Günümüzde sosyal medya adından sıkça söz ettiren bir kavramdır. Gençler, sosyal medyada iletişim içinde oldukları kişilere karşı bir imaj kurmak, farklı bir benlik algısı sunmak çabasındadır.
Kullanıcıların diğer kullanıcılarla çevrimiçi fotoğraf, video, metin ve içerik paylaşmasını sağlayan sanal mecralara verilen ortak isim olan sosyal medya bilginin, farklı düşüncelerin ve deneyimlerin sanal dünyada paylaşımına olanak sağlayan bir uygulama alanıdır.
Sosyal medya uygulamalarının hayatımıza getirdiği birtakım kolaylıklar veya eğlencenin yanında bazı sorunlara da yol açtığını göz ardı etmemiz mümkün değildir. Özellikle sosyal medyada benlik, öz benlik veya imaj kaygısı güden insanlar bu anlamda kendi kişiliklerinden vazgeçip sanal mecralarda kabul gören kişiliklere bürünme çabasındadır.
2015 yılında üniversite öğrencisiyken bir Ege Üniversitesinde düzenlenen bir sempozyum için hazırladığım bildiri tam da bu konuyu irdeliyordu. Sosyal medyada benliğin sunumunu o dönemde yeni yeni parlamaya başlayan Instagram örneğinde yaptığım anket çalışmasıyla incelemiştim. O araştırmamın sonuçlarını ve literatürde anlatılanları yıllar geçtikçe ve yeni sosyal medya mecraları ortaya çıktıkça çok daha net anlamaya başladım.
Özellikle z kuşağı dediğimiz genç kesimin büyük bir kısmı sosyal medyada bambaşka bir kimliğe bürünme, olduğundan farklı görünme durumundadır. Gençler, sosyal medyada iletişim içinde oldukları kişilere karşı bir imaj kurmak, farklı bir benlik sunmak çabasındadır. Benlik algısını kısaca açıklamak gerekirse, başkalarının bizimle ilgili izlenimlerini belirlemek ve biçimlendirmek için yaptığımız faaliyetlerdir. Benlik sunumu için bireyler genellikle kendileri için bir imaj oluştururken, bu imaj belirli bir kimlik yaratmada, toplumsal etkileşimi kolaylaştırmada, maddi ve toplumsal ödüller kazandırmada olumlu etkiye sahiptir.
Instagram, Tiktok veya arkadaşlık sitelerini biraz incelediğimizde insanların çok farklı kimliklere ve kişiliklere dönüşme çabasını görürüz. Hiç kimse olduğu durumdan memnun değil, herkes daha iyi olma çabası içerisinde. Aslında bizleri bu duruma getiren tek tipleşme ve mükemmeliyetçilik algısıdır ki bu da ekonomik anlamda insanların kendilerini daha iyi hissettirecek ürünleri onlara satmaya yönelik oluşturulmuş ekonomiye dayalı bir planlamadır. Parfüm, krem, makyaj, takı, marka kıyafetler, moda vs. hepsi ekonomik temelli dayatılan güzellik ve daha muhteşem benlik algısı ürünleridir.
Sıfır beden kadın modeli, herkül gibi kaslı erkek modeli, pürüzsüz ciltler vs. hepsi ideal olarak bize reklamlar, dizi ve filmler, sosyal medya aracılığıyla dayatılıyor. Bu da yine benlik kaygısını oluşturup sosyal medyada olduğumuzdan çok farklı insanlar olarak görünmeye çalışmamızı tetikliyor.
Erving Goffman; bireyleri görünüş insanları olarak tanımlamakta, bireylerin kim olduklarının önemli olmadığını ve asıl önemli olanın nasıl göründükleri olduğunu savunmaktadır. Başkalarının bireyin kendisi hakkındaki görüşlerini korumak için, kendisiyle ilgili bazı unsurları gizlemesi konusu, Goffman’ın görüşünün temelini oluşturuyor.
Sosyal mecralarda öyle filtreler var ki kişiyi bambaşka bir surete büründürüyor. Herkes durumuna göre bir delikanlılık, özlü söz furyası, kitap kurdu, hayvansever olmuş. O dönemde sosyal medyada ne revaçtaysa insanlar oradan kendilerini göstermeye çalışıyor. Özellikle genç kardeşlerimiz nedense kendilerini olduğu gibi göstermekten imtina ediyorlar, çekiniyorlar. Bu durum sosyal medya sınırlı kalmayıp gerçek hayata da sirayet edince gerçek sıkıntı orada başlıyor.
Gençler arasında aşırı zayıflama, estetik yaptırma, yoğun makyaj, ilginç kombinler ile dikkat çekme gibi durumlar baş göstermeye başladı. 14 yaşındaki çocuk burnundan şikâyet edip estetik yaptırmak istediğini söylüyor. Bu durum aşırı özgüvensizliğe yol açar, daha yapmacık bir toplum oluşmasına neden olur.
Bu nedenle başta devlet kurumları ve üniversiteler bu konu üzerinde daha fazla durup gençlere güven aşılanması, kendi benliklerine saygı duymaları konusunda çalışmalar yürütmelidir diye düşünüyorum.