Siyaset bilimi bir toplum bilimleri dalıdır; toplumdaki siyaset olgusunu bilimsel yöntem veya felsefi çözümlemelerle araştırarak, bu olguya ilişkin bilimsel açıklama, kritik düşünce, anlama, değerlendirme ve eleştiri yapmayı hedefleyen çalışmaların ürünlerinden oluşur.
Siyaset bilimi çalışmalarını saf kuramsal araştırmalar ve uygulama amaçlı çalışmalar olarak ikiye ayırabileceğimiz gibi, ayrıca görgül (ampirik), yani beş duyumuzla varlığını saptayabileceğimiz olguların sistemli olarak gözlemlenmesiyle tanımlanan, gerçeğe yönelik araştırmalar; salt gözleme dayanmayan, ya matematiksel mantığa dayalı olarak varsayım (aksiyom veya postula) temelinden türetilen teoremlerden ibaret olan formel modeller veya normatif kuram (teori) oluşturmak amaçlı felsefi çalışmalar olarak üçe ayırabiliriz.
Bu durumda siyaset biliminin beş alt disiplini bulunmaktadır:
1-Siyaseti araştırmak.
2-Siyaset hakkında açıklama yapmak.
3-Kritik düşünce geliştirmek.
4-Siyasete ait bilim yasalarına ulaşmak.
5-Siyasal hayatta uygulanacak siyasa (politika) önerilerinde bulunmak.
İbn-i Haldun’un devlet konusundaki görüşleri ve bilim dünyasına getirdiği yenilikleri
İbn-i Haldun’a göre, gelişmiş ve geçmiş bütün siyasi rejimlerin kaynağı kanunlara ve kanun koyucu bir erke duyulan ihtiyaçtan alırlar. İnsan, yalnız bırakıldığı zaman başkalarının canına ve malına kastetmeğe meyilli olduğundan bu nedenlerden dolayı, insanların var olan bu zarar verme eğilimini engellemek için egemen bir gücün varlığını gerekmektedir.
İbn-i Haldun’a göre toplumsal yaşam bir zorunluluktur. Fakat meydana gelen bu toplumsal yaşamın devamı için bir yasaklayıcı ve düzen koruyucunun ortaya çıkması gerekti. Bu egemen gücün kendisi de en nihayetinde bir insan olduğu için ve haksızlığa gelemediği için ilerleme yerine tekrar başa dönüş söz konusu olacaktı. Bunların sonuncunda toplum egemen güce isyan edecek hale gelir.
İbn-i Haldun’a göre toplumda baş gösteren bu karışıklığın önünü ancak bir siyasi kanunlar ile geçilebilir. Bu kanunlar ise halk tarafında hükümlerin kabul edilmiş kanunlar ile geçilebilir. Kanunlar üzerine kurulmamış olan devletin istikrar sağlanması mümkün değildir. O halde, siyaset ve devlet insanların ve toplumların korunmalarını sağlayan, zorunlu bir kurumdur.
İbn-i Haldun’a göre devletin meydana geliş aşamasında ortaya koyduğu en önemli kavram ‘asabiye’ kavramıdır. İbn-i Haldun toplumsal birliğin oluşması ve devam ettirebilmesini Arapça ‘Bağlı olmak’ manasında olan ve ‘asabe’ kökünden gelen asabiye kavramı ile nitelendirilir.
Hem İslam hem de Batı bilimi tarih çerçevesinde insani ve toplumsal olayların yöntem bakımında belirli noktalarıyla göz önüne alan ilk düşünürdür. Onu islam düşünce tarihi içerisinde özgün kılan ise toplumda var olan realist bir şekilde, deney ve gözlemle ele almasıdır. İbn-i Haldun skolastik düşünceden uzak, modern bir bilim yöntemi ortaya koymaya çalışmıştır. Bu durum ise, onun görüşlerini, deney ve gözlemle temellendirecek spekülatif olandan uzak deneysel bir yöntem inşa etmesine olanak sağlamıştır.
