MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Rusya’nın ayrılıkçı bölgeleri tanıması yangına körükle gitmektir” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı olan Duma’da ayrılıkçı Donetsk ve Luhansk bölgelerinin ayrı birer bağımsız cumhuriyet olarak tanınmasını içeren tasarının onaylanarak Putin’e sunulması yangına körükle gitmekten başka bir anlam taşımamıştır” dedi.
MHP Lideri Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, geçtiğimiz hafta eski nişanlısı tarafından öldürülen 16 yaşındaki Sıla Şentürk cinayetini hatırlatıp, kadın ve çocuklara şiddet uygulayanların en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini belirterek, “Şiddete tolerans gösterilemez, iyi niyet hali uygulanamaz, pişmanlık hükümleri tatbik edilemez. Aksi olursa şiddet teşvik edilmekle kalmayacak, bir bakıma ödüllendirilmiş olacaktır. Kadına yönelik saldırılar maneviyat ve medeniyet ilkelerimizin çiğnenmesi, haklı yere övündüğümüz değerlerin gölgelenmesi demektir” dedi.
‘AYRILIKÇI BÖLGELERİN TANINMASI YANGINA KÖRÜKLE GİTMEKTİR’
Ardından Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilime değinen Bahçeli, iki ülke arasındaki yüksek gerilimin günbegün boyut değiştirdiğini ve gerginliği tırmandıran söz ve eylemlerin gittikçe yoğunluk kazandığını işaret ederek, “Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı olan Duma’da ayrılıkçı Donetsk ve Luhansk bölgelerinin ayrı birer bağımsız cumhuriyet olarak tanınmasını içeren tasarının onaylanarak Putin’e sunulması yangına körükle gitmekten başka bir anlam taşımamıştır.
Üstelik Putin, çözüm ortamının yeşerebilmesi için bu iki bölgeye Minsk Anlaşmaları çerçevesinde özel statü verilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu durum Ukrayna’nın fiilen güneyinden sonra doğusundan da bölünmesinden başka bir anlama gelmeyecektir. Hem ABD hem de Rusya şu andaki statüko çerçevesinde söylersek, barış ve istikrara hizmetten ne yazık ki uzaklara savrulmuşlardır. ‘Rusya’yla güvenlik konularında müzakereye açığız’ diyen Biden, bir yönüyle Ukrayna’nın egemenlik haklarını da zedelemiştir. Bizim bildiğimiz, Ukrayna’nın vesayet altında olmadığı, iradesini yabancı başkentlere devretmediğidir. Ukrayna’nın geleceğini veya güvenliğini konuşacak tek mercii bu ülkenin yönetimini teşkil eden kişiler, daha doğrusu tüm Ukrayna vatandaşlarıdır” dedi.
‘SAVAŞ İNSANLIĞIN KAYBETMESİDİR’
Bahçeli, Rusya-Ukrayna arasında muhtemel bir savaşı kesinlikle doğru bulmadıklarını vurgulayarak, “Bu cinayet teşebbüsüne hiç kimsenin ortak olmamasını temenni ediyoruz. Barış, huzur ve istikrarın kökleşmesi için diplomasi ve diyaloğun tek çıkar yol olduğuna inanıyoruz. Savaş yanlıştır, insanlığın kaybetmesidir. Ayrıca savaş çığırtkanlığı yapan, ‘savaş çıktı çıkıyor’ yaygarası koparan ülkelerin asla iyi niyetli olmadığı kanaatindeyiz. İtidalli, ihtiyatlı, sağduyulu ve soğukkanlı politikalar her ülkenin çıkarınadır. Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne mutlaka saygı duyulmalıdır. Rusya’nın bu konudaki sorumluluğu ziyadesiyle fazladır” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’Yİ KÖTÜLEMİŞ, KÖTÜ GÖSTERMİŞTİR’
Dünya Rusya-Ukrayna arasındaki cepheleşmeye kilitlenmişken, Münih Güvenlik Konferansı’na katılanlar arasındaki bir ismin de gözlerine çarptığını vurgulayan Bahçeli, “Türkiye’yi temsilen Milli Savunma Bakanımız bu konferansa katılmışken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının da Münih’e gitmesi dikkat çekmiştir. Belediyenin işleri bitti de sırayı Münih Güvenlik Konferansı mı aldı? İstanbul Belediye Başkanı Münih’te hangi sıfat, hangi görev, hangi sorumlulukla bulunmuştur?
