Cilde iyi gelen beslenme önerilerinde bulunan Diyetisyen Edanur Usta, “Rengârenk sebze ve meyvelerden günde 5-7 porsiyon (2-3 porsiyonu meyve, 3-4 porsiyonu sebze) tüketmek, sağlıklı bir cilt için atılabilecek önemli bir adımdır” dedi.
Sağlıklı bir cilde sahip olmak için cildimizi yalnızca dışsal açıdan değil, içsel faktörlere dikkat ederek de ışıldatabileceğimizi belirten İSÜ Liv Hospital Bahçeşehir’den Diyetisyen Edanur Usta, bunun en önemli adımının besinlerin gücünden geçtiğini belirtti.
Cildimizin vücudumuzun en büyük organı olmasının yanı sıra bizi ultraviyole ışınlar, kimyasallar ve bakteriyel enfeksiyon gibi olumsuz dış faktörlerin etkisine karşı koruyan ilk savunma hattı olduğuna dikkat çeken Dyt. Edanur Usta, “Doğru beslenme, genel cilt sağlığını korur. Yetersiz beslenme ise cildin hem yapısal bütünlüğünü hem de biyolojik fonksiyonunu olumsuz etkileyebilmektedir. Bu olumsuz etki, anormal bir cilt bariyerinin oluşmasına neden olabilmektedir” şeklinde konuştu.
AKNE, DERMATİT VE SEDEF GİBİ HASTALIKLAR DİYETTEN ETKİLENİR
Dengeli cildin tüm biyolojik süreçleri için kritik önem taşıdığının altını çizen Dyt. Usta, “Akne, dermatit, sedef hastalığı gibi çeşitli yaygın cilt hastalıklarının başlangıcı ve klinik seyri cilt biyolojisi ile ilişkilidir. Araştırmalarda bu durumların beslenme düzenlerinden ve diyet müdahalelerinden önemli derecede etkilendiği, temel besinlerin cildin yapısal ve fonksiyonel bütünlüğü üzerinde yararlı etkilerinin olduğu, cilt görünümünü ve sağlığını iyileştirdiği gösterilmiştir” dedi.
YAŞLANMA SÜRECİNDE ÖNEMLİ ETKİSİ VAR
Dengeli bir beslenmenin cildin yaşlanma süreci üzerindeki etkisinin de kanıtlandığını vurgulayan Dyt. Usta, şunları söyledi:
“Besinlerdeki fonksiyonel yaşlanma karşıtı bileşenler arasında cilt bileşenlerinin sentezinde ve metabolizmasında yer alan ve cilt bileşenlerinin bozulmasını önleyen ve yapısal bütünlüğünü koruyan maddeler yer almaktadır. Vitaminler, mineraller, yağ asitleri, eser elementler, antiinflamatuar bileşenler sayesinde besinler cilt sağlığını desteklemektedirler.”
RENGÂRENK SEBZE VE MEYVELERDEN GÜNDE 5-7 PORSİYON TÜKETİN
Sebze ve meyvelerin yüksek polifenol içermeleri sebebiyle cilt dokusunun korunmasına destek verdiğinin altını çizen Dyt. Usta, “Rengârenk sebze ve meyvelerden günde 5-7 porsiyon (2-3 porsiyon meyve, 3-4 porsiyon sebze) tüketmek, sağlıklı bir cilt için atılabilecek önemli bir adımdır” diye konuştu.
HAVUÇ, ÇİLEK VE KURUYEMİŞ CİLT SAĞLIĞINI DESTEKLİYOR
Dyt. Usta, hangi sebze ve meyvelerin cilde nasıl etkileri olduğunu şöyle sıraladı:
“Havuç: Göz sağlığına faydaları ile bilinen havuç, cilt sağlığı için de önemli bir rolü olan A vitamininden oldukça zengin besindir. A vitamini, sağlıklı cildin korunmasına yardımcı bir vitamindir. Eksikliği halinde kuru ve pullu bir duruma neden olan ‘hiperkeratoz’ gibi cilt sorunları riskini artırabilir. Havucun içerdiği zengin antioksidanlar, cildin güneş yanığından korunmasına, elastikiyeti, nemi, dokuyu, kırışıklıkları ve yaşlılık lekelerini iyileştirerek cildin yaşlanmasını yavaşlatmaya yardımcı olabilmektedir. Ayrıca domates, yumurta sarısı, ıspanak, organ etleri de zengin A vitamini kaynaklarıdır.
