Bu hafta şair yazar Mustafa Işık’ın Süveyla isimli şiir kitabının eleştirisini yapacağım. Eleştiri yapmadan size şiirden bir kuple ile başlamak istiyorum.
Merhaba, sayın okuyucularım: burada sizinle ilk yazımla, siz değerli okuyucularım ve haberton.com ailesine katılmanın heyecanını yaşıyorum. Bu hafta sizin karşınıza, Şair yazar: Mustafa Işık hocamın Süveyla isimli şiir kitabının eleştirisini yapacağım. Kitabın eleştirisini yapmadan size süveyla şiirinden kısa bir kuple ile başlamak istiyorum.
“En çok put kırığı hangimizin baltasında bilemezdik, Süveyla
Her gün gözlerimize sürmeye
kanayan gömlekler aradık.
Bir gün gidersen buralardan içme kuşların çığlığı batar, Süveyla
Rüzgardan nefeslik soluğumla
Kendimi ölü sayardım bu diyarda
Ey! Zinêler, Züleyhalar, leylâlar
Söyleyin, hangimiz layıksınız
Süveyla olmaya
Süveyla,
Kadim iklimlerin solgun lalesi
Deli yanıyla isyana çağıran çocuk.”
Dizeleriyle başlayan şiire giriş yapıyorum, önce şairi tanıyalım, şair Mustafa Işık 1977 Ağrı Diyadin’de doğdu. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili Edebiyatını bitirdi ilk şiiri 1998 yılında Ihlamur dergisinde yayınlandı şair şiirini sırasıyla Kalemler, Alkış, Alternatif gibi dergilerinde yayınlandı. Sırasıyla ödüller aldı.
Şair şiirlerinde serbest şiirleri yazsa da, ilk şiirinde noktalama ve kuralları gürültü ve kaos hakim olmaktadır. Ve ilerleyen şiirinde, duraklar kuralına hakim, yani a,b,c kuralı yerli yerinde, ikinci şiirinde sevdiği Süveyla’yı kendi, hayalindeki kadını tasvir ederken, çeşitli betimlemelere, örnek vermiştir. Şair bilerek mi? Yoksa kendi tarzı mı, şiirinde bazısında noktalama kuralları koyarken, bazısında koymuyor.
Ve şiiri serbest ölçüler hakimdir. Şiirlerinde yer yer, umutsuzluk ve ölüm teması ve toplumun sorunları işlenirken, bazen de tasavvufi konular, hakim olmaktadır. Şair şiirinde genellemelerden ziyade, kişilere ithaf olarak, şiir yazmaktadır. Yani şu kişiye veya şu şahsa gibi, şiirler yazmaktadır. Çocuk ve kadın teması hakimdir. Şairin şiirinde, bir bakarsın yalnız, bir bakarsın sevdikleriyle beraberdir, bazen derviştir.
Şairin sevdiğini arayan ama en önemlisi Aylan bebektir. Aylan bebeğin resmini, insanlığın yüzüne vurmaktır. Toplumun bütün olumsuzluklarına, ayna tutmaktır. Bazen de annesine olan ağıtıdır şiiri. Bazen de kendi yarasına merhem olamayan, insanlara mesaj vermektir. Kimisi de kendi söküğünü dikemeyen bir terzidir. İnsanlara karşı olan mesajıdır.
En çok sevdiğim beni derinden yaralayan şiirini siz değerli okuyucularıma sunuyorum.
Yara Yürekte Büyür
Annem Mushaf huzuru.
Evimizin duvarında asılı,
çatlamamış sabır taşıydı
yorgunluk, yüklü ayakları.
Yüzünde rüzgarın kokusu,
Cennetten elma koparmaya
Uzanıverirdi parmakları
Her sabah dilinden öperdi
Göğe havalanan üveyikleri
Bir yara önce yürekte büyür,
Derdi annem/ her düş
Gerçeğin inilmez kuyusu
Taş atmaya kıyamazdı
Geceydi katilin en büyüğü
Elinde alaca günbatımı
Durmadan gündüzü biçerdi
Doğan güneşle her seher
Anneme ölüm borçlanırdım.
Çocuktum, kuş misali
Rüzgara, buluta yakın.
Yaşanmamış bir asır.
İki dudak arası zamandı…
Şiirin devamı Süveyla kitabında vardır. Değerli okuyucularım şiir kitabını ben beğendim. Sizin de alıp okumanızı tavsiye ederim korkmayın! Şiir kitabı 111 sayfa , İbrişim yayınlarından çıkmıştır. Şiirle kalın, sağlıcakla kalın sürç-ü lisan ettimse af ola diğer yazılarımda görüşmek dileğimle.