Aristoteles’e göre siyaset bilimi
Aristoteles’e göre altı yönetim biçimi vardır;
1. Monarşi
2. Aristokrasi
3. Politeia
4. Tiranlık
5. Oligarşi
6. Demokrasi
Bunlardan üçü doğru üçü de bozuk olan yönetim biçimidir. Bozuk olan yönetim biçimi doğru yönetim biçimlerin bozulmasıyla ortaya çıkar. Buna göre bir kişi egemen olarak başta bulunduğu yönetim biçimlerin monarşi doğru tiranlık yanlış yönetim biçimidir. Birkaç kişinin egemen olarak başta bulunduğu yönetim biçimlerin aristokrasi doğru, oligarşi yanlış yönetim biçimidir. Herkesin egemen olduğu yönetim biçimlerin anayasal düzen ya da yasalı yönetim doğru, demokrasi yanlış yönetim biçimidir.
Buna göre monarşi, aristokrasi, ve anayasal yönetim hedefi toplumun ortak iyiliği olan yönetim biçimleridir.
Bunlara karşılık gelen bozuk yönetimler ise bu yönetim biçimlerin bozulmasıyla ortaya çıkarlar. Monarşinin bozulmasıyla tiranlık, aristokrasinin bozulmasıyla oligarşi, anayasal yönetimin bozulmasıyla demokrasi ortaya çıkmıştır. Bu bozuk yönetim biçimleri doğru yönetim biçimlerin aksine ortak yarar gözetmezler.
Siyaset sadece devletle de sınırlı olarak anlaşılmamaktadır. Siyaset ulus-devlet düzeyinde oluştuğu gibi, çeşitli yerel yönetimler düzeyinde de oluşur.
Değer tahsisi sadece devlet katında oluşmaz. Yerel siyasal yapılarda da, örneğin bir köyde, kasabada, küçük bir kentte, büyükşehirde (metropol) veya bölgesel düzeyde de değerlerin tahsisinde otorite konumunda olan muhtar, ihtiyar heyeti, kaymakam, belediye başkanı, belediye meclisi, vali vb. otoriteler çeşitli bağlayıcı kararlarlar alırlar. Ayrıca, devletlerarası ilişkiler ve devletler üstü yapılar olan Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Kuzey Atlantik Paktı (NATO) vb. düzeyinde de değerlerin tahsisinde yaptırım gücü olan otoritelerin aldığı kararlar söz konusudur. Dolayısıyla, siyaset aynı zamanda farklı düzeylerdeki ilişkileri kapsar.
En alt düzeyde tekil birey, bir vatandaş, hemşeri, toprak veya emlak sahibi, iş veya meslek sahibi vb. olarak değerlerin tahsisinden etkilenir ve onları etkilemek için çaba gösterebilir. Bireylerin bir araya gelip bir gönüllü dayanışma içinde dernekleşmesiyle değerlere ilişkin kararların alınması ve uygulamasından etkilenen gruplar veya yapılar ortaya çıkar. Bu yapıların dernek, kulüp, cemiyet vb. olarak resmî bir yapıya dönüşmesi, zamanla bu yapının saygınlık ve istikrar kazanmasıyla kurumlar oluşur. Dolayısıyla, bireysel siyasal ilişkilerin üzerinde değer tahsisini etkilemeye çalışan ve ondan etkilenen grup veya kurumların otoritelerle etkileşimiyle örülen bir siyaset düzeyi daha vardır.
Onun üzerinde özellikle adem-i merkeziyet ilkesine göre oluşmuş bulunan federal sistemlerde bölge, eyalet, kanton, länd vb. bir siyaset katmanı ve otoriteleri daha bulunmaktadır. Onun üzerindeyse, ulusal düzeyde devletin en üst düzeyinde siyasal otoritelerin etkili olduğu kural koyan, kural uygulayan ve kuralların hukukiliğini araştıran, kural çatışmalarını çözüme kavuşturan yapılar mevcuttur.
Kurumsallaştığında bunlar ulusal yasama organı, yürütme ve yargı olarak örgütlenmişlerdir. Bu düzeyin üzerinde de uluslararası siyasal sistem ve onun yapı ve kurumlarıyla etkileşimlerin oluşturduğu bir düzeyde siyaset veya uluslararası siyaset oluşur.
Siyaset bilimi hayatımızın her noktasında, hayatın varoluş biçimidir.
Dipnotlar: Ersin Kalaycıoğlu, Sabancı Üniversitesi