Şarkılar neden hep aşkı anlatır? En güzel şarkılar hep can yakan şarkılardan çıkıyor. Duyguları ve dramları besleyen bestelerde kendini buluyor her insan.
Mis gibi karlı bir kış gününden, romantizm kokuları çıkan zihnimin sesine kulak vererek oturdum bu hafta klavyemin başına. Dışarıda karlar, bende de acayip havalar var bu ara. Elimi, ayağımı, başımı, düşüncelerimi nereye koyacağımı bilemeden geziyor bedenim. En iyisi kelimelerime döneyim ben diyerek önce yünlü kalın çoraplarımı ve hırkamı giyiyor, bir de sıcacık çayımı alıyorum yanıma.
Kulaklıklarımı takmadan olmuyor tabi sonra, illaki bir müzik bana eşlik ediyor. Fonda en sevdiğim melodim; Finn çalıyor. Sözü yok ama verdiği duygular bir dünya. Müzik mi vuruyor beni duygulara, duygular mı kapılıyor müziğe? Ya da kalbimin ve zihnimin çekmecelerinin açılmasına mı vesile oluyor sadece?
Sanat; trajedi, dram ve acıdan beslendikçe insan da o sanattan besleniyor. İnsanı bir yerlerden vurabildiği müddetçe hitap ediyor kişiye. Varlığı da insana benzediği için şarkıların, basacak bir bam teli illaki buluyor kendine.
Bense; bir insan gibi her şarkının sözünü bedene, melodisini ruhuna benzetiyorum. Ve her şarkıyı da ayrı bir kişilik olarak benimsiyorum. Benim bam telime vuramayanı da kıramıyorum ama selam verip diğerlerine devam ediyorum. Yolda giderken, sporda, uyumadan önce, kahvemi yaparken dinlediğim şarkıyı sanki birisiyle sohbet ediyormuşçasına dinliyorum. Her birine bir anlam yüklüyor, içimden birilerine mutlaka gönderim yapıyorum. Çoğu insan gibi…
En güzel şarkılar hep can yakan şarkılardan çıkıyor mesela. En güzel duyguların yaşandığı ve yine en güzel duyguların yanıp bittiğine şahit olan şarkılar. Duyguları ve dramları besleyen bestelerde kendini buluyor her insan.
Peki neden en güzel şarkılar ya da bizi alıp kısa bir süreliğine de olsa başka dünyalara götüren şarkılar aşkı acısı, sevgiliye duyulan özlem, ya da ayrılık acısı üzerine yazılıyor?
En hareketlisi ve bizi oynatanın bile kuyruk acısında aşk var?
Akademik olarak bakıldığında bu işin doğrudan sosyokültürel yapılarla ilgisi var deniyor. Araştırmalara göre Avrupa da aşktan bahseden şarkıların, bütün şarkılara oranı sadece %30 civarlarında kaldığı gözlemlenirken, İsveççe’de örneğin bu oranın %20’lere kadar indiği rahatlıkla gözlenebiliyormuş. Amerika kıtasında ise şarkıların çoğunun cinsellik, uyuşturucu ve alkol üzerine olduğunu görmek mümkün.
Dolayısıyla kendi ülkemize bakarak, kendi tahlilimizi yapmak gerekiyor bu durumda.
Anadolu’nun kültüründe, sanata dönüştürülen en güzel, en acı veren duyguların başında hep aşk olduğunu hissedilir. Bu topraklarda buram buram aşkın ya da çok sevip kavuşamamanın kokusu hep vardır. Kültürümüz, atalarımızdan bu yana yaşanmışlıklarımız bu olguyla yoğrulmuş durumda.
Örneğin bizde sevda hikayeleri, Adem ve Havva’dan başlar. Önce sevmeyi ve eş olmayı keşfeder, sonra yeryüzüne inerek birbirlerine hasretlik çeker, ardından da kavuşmalarını öğreniriz. Sonra da; nesilden nesile geçen bir sürü sevda hikayeler ile devam ederiz. Ferhatlar, Leylalar… Listemiz kabarık. Ölçüt araçlarımız hiçbir zaman batı toplumdaki gibi maddesel zevke bağlanmadığından şarkılarımız türkülerimiz en kutsallarımıza kayar.
Kültürün derin duygularının, daha yüzeysel hale inerek modern şarkılara dönüştüğünde bile çoğunun aşk, sevgi, ayrılık acısıyla ve intikam duygularıyla doğrudan yazıldığını görüyoruz. Genele baktığımızda bu duygularla tanışmayan hiç kimse olmadığından (sevgili istisnalarımı saymıyorum), ortak sadece bu duygularda buluşuyor olmamız da buna sebep sayılabilir. Herkesi tek noktaya bir dağ veya nehir getiremez ama o nehirde ve ya dağda geçen bir aşk hikayesi yüreğimizi o şarkıya kaydırıverir. Yoksa Ordu’da tersine akan dereyle, Ufra’nın etrafındaki dumanlı dağlar bizi aynı duyguda birleştiremez değil mi?
Bir yerde okumuştum; aşk demek, aslı “ışk” olan bir sözcükmüş. Tasavvufta evrenin var olmasına yol açan “ilk neden” anlamında kullanılıyormuş. Bu yüzden “var” olmamıza neden olan bir kavramın sanatın halka açık en temel unsuru şarkılarda böylesine sıklıkla kullanılması kadar normal ne olabilir ki?
Varsın en güzel şarkılar, en güzel aşklara yazılsın. Kulaklarımızdan içeri girdikçe melodisi, kalp atışlarımızı hızlandırsın. Birer de kadeh kalksın.
Herkes aşkına bir şarkı adasın. Ve dünya daha güzel bir yere dönüşsün.
Ya da; acıysa acısın bir şarkıyla kanayan yerler. Kavuşulamadıysa, yarım kaldıysa hikayeler, tamamlamak için birer şarkı bulunsun.
Sevgilerimle…