Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil.. Yıllarca Muğla’da gitmediğim kasaba, gitmediğim mahalle kalmadı. Seydikemer’den Kavaklıdere’ye tüm 48’de basmadık, bir toprak parçası kalmadı.
“Candan Öte Canım Memleketim Muğla”
Gerek yaptığım işlerden gerek arkadaş çevremin geniş olmasından sebeplerden dolayı Muğla’nın her yerini tanıdım, Muğla’yı iliklerime kadar yaşadım, hissettim. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi ben Menteşe Arasta da babamın küçük su saat dükkânında manevi yönden eğitim alarak büyüdüm. Muğla’nın kimyasını, insanını küçük yaştan itibaren analiz ettim. Muğla insanı merttir, iyi yüreklidir, memleket sevdalısıdır. Cumhuriyet değerlerine ve de Atatürk’e sonuna kadar bağlıdır.
“Okulum Güzel Arasta”
Arasta’ya nam-ı değer Zekeriya Usta’nın oğlu olarak ayak bastım ilk olarak. Babam, su saat tamirciliği mesleğini bana çok öğretmek için uğraştı. Bense o mesleği bir türlü sevemedim. Amacım hep okumaktı. İlk okuduğum kitap olan ‘‘Don Kişot’’ beni her daim etkilemiştir. Her zaman Muğlalı bir Don Kişot misali yaşadım, halen de öyle yaşamaya devam ediyorum. Küçük bir esnaf dükkanında dünyayı keşfedip, çok kitap okudum. Muğla’ma ve ülkeme olan sevdam bu dükkân da başladı. Hiçbir zamanda nereden geldiğimi asla unutmadım.
Arasta menteşenin kalbidir. Ünlü terziler, köfteciler, ayakkabıcılar, ayakkabıcı tamircileri, çantacılar, meşhur Muğla kebapçıları ve nice güzel insanlar Arasta da Muğla ekonomisine katkı sağlamaktadırlar. Nesilden nesile aktarılan meslekler halen daha burada yaşayabilmektedir. Örneğin; Çıkımanların Şadi abisi, dedesinden, babasından kalan mesleği halen daha yapmaktadır. Eski usul bakkaliye dükkânı işletmektedir. Düğün ve sünnet kınaları, kaya tuzu, tuz, bakliyat ve temizlik ürünleri satmaktadır. Her daim benim için önemli bir insandır. Dünya görüşü ve insanlığı muazzamdır. Muhabbeti müşterilerine olan saygısı, mesleğine olan tutkusu takdire şayandır.
Bir diğer örnekse Ali Dural ağabeydir. Zücaciyecidir. Oda dedesinden, babasından kalan mesleği yapmaktadır. Çeyizlik eşyalar, tencereler, nice güzel mutfak eşyalarını burada bulabilmek mümkündür. Eli boldur, gariban dostudur. Arasta’da iyilik severliğin simgesidir. İşini severek yapar, her daim komşularına yardım için çaba gösterir ve onlara yardıma her zaman hazırdır. Bu saydığım iki insanın hem benim için hem de Arasta için önemi çok büyüktür.
Birde içimde halen daha bir yara olan Şafak Kahvesi vardır. Eskiden bir döneme damga vurmuştur. Nam-ı değer Ankaralı Nuri tarafından yıllarca hizmet vermiştir Muğla’ya. Kimileri Ankaralı Kahvesi diye bilir, kimileri de şafak kahvesi diye. Çocukluğumda Menteşe’nin en tanıdık simalarını burada görmek mümkündü. Doktorlar, mühendisler, avukatlar, yazarlar, tüccarlar, siyasiler burada günlerini geçirmekteydiler. Sadece onlar mı? Köyden gelen vatandaşlar da mutlaka kahveye gelirler, hoş sohbetler eşliğinde kahvesini, çayını içer, köylerine geri dönerlerdi.
İnşaat işçileri kahve sayesinde iş bulur, ekmek paralarını kazanırlardı. Şafak Kahvesi bir nevi insanların ekmek kapısı gibiydi. Nuri amca yaşlandıktan sonra burayı devir etti, zamanla da kahve kapanmak zorunda kaldı. Ve Arasta’nın bir değeri daha tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı.
Dedim ya ben Arasta’da çok güzel, bir eğitim alarak hayata atıldım aslında, orada öğrendim her şeyi. Arasta, birlik beraberliğin ta kendisidir. Hiç unutmam, ikinci kitabımda bir imza günü düzenlemiştim Arasta’da esnaflık yapan çoğu büyüğüm o gün beni destelemek için imza günüme gelmişlerdi, sağ olsunlar, var olsunlar. Allah yokluklarını göstermesin.
“Tarihin Değerini Bilenlere Selam Olsun”
Arasta’da bulunan tüm dükkanlar 2011 yılında Muğla Valiliği tarafından restore edildi. Tarihi dokularına zarar vermeden yenilenerek oradaki yapıların ömürleri uzatıldı. Arasta’ya dışarıdan ziyarete gelenler büyük bir hayranlıkla burayı gezmektedirler. Tarih bilinci ve onu koruma hissiyatı Arasta sakinlerinin asli görevi gibidir, çünkü bu bilinci tüm esnaflar gösterebilmektedir. Nesilden nesile aktarılan meslekler bunun baş göstergesidir. Tarihi ileri kuşaklara aktarma hususunda çaba gösteren herkese, teşekkürü bir borç bilirim.
Yazıma Divan Şairi Fuzûlî’nin sözleriyle son vermek istiyorum:
“SÖYLESEM TESİRİ YOK, SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL.”