Su, yaşamın sürdürülmesi için temel bir gereksinimdir. Tarım, sanayi, enerji üretimi, içme ve kullanma suyu gibi birçok alanda suya olan ihtiyaç giderek artmaktadır.
Ancak, su kaynaklarının sürdürülebilirliği giderek tehdit altına girmektedir. Tarım sektöründen sanayiye ve enerji üretimine kadar birçok alanda su kullanılmaktadır. Ancak, dünya nüfusunun artmasıyla birlikte su kaynaklarının sürdürülebilirliği endişe verici bir boyuta gelmiştir. İklim değişikliği, çevresel kirlilik, aşırı kullanım ve suyun ticarileştirilmesi gibi faktörler, su kaynaklarının azalmasına ve kirlenmesine yol açmaktadır.
Sürdürülebilir su kaynaklarının korunması, suyun gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde aktarılmasını ve ekosistemlerin dengesinin korunmasını sağlar. Bununla birlikte, su kaynaklarının sürdürülebilirliği, sadece çevresel faktörlerle değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik faktörlerle de ilişkilidir. Toplumsal eşitsizlikler, suyun adil ve eşit bir şekilde dağıtılmasını engelleyebilir ve sürdürülebilir su yönetimini zorlaştırabilir.
Suyun kamu denetiminde korunması için düzenleyici kurallar oluşturulmalı ve bu kuralların etkin bir şekilde uygulanması sağlanmalıdır.
Suya erişimi insanların temel gıda hakkıyla doğrudan ilişkilidir. Tarımsal üretim, suyun varlığına bağımlıdır ve su olmadan verimli bir tarım yapılamaz. Ancak, küresel iklim krizi su kaynaklarını ciddi şekilde tehdit etmektedir. Türkiye ve Ortadoğu gibi kuraklık riski yüksek bölgelerde bu tehdit daha da belirgin hale gelmektedir.
Adil ve sürdürülebilir su yönetimi, günümüzün ve geleceğin en büyük küresel zorluklarından biridir. Suyun herkes için eşit şekilde erişilebilir olması ve aynı zamanda gelecek nesiller için korunması gerekmektedir. Su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini, suyun verimli kullanımını teşvik etmek, su kirliliğinin önlenmesi ve suyun adil bir şekilde dağıtılması oldukça önem arz etmektedir.
Ayrıca, tarım ve iklim kriziyle mücadelede doğal müttefiklerimiz olan ormanlar ve bataklıklar gibi ekosistemlere de önem verilmelidir. Bu ekosistemler suyun temizlenmesine, yer altı suyunun yeniden doldurulmasına ve sel riskinin azaltılmasına katkı sağlarlar. Bu nedenle, bu ekosistemlerin korunması ve restore edilmesi, su kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından hayati öneme sahiptir.
Ülkemiz su sıkıntısı çeken ülkeler arasında yer almakta, beş ila on yıl arasında nüfus artışımızla doğru orantılı olarak su kıtlığı yaşayan ülkeler arasına gireceği öngörülmektedir.
Bütün canlıların yaşamı ve doğanın varlığının koruması için ana unsurlardan biri olan suyun, Ülkemizde son yıllarda kamusal varlığının hiçe sayılıp, ticari bir metaya dönüştürülmesi hem coğrafyamızın hem de toplumumuzun geleceğini tehdit etmektedir. Geleceğin temel sorunlarının başında gelen su kullanımı ve varlığının piyasa ilişkilerine pervasızca teslim edilmesi son derece kaygı vericidir.
Aynı zamanda Ülkemizdeki maden arama ve işletme faaliyetleri su kaynaklarınızın kirlenmesine ve/veya yok olmasına neden olmaktadır. Son dönemde kamuoyunun da yakından takip ettiği Akbelen ve İliç`te bulunan maden faaliyetleri bu konunun tekrar gözen geçirilmesi gerektiğini göstermektedir.
Maden faaliyetleri ile beraber; madenlerde kullanılan kimyasallar ve çeşitli işlemler sonucu oluşan atıklar, su kaynaklarını kirletebilir. Özellikle cıva, kurşun, arsenik gibi ağır metaller ve siyanür gibi zararlı kimyasalların suya karışması, su kirliliğine ve ekosistemlerde zararlı etkilere yol açabilir. Madencilik faaliyetleri, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının kullanımını gerektirir. Bu durum yer altı su seviyelerinde düşüşe ve yer üstü su kaynaklarının azalmasına neden olabilir. Ayrıca, madenlerde suyun büyük miktarlarda kullanılması, çevredeki su kaynaklarının tükenmesine veya azalmasına neden olabilir.
Madenlerde yapılan kazı işlemleri sırasında yer altı sularının yüzeye çıkmasıyla su drenajı sorunu ortaya çıkabilir. Maden faaliyetleri doğal habitatlara zarar verebilir ve bu da su kaynaklarının ve suya bağlı ekosistemlerin bozulmasına yol açabilir. Özellikle, madenlerin çevresindeki ormanlar, sulak alanlar ve su havzaları gibi ekosistemler, maden faaliyetlerinin doğrudan etkilerini hissedebilir. Bu etkiler, maden faaliyetlerinin sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi ve çevresel etkilerin en aza indirilmesi için dikkate alınmalıdır. Katı çevresel yönetmelikleri, etkili atık yönetimi sistemleri ve su kaynaklarının korunması için uygun restorasyon yöntemleri, madencilik sektöründe çevresel etkilerin azaltılmasına yardımcı olabilir.
Ayrıca 6 Şubat 2023 depremleri sonucu yıkılan ve daha sonra yıkım işlemleri tamamlanan yapıların enkazları; üzülerek belirtmek gerekir ki su kaynaklarına ve su havzalarına etkisi araştırılmadan büyük bir acele ile depolanmıştır.
Bilinmelidir ki; su, doğal bir varlıktır ve yaşamın sürdürülebilirliği için temel bir gerekliliktir. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler için vazgeçilmezdir ve doğanın dengesini sağlamak için korunmalıdır. Bütün dünyada ve Ülkemizde suyu doğal ve kamusal bir varlık olarak kabul edip, su politikalarımız acilen revize edilmeli, su piyasa ilişiklerine teslim edilmemelidir.