Bu şahıs ne geziyor Münih’te? Şayet bizim bilmediğimiz, sır gibi mahfuz tuttuğu bir görevi varsa söylesin de öğrenelim. Üstüne vazife olmayan konularda görüş bildirmeye meraklı bu belediye başkanı, Rusya-Ukrayna arasındaki barışçıl diyalog için hazır olduklarını açıklamış. Diğer yandan açık açık Türk demokrasisinin yetersizliğinden bahsetmiş. İstanbul’un demokrasiye aç olduğunu, Türkiye’de demokrasinin sakatlandığını ama ölmediğini, kurumların yıprandığını, Avrupa değerlerine ve demokratik normlara özlemin arttığını ifade etmiş.
İstanbul Belediye Başkanı, hiç utanmadan, hiç sıkılmadan, hiçbir yüz kızarıklığı emaresi göstermeden Türkiye’yi kötülemiş ve kötü göstermiştir. Bu jurnalciliktir, köksüzlüktür, kimliksizliktir, skandal bir rezalettir. Türk milletinin oyuyla seçilen bir belediye başkanının yabancı ülkelerde milletin irade, tercih ve takdirinden şikayet etmesi kararmış ve fosilleşmiş zihniyetini ele vermiştir” dedi.
‘PKK İLE BULUŞMAK DEMEKTİR’
Bahçeli, İmamoğlu’nun Almanya Gıda ve Tarım Bakanı Cem Özdemir ile görüşmesini de eleştirerek, “Türk ve Türkiye düşmanlığı aleni olan, PKK ve HDP sevdasını her fırsatta dile getiren devşirilmiş sözde siyasetçi Cem Özdemir isimli şarlatanla fotoğraf çektirip kucaklaşması soysuzluğun ete kemiğe bürünmesidir. Bu Türkiye muhalifi çürümüşle aynı kareye girmek, beraberce gülücükler saçmak PKK’yla buluşmak demektir, HDP’ye zeytin dalı uzatmak demektir, haçlı emellerine ikram demektir, bölücülüğe hizmet demektir, şerefli bir davranış da sayılamayacaktır.
İstanbul sorun yumağı olmuşken, Münih’te gezen, siyaset cambazlığına heves eden, destek toplamaya çalışan, kulis yapmaya kalkışan İmamoğlu’nun İstanbullu kardeşlerimin iradesini hiçe saydığı, batının maşalığına talip olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştır. İstanbul demokrasiye aç olsaydı, sen ekmeğe muhtaç olurdun. İstanbul demokrasiye aç olsaydı, Münih’in yolunu zor bulurdun. Türkiye’de demokrasi sakat olsaydı, belediye başkanlığı koltuğuna oturmayı ancak rüyanda görürdün” ifadelerini kullandı.
‘BU SUÇÜSTÜ HALİDİR’
Bahçeli, 6 muhalefet partisi liderinin toplantısını da hatırlatarak, “CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yuvarlak masanın altında yuvarlanan bölücülük odağı HDP’yi daha fazla saklayamamış, en sonunda HDP’nin yok sayılamayacağını, demokrasi konusunda özel bir vurgusu olduğunu söylemek durumunda kalmıştır. İşte bu suçüstü halidir. İşte bu itirafname CHP-PKK-HDP ve diğer zillet partileri arasındaki onursuz ilişkiyi tekraren gözler önüne sermiştir. Zira HDP’lilerin periyodik olarak dile getirdikleri tehditvari beyanları zilletin diğer ortaklarını fazlasıyla uyarmış, dahası uykularını kaçırmış ve masanın altındaki bölücü köstebeğin sisli yüz hattının netleşmesini sağlamıştır” dedi.
