Savaş; insan eliyle oluşturulan ve ciddi yıkıcı sonuçlarının uzun yıllar boyunca gözlemlendiği bir kitlesel travmadır. Peki savaşın çocuklar üzerindeki etkileri nelerdir?
Savaş ve terörizm insan tarafından işlenen şiddet eylemleridir; çocukları ve genç nesilleri, hayatlarının sonuna dek sürecek olan duygusal ve psikolojik etkilere maruz bırakırlar. Kazalar, deprem, sel, savaş, terör yada ölüme tanıklık etme durumu çocuklar için önemli travmalardır. Bu olaylar doğrudan başlarına gelmese de çocukları etkiler. Çocuk ve gençlerin sistemini bozar. Yeterlilik duyguları, özsaygıları, özgüvenleri azalır. Endişeleri, üzüntüleri artar. Okul başarılarında düşüş görülür.
Savaş, terör gibi travmalardan sonra silahla oynama, şiddet içerikli oyunlar artabilir. Yapılan bir çalışmaya göre, savaş bölgelerinde yaşamakta olan her üç çocuktan biri, yaşam süresi boyunca, TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) semptomları psikopatolojik semptomlar veya psikososyal işlevsellik düzeyinde bir düşme göstermeye yatkındır ve tüm bunlar, bu çocukların, endişe verici ve şiddet içeren çevrelerde yaşıyor olduklarına dair bir işarettir.
Savaşla ilişkili stres faktörlerine uzun süreli maruz kalan çocuklar arasında, genellikle, travma sonrası stres semptomatolojisi prevalansının (zaman içinde belirli bir noktada tanımlanan, nüfustaki mevcut vakaların sıklığı) % 10-90 arasında değiştiği tahmin edilmektedir; bu durum, travma sonrası stres bozukluğu, depresyonun da dahil olduğu diğer bazı psikiyatrik hastalıklar, yıkıcı davranışlar ve somatik semptomlar gibi anksiyete bozuklukları ile kendini göstermektedir.
Savaşın yarattığı ahlaki çöküntüden tavır ve değerler de etkilenir. Korkudan etkilenen çocuklarda saldırgan davranış kendini milliyetçi tavırlarla ortaya çıkarabilir. Bu çocuklara, yakınları arasında daha üstün bir gözle bakılır. Kendine dönük davranışlarında kendine zarar verme eğiliminde, örneğin nişancılık oynarken hedef olma gibi bu oyunlarla savaşı oynamak, gerçek savaşın içinde yer almadan bir önceki adımdır.
Savaş sırasında özellikle sağlık hizmetlerine ulaşamamak, hijyenik ortamlarda bulunmamak temiz su eksikliği, bulaşıcı hastalıklar ve kronik hastalığı olan bir çocuk ise tedavisinin aksaması çocuklarda hastalık oranını ciddi olarak arttırmaktadır.
Savaş travmasının ardından okul öncesi dönemdeki çocuklarda sıkça gözlenen diğer tepkiler arasında karanlıktan veya canavarlar gibi hayali varlıklardan korkma, savaşla ilgili abartılı öyküler anlatma, sürekli olarak savaşla ilgili sorular sorma veya yaşam koşullarındaki değişimlere uyum sağlamada güçlük gibi durumlar sayılabilir.
Bununla birlikte, bağırsak kontrolünün kaybı, fiziksel bir nedeni olmayan acı ve ağrılar, daha az ya da daha fazla hareketlilik ve seslere karşı aşırı duyarlılık gibi bedensel tepkiler de gözlenebilir.
Savaștan kaynaklanan dikkat problemleri, savaş yaşantılarına bağlı travma ile baş etmek için kullanabilecekleri bilişsel, duygusal ve davranışsal kaynakları daha geniş olmakla birlikte, olayın olumsuz etkilerine karşı gösterebilecekleri ortak birtakım tepkilerden de söz edilebilir.
Örneğin altını ıslatma gibi önceki gelişim evrelerine özgü davranışlar yeniden ortaya çıkabilir, yalnız yatmaktan korkma, kâbuslar görme gibi sorunlar ve dikkati toplamada güçlükler gözlenebilir. Dikkat problemleri okul başarısının da düşmesine, okula gitmeyi reddetmeye ve bunlara eşlik eden öğrenme ve davranıș bozukluklarına neden olabilir. Çocuk kendini kişilerarası ilişkilerden ya da çeşitli etkinliklerden geri çekebilir.
Ayrıca, edilgen ya da saldırgan davranışları nedeniyle arkadaş ilişkilerinin bozulması da çocukta sosyal bir yalıtılmışlık duygusuna yol açabilir. Bunların yanı sıra, depresyon, huzursuzluk ve çeşitli bedensel yakınmalar da gözlenebilir. Tüm çocuklar için vazgeçilemez bir hak olan eğitim, travma mağduru çocukların sosyal rollerine geri dönmeleri açısından son derece önemlidir.
Okul ve sınıf ortamı çocuk için öngörülebilir rutinler sağlar ve yaşama bir süreklilik duygusu kazandırır. Ayrıca, bu ortamın getirdiği tutarlı kurallar ve açık beklentiler çocuğa sınırları belirgin ve güvenli bir yapı sunar. Bununla birlikte okul yaşantısının getirdiği sorumluluklar, her şeyin sona ermediği ve gelecek için kendisinden bir şeyler beklendiği mesajını vererek çocuğun geleceğe dair umutlarını arttırır.
Okulda yürütülen spor ve sanat etkinlikleri de çocukların yaşantıları için sembolik anlamlar bulmalarına yardımcı olur ve stresle başa çıkmalarını kolaylaştırır. Bu ortamda kurulan etkileşim ve arkadaşlıklar, bağlanma ve duygusal güvenlik gereksinimlerini karşılayarak sosyal yalıtım eğilimini azaltır. Ayrıca, okul başarısının benlik saygısını arttıracağı ve başa çıkma becerilerini geliştireceği de unutulmamalıdır