Çilek: Çilek, C vitamini, antosiyaninler, fenolik asitler ve flavonoidler gibi cilt sağlığını destekleyen ögeler açısından zengindir. C vitamini, cilt bütünlüğünü ve bariyerini koruyarak cilt yaşlanmasını geciktirmekte, kolajen sentezinde aktif rol oynayarak cilt elastikiyetini sağlamaktadır. Çileğin yanı sıra, kapya biber, kivi, maydanoz, semizotu gibi besinlere de zengin C vitamini içermeleri sebebiyle beslenmede yer verilmelidir.
Kuruyemişler: Sert kabuklu yemişler cildimizi besleyen önemli maddeler içermektedirler. Cilt yaşlanmasının sebeplerinden biri olan serbest radikal hasarıyla mücadele eden E vitamini açısından zengindirler. Antioksidan bir vitamin olan E vitamini güçlü fotokoruyucu, sıkılaştırıcı, nemlendirici ve yaşlanma karşıtı özellikler gösterir. Ayrıca epidermis ve dermisin elastikiyetini, yapısını ve yumuşaklığını iyileştirdiği gösterilmektedir. Zengin çinko ve selenyum kaynağı olmaları nedeniyle antiinflamatuar özellik göstererek kırışıklıkları önleme, cilt enfeksiyonlarını ve hastalıklarını önlemede etkilidir.
Balık: Balığın içerdiği yüksek Omega-3 yağ asitleri cilt fonksiyonunda önemli rol oynamaktadır. Omega-3, ciltteki kızarıklığı, tahrişi ve sivilceyi azaltmaya yardımcı olabilecek antiinflamatuar özelliklere sahiptir. Ayrıca cildin zararlı ultraviyole ışınlarından korunmasına ve genel dokusunun ve neminin iyileştirilmesine yardımcı olabilirler.
Su: Su vücudun hayati bir bileşenidir, vücutta dengenin ve doku fonksiyonunun korunmasını kolaylaştırır. Vücutta su eksikliği doku dehidrasyonuna ve fonksiyonel bozukluklara (yaşlanma ve iltihaplanma gibi) neden olabilmektedir. Araştırmalar günde en az 2 litre su içmenin cilt fizyolojisini önemli ölçüde etkilediğini ve cildin yüzeysel ve derin nemlenmesini desteklediğini göstermektedir.
Polifenoller: Polifenoller, bitki dünyasında yaygın bulunan, çiçeklere ve meyvelere kırmızıdan sarıya ve maviye kadar renk veren bileşiklerdir. Cilt yaşlanmasının önlenmesinde ve cilt hücrelerinin ultraviyole radyasyonuna ve fotoyaşlanmaya karşı korunmasında etkilidir. Zerdeçal, nar, yeşil çay, kekik, yaban mersini, üzüm ve üzüm çekirdeği zengin polifenol kaynaklarıdır.”
CİLDİN ERKEN YAŞLANMASINA YOL AÇAN HATALAR
Son olarak cilt sağlığını olumsuz etkileyebilecek durumlardan bahseden Dyt. Usta, “Yetersiz protein alımı cilt kuruluğu, cilt hastalıkları gibi durumları tetikleyebilmektedir. Protein aynı zamanda vücudun kolajen üretimini desteklediğinden yumurta, et, balık gibi protein kaynaklarının yetersiz tüketimi cilt yaşlanmasını hızlandırarak cildin elastikiyetini kaybetmesine sebep olabilir. Sigara içmenin cilt kalınlığını değiştirebildiği ve cilt pigmentasyonunu hızlandırdığı, alkol alımının ise yüz derisi ve hacminde değişikliklere neden olduğu, tütün ve alkole maruz kalma miktarı ve süresiyle yüzdeki yaşlanma derecesinin arttığı bilinmektedir.
Bunun dışında, yüksek yağlı diyetler ciltte oksidatif stresi ve inflamatuar yanıtları tetikleyerek ve protein sentezini azaltarak cildin iyileşmesini geciktirebilmekte ve cilt hasarına neden olabilmektedir. Kömür ateşinde pişirme, kızartma gibi pişirme yöntemleri ise vücutta serbest radikal üretimini tetikleyerek cilt hasarına sebep olabilmektedir. Bu sebeple buharda haşlama, fırınlama, düşük ısıda pişirme gibi yöntemler uygulanmalıdır. Yüksek şeker alımı da oksidatif hasara sebep olarak cilt yaşlanmasını hızlandırabilmektedir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.