Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “‘Daha adil ve eşitlikçi’ bir çalışma hayatını hakim kılmak için sendikalar ile istişare halindeyiz” dedi.
HAK-İŞ tarafından 49’uncu kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında düzenlenen ‘HAK-İŞ 49’uncu Kuruluş Yıldönümü Gala Yemeği’nde konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Emeğe hürmet, alın terine saygı ve işi hakkıyla yapmanın, sahip olduğumuz değerlerin temelidir. Bu topraklarda geçmişten bu yana makbul görülen; ‘hak eksenli, ahlak temelli bir çalışma iklimi’ olmuştur. İnsanın tırnaklarıyla kazıyarak, canını dişine takarak kabiliyetiyle ve azmiyle oluşturduğu katma değere büyük kıymet veriyoruz. Sahip olduğumuz bu değerleri, Cumhurbaşkanımız liderliğinde kalkınma hamlelerimize yansıtıyor; kalkınmayı öncelikle toplumun tüm kesimlerinin refahındaki yükseliş olarak tanımlıyoruz. Bu çerçevede ‘Daha adil ve eşitlikçi’ bir çalışma hayatını hakim kılmak için sendikalar ile istişare halindeyiz” dedi.
‘BÜTÇEDE 1 TRİLYON 28 MİLYAR LİRA DEPREM VE BAĞLANTILI HARCAMALAR İÇİN ÖDENEK AYIRDIK’
Bugün TBMM’de 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu görüşmelerinin açılışını yaptıklarını hatırlatan Yılmaz, “Bütçemizi kalıcı refah artışı ve adil bölüşümü hedefleyen; insan ve hizmet odaklı bir yaklaşımla hazırladık. 2025 bütçesinde; büyümenin sağladığı imkanları, toplumun tüm kesimleri ile paylaşmak esas alınmıştır. Gönül rahatlığıyla bütçemizin işçisiyle esnafıyla milletimizin bütçesi olduğunu ifade ediyoruz. Bu vesileyle Orta Vadeli Program’da (OVP) ve bütçenin hazırlık aşamalarına temsil ettiği kesimlerin görüşlerini yansıtan HAK-İŞ ve diğer sendikaları teşekkürle anmak istiyorum. Bütçe demişken şunun altını da çizmek isterim; geçen yıl tarihimizin en ağır deprem felaketini yaşadık. 2023 bütçesinde 960 milyar lira, bu yılki bütçede 1 trilyon 28 milyar lira deprem ve bağlantılı harcamalar için ödenek ayırdık. Geçen yılın 960 milyarını bugüne güncellerseniz, 2 yılda sadece depremin hasarlarını gidermek üzere ayırdığımız kaynak 2024 yılı fiyatlarıyla, 2.6 trilyon liraya ulaşmış durumda. Bu iki yıl, en gelişmiş dediğimiz ekonomiler için bile oldukça büyük bir yük” diye konuştu.
‘ASGARİ ÜCRET, DAHA AŞAĞISI OLMAZ DENEN BİR REFERANS DEĞERDİR’
Çalışma hayatını ilgilendiren konularda temel ilkelerinin; çalışanı da işvereni de mağdur etmeden daima uzlaşı zemininde buluşmak olduğunu ifade eden Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu doğrultuda daha adil bir gelir dağılımı ve daha yüksek yaşam kalitesinin sağlanması için çalışanların ücretlerinde son yıllarda önemli iyileştirmeler yaptık. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, sendikal örgütlenmenin kolaylaştırılmasından iş güvenliği düzenlemelerine, kayıt dışı istihdamın azaltılmasından kadınların çalışma hayatına katılımının teşvik edilmesine kadar işçilerin yıllardır çözülmeyen sorunları çözüme kavuşturduk. Asgari ücret artışı ve salgın döneminde istihdamın korunması gibi atılan adımlar her zaman işçimizin yanında olduğumuzu ortaya koymuştur. Sosyal paydaşların eşit olarak temsil edildiği asgari ücret komisyonunun kararları doğrultusunda belirlenen asgari ücret tutarlarıyla, çalışanlarımızın enflasyondan etkilenmemesi yönünde önemli adımlar attık. Bu yıl da yine aynı mekanizmamız çalışacak, yılsonunda çalışan kesim, işveren kesim ve devlet hep birlikte bu konuları konuşacağız. Yalnız şunun altını çizmek istiyorum: Asgari ücret dediğimiz ücret, ortalama ücret değildir. Verilmesi önerilen ücret de değildir. Adı üzerinde, bundan aşağı olmaz dediğimiz ücrettir. Bundan yukarı verenler de tabii ki doğru bir şey yapmış olurlar, bundan büyük memnuniyet duyarız. Asgari ücret önerilen ücret değildir, bundan daha aşağısı olmaz denen bir referans değerdir. Bunun üzerinden de biliyorsunuz, devlet yine primler alıyor, primler sağlıyor. Bu yönüyle asgari ücretin değerlendirilmesi önemli diye düşünüyorum.”
‘ASGARİ ÜCRET KONUSUNDA TARİHİ BİR ADIM ATTIK’
“Ekonomik koşullar ne olursa olsun, her zaman çalışanlarımızın alım gücünü korumak bizler için temel bir ilke olmuştur diyen Yılmaz, “Asgari ücret konusunda tarihi bir adım attık. Ben Plan ve Bütçe Komisyonu başkanıyken, Meclis’imiz bunu görüştü. Asgari ücreti ve asgari ücrete kadar tüm gelirleri her türlü vergiden istisna kıldık. Bunun maliyetini hesapladığımızda 2025 yılında, yani bu kanuni düzenlemeyi yapmamış olsaydık; asgari ücreti ve asgari ücrete kadar tüm gelirlerden vergi alıyor olsaydık, ne kadar vergi alacaktık diye baktığınızda 2025’te 810 milyar lira gibi bir rakam ile karşılaşıyoruz. Yani 810 milyar liradan kamu olarak vazgeçtik. Bunu asgari ücretlimize ve tüm ücretlilere asgari ücret kadar istisna sağlamakta değerlendirmiş olduk” dedi.