Siyah Beyaz bir Film (gıcık ve şımarık) Sevmek nedir? Nasıl sevilir? Her kelimesine her cümlesine her hareketine aşık olmak değil midir sevmek onun olan her şeyi senin gibi sevmek değil midir?
Kahkahalarını sever insan tüm dünya koşturmasının içinde onun kahkahası aydınlatır her yeri bir masalın iki kahramanı gibi.. Onunla konuşulan saatlerde dünya durur sanki her masalda olduğu gibi zaman kavramı olmaz.
Bir masal yazarsın satır satır her sayfasını adının süslediği şiirler yazarsın satırlara her sayfa o kokar sanki en derinden gelen mutluluk dolu koku. Her huyunu seversin aslında bazen çatılır kaşlar ama bilirsin yine yanında her daim olduğu gibi bir masalın iki kahramanı nasıl ayrılamıyorsa birbirinden öyledir her şey aslında. Bazen yolda yürürken ansızın bir sonbahar yaprağı görürsün aklına gelir ansızın. Bazen birlikte güldüğünüz bir şey gelir aklınıza buruk bir gülümseme olur dudaklarınızda hüzünlü bir gülümseme. Gözleriniz onu arar her bir satırda, her bir mısrada elinizde duran kitapta onu arar gözleriniz.
Derinden bir yerden sesini duyarsınız sürekli bilirsiniz aslında ama yine duyarsınız sesini, Yazı yazarken gelir aklınıza satırların arasında her bir durakta, televizyon da bir filmde veya bir müziğin her nakaratında aklınıza gelir. Bazen girdiğiniz bir toplantıda ansızın gelir aklınıza, hiç çıkmadığı aklınıza gelişi de tıpkı gidişi gibi belirsizdir aslında. Yasak olur bazı kelimeler size hani çocukken düşerdik dizlerimiz kanardık kabuk bağlardı kaşıdıkça kanar tekrar kabuk bağlar tekrar kaşırdık öyle olur işte aklınıza ansızın gelir kanatırdı yarayı sonra kabuk tutar sonra yine gelir kanatır bu döngü böyle devam eder. Masalların sonu vardır kahramanların kazandığı sonunda sonsuz mutluluğun olduğu dedik ya siyah beyaz bir film bu ne sonu var ne de mutluluğu.
Belki bir kitap yazılır belki şiir belki mısralara gizlenir. Kokusunu almadan kokusunu duyarsınız satırlarda mısralara adını koyarsınız usulca. Her kelimesine bin anlam yükleyip iyice ezberlerdiniz her hareketini usulca izleyip aklınıza kazırdınız. Bir sonbahar, bir rüzgar, bir yağmur, bir kar tanesi getirirdi onu aslında hiç çıkmadığı aklınızın kilitli odasından. Kendi nefesinizde onun nefesini duymak gibiydi bu hikaye öyle masum öyle güzel öyle sessiz bir hikaye.
Kadın bunları düşünürken uyuyakalmıştı bilmem kaç saattir oturduğu sallanan koltuğunda. Uyandığında fark etti yine onunla başlayıp onunla biten siyah beyaz bir film izlemişti hayatını işine adadığı evinde elindeki kitabın düşmesiyle irkildi. Onun için sevgi meslekten ibaretti gerisi hikayeydi. Usulca toparlandı hep taze tuttuğu güllerine ( sadece bir defa gülüm demişti) bir de yerdeki kitaba baktı. Yıllar ondan çok şey almıştı bir kırışan ellerine bir de masadaki notlara baktı yine usulca bir şeyler karalamıştı tek aşkı olan mesleği adına satırlara göz gezdirdi.
Koltuğundan kalkıp aynaya yöneldi, yıllar ondan çok şey almış ama bir şey alamamıştı bal yanakları hala aynıydı aynaya her gün olduğu gibi baktı. Sonra koltuğuna yönelirken fark etti yine hızlıca yazmış imla kurallarını kaçırmıştı oysa ki imla kurallarına eski bir film kadar değer verirdi. Her birini düzeltti. Her şey eski bir film gibiydi yarım kalan mutluluğunda ……
İlkbahar gibiydi sessizliğinde düşlerin,
Kar tanesini anımsatan kalbinde hikayenin,
Bal yanaklarından dökülen damlalar vardı,
Aklına aklından hiç çıkmayan siyah beyaz film sahneleri geldiğinde,
Lakin ne anlamıştı ne anlatabilmişti neden yarım kalan hikayeyi.