Türkiye’nin önde gelen iş insanlarından Merhúm Sakıp Sabancı nâm-î diğer Sakıp Ağa 7 Nisan 1933 tarihinde pamuk taciri Hacı Ömer Sabancı ve Sadıka Sabancı çiftinin oğlu olarak Kayseri’de doğdu.
Ailesinin Adana’ya göç etmesiyle birlikte Sakıp Ağa, çocukluk devrini Adana’da geçirdi.
1966 yılında Hacı Ömer Sabancı’nın vefatı üzerine Sabancı Holding yönetim kurulu başkanlığına getirilen Sakıp Ağa hep hâyırsever ve sevecen kişiliğiyle tanındı ve 10 Nisan 2004 tarihinde vefat etti…
Oğlu Metin Sabancı ile ilgili ölene kadar dinmek bilmeyen yarası;
Kendisinden sonraki nesillere para ile satın alınamayacak en önemli nimetlerden birisinin sağlık olduğunu adeta haykırıyordu!
Öyle ya!
Materyalist bir anlayışla bakacak olsak;
Ne kadar çok para, o kadar huzur!
Ne kadar çok para, o kadar makam!
Peki iman, sağlık, güzel ahlâk, azim, dürüstlük, huzur, sadık bir eş, salih-saliha evlatlar…
Bunları hangi cins paralar satın alabiliyor?
Elbette hiç biri!
Yalnız…
Para bizim elimizde olmalı!
Olmalı ki para ile sağlanan güçler bizde olmalı!
Biz derken;
Müslüman Türkler!…
Şu anda uzaktan ameliyatın bile mümkün olduğu bir atmosferde teknolojiden, finanstan uzak kalmak bize yakışmaz!
Bizden Sakıp Ağa mı olacak?
Kim bilir!
Niye olmasın?
Sakıp Ağa Mars’ta mı doğdu?
Ey Vatandaş!
Sen!
Ben!
Biz!
Sakıp Ağa’da olan belki de fazlası mevcut olabilir, elimizde!
O zaman neden ilimden, bilimden geri duruyoruz?
Neden şu dünyaya bir Müslüman Rönesansı’nı yaşatmıyoruz?
Gerçekten neden?
Üretmekten kaçınıyoruz…
Tüketiyoruz…
Paraya hükmetmiyoruz…
Paralara sahip olmak istiyoruz…
Nasıl olacak bu?
Ayşe Teyze ineğini sağmazsa,
Ali Amca tarlasını sürmezse,
Can da kod yazmazsa!
Nasıl olacak bu?
Evet, bir Sakıp Ağa hiç kolay yetişmiyor!
Fakat kesinlikle yetişmiyor diyemeyiz!
İstedik mi?
Denedik mi?
Çalıştık mı da;
Olmadı?
Ben hayal ediyorum mesela;
Hayal nedir, derseniz,
Hayal bazen niyettir, bazen sözdür bazen de tasavvurdur!
Ben hayal ederim, köklü bir Aile Şirketine huzurlu bir şekilde sahip olabilmeyi!…
Hazreti Süleyman (aleyhisselam) Kuluna Veren Hazreti Allahımız (celle celaluhü);
Çalışana Niye Vermesin?
Veriyor!…
Ama Gerçekten Çalışana Veriyor!
He az olur, çok olur…
Yeter, yetmez…
Ama Veriyor!
Vermese nefes dahi alamayız da veremeyiz de!
Hayalimizi kaybetmeyelim lütfen!
Şu ana kadar hayal edemediysek bile bundan sonra hayal edelim!
Vazgeçmeyelim!…
Çünkü,
Zafer İnananlarındır!…