum Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Dilek Okuyucu, doktora tez çalışması yapan Dursun Burak Özdoğan, öğrencileri Sena Refayeli, Merve Bayraktutan, Dilruba Söğüt, Emirhan Nuri Bektaş, Ayça Genç, Hilmi Karadayı ve Muhammet Ali Güzelbaba ile tarihi yapıları incelemeye aldı. Erzurum Kalesi, Ulu Cami, Lala Paşa Camii, Üç Kümbetler gibi onlarca tarihi eserde çalışma gerçekleştiren ekip, sensörler yerleştirdikleri yapılardaki hareketliliği takibe aldı. Yaklaşık 3 yıl süren çalışmada kent merkezindeki tarihi eserlerin geçmişteki depremlerde aldıkları hasarları da inceleyen Okuyucu ve arkadaşları çalışmasını sürdürüyor.
BİNALAR ÖNEMLİ BİLGİLER VERİYOR
Erzurum Şehir Arşivi (ERŞA) Müzesi’nde tarihi yapılarla ilgili yaptığı çalışmalar hakkında bilgi veren Dr. Öğretim Üyesi Dilek Okuyucu, “Yapılar depremle alakalı çok önemli bilgiler veriyorlar. Biz çok özel bir yöntemle binalardan bilgi alıyoruz. Tarihi yapılara gidip binaların sağlığını belirlediğimiz özel bir yöntem ile alıyor, bir nevi binaların nabzını alıyoruz. Amacımız şu; esasen deprem çok güncel, herkesin korktuğu bir şey. Biz depremlerin ilerde yıkıma yol açmaması için bölgenin geçmişini bilmek zorundayız.
Bölgenin geçmişinde neler olmuş, ne tür depremler var, bunları bilmemiz lazım. Bunları da bize söyleyen ayaktaki tarihi yapılar. Tarihi yapılar depremlerin şahidi, depremlerle alakalı bize önemli şeyler söylüyorlar. Erzurum, bulunduğu yer itibariyle deprem tehlikesi oldukça yüksek. Geçmişte bölgede olan depremleri sayılara dökerek gelecekte olması muhtemel depremler hakkında bilgiler çıkarmak ve ona göre bina tasarlayarak yeni yapılar yapılsın istiyoruz ki ilerde sıkıntıya düşmeyelim” diye konuştu.
110 YILDA BİN CİVARINDA DEPREM
Palandöken, Pasinler ve Erzurum fayı bulunan kentte, son 110 yılda 3 ve üzeri bin civarı depremin meydana geldiğini ifade eden Okuyucu, “İçerisinde 5, 6 üstü olan, 7’ye yakın olan depremler var. Şehri tamamen yıkan depremler var. Geçmişteki depremleri inceleyip gelecekte ne kadar deprem olur, hangi büyüklükte deprem olur, onu inceliyoruz. Özel olarak çalıştığımız 1859 depremi var. Erzurum’da 1859’da bir deprem olmuş. Büyük depremde şehir düzlenmiş, hiçbir şey yok. Bu depremle alakalı bizim eksiğimiz, o zaman kaydedilememiş. Biz şu anda onu üretmeye çalışıyoruz. Bu büyük depremin tekrar olma ihtimali yüksek. Eğer o kayıtları üretebilirsek önlem alabiliriz. Onu da bize tarihi yapılar söylüyor. Tarihi yapılardaki çalışmalardan o sonuçları elde edebiliyoruz. Amaç bu aslında, deprem tehlikesini ilerde olabilecek depremleri daha sağlıklı bir şekilde çıkarabilmek” dedi.
‘CAMİYİ CİHAZLARLA BAĞLAYIP İZLİYORUZ, AYNI EKG GİBİ ÇEKİYORUZ’
Erzurum’da 1840-1860 yılları arasında 3 tane büyük deprem olduğunu kaydeden Okuyucu, en yıkıcısının 2 Haziran 1859’da meydana gelen deprem olduğunu söyledi. Yaptıkları incelemede depremlerin tarihi yapılara verdiği zararı da belirlediklerini anlatan Okuyucu şunları söyledi:
“Çifte Minareli Medrese’nin 1840’daki görüntü ve çizimlerinde minarelerinde şerefe görünüyor. Ama 1860’dan sonraki görüntülerde şerefe yok. 59 depremi çok ciddi hasar vermiş. Biz mühendisler olarak, bu tarihi yapının şerefesini yıkan deprem nasıl büyüklükte bir deprem olabilir onu araştırıyoruz, yerinde gidip hesaplama yapıyoruz.
Tek başına Çifte Minareli Medrese bize veri için yetmiyor. Hemen yanında Üç Kümbetler var. Üç Kümbetler Saltuklu Devleti’nin buradaki izleri. Orada şöyle bir durum var. 1840’daki kubbe yapısıyla daha sonraki farklı 60-70’lerden alınan görüntü çok farklı. O dönemde 59 depremi bu yapıya hasar vermiş. Hatta Emir Saltuk Kümbetin’in üstü taş değil, betonarmedir. 1960’da yapılmış. Kümbeti yıkabilen deprem ne büyüklükte bir deprem, bunun hesaplarını yapıyoruz. Bu kümbetleri yerinde ölçüp bilgisayarlı simülasyonlarını çıkarıyoruz. Yapıların da nabzı var.
Eğer yapının nabzında bozukluk varsa biz diyoruz ki; sen de sağlıklı değilsin, senin de bir hasarın var. Yapılara gidip biz yapıların nabzını alıyoruz. Bilgisayar ortamında depremler uyguluyoruz. Tarihi yapıları incelediğiniz zaman, restorasyon, sonradan eklenen taşlar bize her şeyi söylüyor. Pervizoğlu Camisi’nin 1859 depreminde kubbesi oynamış, bayağı hasar almış. Lalapaşa Camisi etrafında hamam çeşme var, onlar yıkılmış. Caminin kendisi de ağır hasar almış. Ulucami’nin içi betonarme. Ulucami yıkılmış, baştan yapılmış. İçinde gördüğünüz kemerlerin hepsi giydirme.
Cami yeni baştan yapılmış taş giydirmeleri tarihi zannediyoruz ama değil. Erzurum Kalesi ağır hasar görmüş, iç kale tamamen yıkılmış. Murat Paşa Camisi hasarlı, oma onun hasarına dair net bilgi vermiyorlar. Biz onu anlamaya çalışıyoruz. Camiyi cihazlarla bağlayıp izliyoruz aynı EKG gibi çekiyoruz. Bizim amacımız 1859 depremini sayısal değerlere dönüştürmek. Tarihi yapılarda depremlerin izini sürüyorlar. Bir ekip olarak çalışıyoruz Yapıların sağlığını da bakıyoruz ileriye nasıl taşırız, nasıl hasarsız götürebiliriz. Tarihi yapılar bizim tapu senetlerimiz bunların aylakta kalması lazım.”