’28 ŞUBAT’TA BAŞBAKAN YARDIMCISI OLDUĞUMU İSPAT ET’
Bahçeli, Ahmet Davutoğlu’nun “Bu memlekette 28 Şubat’tan son bahsetmesi gereken kişi Sayın Bahçeli’dir. Çünkü 28 Şubat’ın Başbakan Yardımcısı Bahçeli’dir” sözlerini anımsatarak, “Bak Davutoğlu, benim 28 Şubat 1997’de Başbakan Yardımcısı olduğumu ispat etmezsen namerdin en önde gidenisin, bu iddianı belgelendirmezsen müfteriliğin, münafıklığın, müzevirliğin, müfsitliğin en ileri, en zirve, en menfur ismi olarak anılacaksın.
Milliyetçi Hareket Partisi 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimden başarıyla çıkmış, 28 Mayıs 1999 tarihinde kurulan 57’nci Koalisyon Hükümetine katılmıştır. 28 Şubat post-modern darbe girişimi ise 1997’de vuku bulmuştur. Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu, tıpkı üzümün üzüme baka baka karardığı gibi, birbirleriyle düşe kalka yalan makinesine dönüşmüşlerdir. Müslüman yalan söylemez, söyleyemez. ‘İnsanım’ diyen yalana bel bağlamaz, bağlarsa insan olamaz. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun ’28 Şubat mağduruyum’ demesi masaldır; çünkü sahip olduğu zihniyet 28 Şubat’ın azmettiricisi, provokasyon merkezidir” dedi.
‘İKTİDAR ŞARKIYLA YIKILMAZ’
Bahçeli, Tarkan’ın ‘Geççek’ şarkısına ilişkin de, “Tarkan ‘geçecek’ diyor, bunu da Anadolu’da yaygın bir ağız şivesiyle söylüyor. Elbette geçecek, zor günler geçecek, zillet geçecek, terör geçecek, sıkıntılar geçecek, salgın geçecek, felaketler geçecek, sorunlar bitecek, Allah’ın izniyle de buna az kaldığı görülecek. 6 rakamına lütfen dikkat buyurunuz, bu rakamı ters çevirdiğimizde tabiatıyla 9 rakamı ortaya çıkar.
Mesele bakmak değil, görmek, görüleni tüm berraklığıyla göstermektir. Biz 6’ya bakınca gördüğümüz 6 oktur, yuvarlak masa çevresinde kurulan tuzaktır, tertiptir, tezgahtır, karamsarlıktır, kumpastır, Türkiye’nin sırtına bindirilmek istenen ağır külfettir. 6’yı çevirip 9 rakamına bakınca da gördüğümüz huzurdur, havaya kaldırılan 9 tuğdur, parlayan 9 ışıktır, sosyal ve ekonomik sorunların süratle geçeceğinin müjdesidir, Cumhur İttifakı’nın 2023’te açık ara öne geçeceğinin simgesidir. Nitekim çoğu gitmiş azı kalmıştır.
Tarkan şarkı sözleriyle Covid-19 dönemini kast ettiğini söylüyor; ‘hayır’ diyorlar, ‘iktidarı kast ettin’, onların gideceğini söyledin dayatmasında bulunuyorlar. Niyet okuyucuları mevzi üstüne mevziye girerek fitne yayıyorlar. Ayıptır ayıp, bu saptırmanın, bu kandırmacanın, bu gafilce inadın kime ne faydası vardır? İktidar şarkıyla kurulmadı, hükümet şarkıyla oluşmadı, velev ki iddialar doğru olsa bile bir şarkıyla yıkılmaz, yıkılamaz, bu tekerlek bu tümsekte kalamaz” diye konuştu.