Sadece bir baba mı? Bana kalırsa dünyanın en zor şeylerinden biri de eş seçimidir. Toplumuzda şöyle bir yanlış algı var bir kadın iyi bir erkeğe denk gelirse her şey tamamdır.
Soruyorum: Evlilik kadın olsun, erkek olsun karşılıklı değil midir?
ÖNCELİKLE
Babalarımızın yetişkin yaşamlarımız üzerindeki etkisini bir düşünün. aynı şekilde annelerimizin. Seçtiğimiz eş her şeyden önce çocuklarımıza gelecekte birer anne baba olur. Bizlere seçtiğimiz eş neler katabilir? Biz neler katabiliriz? Bizim hayatımızdan neler çalabilir, götürebilir? Bunları ve daha fazlasını sorgulamalıyız.
Babadan genetik kod harici neler alırız?
Hayatta yaşamımızın içinde ilerleme gücümüzü babamızdan alırız.
İster kabul edelim ister etmeyelim. Sevelim ya da sevmeyelim yaş ilerledikçe bir takım özelliklerimiz giderek onlara benzer.
Baba güçtür, gölgedir, onun varlığıyla korunur, onun desteğiyle kendimize inanırız. Cesaret bulur, onun verdiği güvenle dış dünyaya güvenmeyi öğreniriz.
Onun açtığı alan ile içsel gücümüzü fark ederiz, keşfederiz.
Baba dış dünyayla ilişkilerimizi simgeler
“Neden böyle?” dediğimiz tüm sorularımızın cevabı babamız ile aramızdaki ilişkilere kapıyı açar.
Anne ile bebek arasında oluşan o ilk bağ sanki bir çember gibidir. Önceleri çemberin ilk dışında kalan kişi babadır. Bebeğin çember dışında ilişki kurduğu ilk kişidir. Beynimizin hâlâ ilkel işlevleri sürdürdüğü kısımları var. Evet, eski mağara çağlarında değiliz ama korunmak bir yandan içgüdüsel. Bu nedenle pek çok kadın korunma ihtiyacını gidermek, erkeklerle kurdukları ilişkide korunduklarını hissetmek istiyor. Erkek figürü hâlâ koruma görevini simgeliyor. Sizce bu ne kadar doğru?
Çocukluğa gidelim...
Babanın anneye nasıl davrandığını gözlemleyen, nasıl bir ilişki içinde olduğunu sürekli kayıt altına alan minik bireyler var. Anneyi ne kadar sevdiğini, ona ne kadar saygı duyduğunu, kurduğu ilişkiye özen gösterip göstermediğini, ne kadar önemseyip, değer verdiğine sürekli bakar. Sonra döner annesine de bakar… Annenin ilişkide güvende hissedip hissetmediğine. Çocuk ikili ilişkileri ilk evde öğrenir çünkü .
Babanın duygusal ya da fiziksel yokluğu, bizdeki baba eksikliği, şiddeti, istismarı, iletişimi, öğrettikleri yetişkin hayatlarımızda devam edebilme gücümüzü etkiliyor.
Küçük çocuklar bir gün elbet büyüyor ama öğrendikleri hep zihinlerine kazınıyor.
Her zaman iyi babalara sahip olmaya biliriz. ‘İYİ’ kavramı zaten kişiden kişiye değişir.
Döven, küçümseyen, önemsemeyen, hakaret eden, aşırı otoriter kuralcı, alkol bağımlısı, evi ihmal edip gelmeyen, dinlemeyen, korumayan, desteklemeyen, cesaretlendirmeyen, inanmayan, babalar ile büyüyen çocuklar ileride malesef özgüvensiz ve anksiyetesi yüksek yetişkinler olarak hayatlarına devam ediyorlar.
Hani bazen kocaman yetişkinler olduğumuz halde içimizi bir his kaplar. ‘Desteklenmiyorum’ HİSSİ bir işe başlarken cesaret edememe, genellikle babanın fiziksel ya da duygusal yokluğundan gelir çoğu zaman bu his. Bir şeyleri başarabilme ya da değiştirebilme gücü, kendimize olan inancımız, babamızın bizimle ve ailesiyle kurduğu ilişkiyle yakından ilişkilidir. Buralarda tıkandığımız bir problem varsa tekrar gözden geçirmeye ihtiyacımız vardır.
Baba çocuğa arkasında hissettiği dayanak ve gücü simgeler.
Çocuğun hayatında böylesine önemli bir simgenin kötü davranması çocukta hayat boyu bir çelişki yaratır. Güvenip sırtımızı dayayacağımız kişinin bize zarar vermesine şahit olmak hep insanlar ile olan ilişkileri sorgulamaya sebep olur.
Kime güveneceğim?
Neden?
Nasıl güveneceğim? gibi sorular sürekli sormamıza ve karmaşa yaşamamıza neden olur.
Ama duyguların kaynağını bilmek, sorunların başlangıç noktasını fark etmek her şey için güzel bir başlangıç olabilir. Kendinize bir iyilik yapın ve sorunları birlikte paylaşarak, yardım alarak çözelim.