Kadın deyip geçme! Annedir o. Şehitliğe gebe, şehadete yürüyen bir anne…
Bakışlarını okumaya çalış usulca.
Dimdik duran o bakışların nasıl da titrediğini gör önce.
Ayakta durmaya mecali yokken nasıl da mert durduğunu gör.
Eli evladının omzunda,
Arada saçlarını karıştırıyor.
Sanki her şey yolunda demek istermiş gibi.
Sonra yanağını okşuyor usulca,
Tam göz hizasından çenesine kadar olan kısmı..
Islaklık yoksa,
Boşalmıyorsa gözünden yaşlar yavrusunun,
Bir tebessüm yerleşiyor çehresine.
Hüzün akan yüzünde, bayram sevinci başlıyor.
Yine de özlem taptaze yüreğinde.
Hiç de uzak olmayan yakına hasretle bakarken
Eliyle karşıyı işaret ediyor.
Bizim orası,
Orası bizim!
Ve çocuk bir anda duruşunu değiştirip
Bedrin arslanlarına,
Uhudun Mus’ablarına
Temmuzun Ömerlerine bürünüyor.
Kaldırıp şehadet parmağını havaya
Tüm gücüyle haykırıyor tek gerçeği:
“Allah-u Ekber!”
Bu sefer annede sıra.
Aynı şekilde buluşuyor şehadet parmağı arş ile
La! derken gözünü dikmiş kalpleri mühürlenmişlere.
La! derken titremiş ağlama duvarı
Ve La! derken Mescid-i Aksa tebessümde..
Devamını getirdiğinde iki kurşun sesi.
Şimdi Kudüs sokağında, mescidin tam karşısında iki cansız beden..
Yüzlerinde iman nişanesi bir aydınlık
Annenin eli yavrusuna sıkı sıkı kenetlenmiş.
Beraber yürüyorlar sonsuza.
Ve son söz:
Kadın deyip geçme!
Annedir o.
Şehitliğe gebe, şehadete yürüyen bir anne…