Yıllar geçiyor biz yaşlanıyoruz saçlarımız beyazlıyor gözlerimiz görmüyor kulaklarımız duymuyor. Hızlı yürüyemiyoruz bazen bir baston yeni dostumuz oluyor. Çocuklarımız bile az konuşuyor eskileri anlatıyor diye çoğu zaman konuşamıyoruz. Bizim zamanımız da diye başlayan cümlelerimiz oluyor. Sevgiyi ve saygıyı bulamıyoruz. Geldik mi gidiyor muyuz?
Evet yaşlıyız diyoruz son günlerimizi en azından kendi işlerimizi yaparak geçirmek istiyoruz. Yirmi beş yıl çalışıp ev alamayan emekli olduğu halde geceleri bekçilik yapan üniversiteyi bitirdiği halde iş bulamayan çalıştığı halde geçinemeyen insanların olduğu bir hayatı hep yaşıyoruz. İstekleri bitmeyen parayı gönlünce harcayan bilmem kaç yüz tane ayakkabım var diye televizyonlarda boy gösteren ünlü olduğunu zanneden peşinden kameraların koştuğu bir hayatı da yaşayanları görüyoruz.
Doğuda soğukta monta bota ihtiyacı olan saatlerce yol yürüyerek okula gitmeye çalışan, üniversite sınavını dereceyle kazanan başarısını tarlada öğrenen gençlerin olduğu hikayeleri duyuyoruz. Barajı bile zar zor geçen parayı yatırdığında istediği bölüme giren gençleri de görüyoruz. Düğün yaptığında saraylarda evlenip haber olan gelinlik tüllerini yurt dışından getirdiğini konuşan beş ay sonra boşandığını ilan eden insanların haberlerini de seyrediyoruz. Sevdiğiyle evlenemeyen gelinliği kiralamakta bile güçlük çeken orta yaş gurubu anne ve babasına borç yükleyerek evlenen gençleri de görüyoruz. Yılda bir iki gün bir yere tatile gitmeye çalışan, hiç gidemeyen, yedikleri lüks yemekleri lüks tatilleri paylaşmayı görev edinen insanları da seyrediyoruz.
Yakın zaman olan bir deprem felaketi ile silkelendik can ve mal kayıpları oldu. Yardım elleri uzandı herkes ekmeği bölüşmeyi aynı çadırda yatmayı yardım etmeyi hatırladı. Bir gecede 11 şehir ertesi sabahı göremedi. Kimse evsiz aç açık kalmasın. Gönül bunu istemez herkes tek yürek olmayı hatırladı yaralar sarılmaya devam ediliyor. Allah CC herkesten razı olsun. Bütün ülkeler yardım edebilmek için yarıştılar. Tüm Türkiye Güneydoğu’ya aktı. Kısacası herkes insanlığını hatırladı. Soruyorum size bedeniniz mi yaşlanıyor? Ruhunuz mu? Yaşadıkların ruhunu acıtıyor seyrettiklerin içini acıtıyor sonra miden ağrıyor başın ağrıyor doktora gidiyorsun depresyon diyor? İlaçlar içerek uyumaya çalışıyorsun. Bilmediğin hastalıkları yaşıyorsun. Yıllarca kendini unutarak çalıştığın biriktirdiğin parayı sağlığını kazanmak için harcıyorsun.
Bir çocuk on sekiz yılını yetimhanede geçiriyor. Bir yaşlı huzurevinde hayata gözlerini yumuyor ise hayatın derdi tasası ruhumuzu vaktinden önce yaşlandırıyor. Sürekli katlandığınız trafik mutlu olmadığınız işyeri sizi sevmeyen akrabalar sürekli hatanızı arayıp konuşan bir çevre. Hep olumsuz örnekleri anlattım hiç güzel bir şey yok mu dediğinizi duyar gibiyim.
Dünyaya gelme sebebin sana verilen ömür ana rahmine düştüğünde yazılmıştır. Bir üstada sormuşlar sadaka nedir demişler. Gülersin insanlığının sadakası bildiğini paylaşırsan ilminin sadakası paranla alırsan malının sadakası demiş en güzeli tüm verdiklerin ruhuna şifa olarak geri döner işte sadaka budur demiş. Biz vermeden almaya devam edersek daha çok kötü örnekleri görerek yaşamaya devam ederiz. Beden yaşlanmadan ruh çoktan çöküşe geçmiş olur. Hayatınız bazen birilerinin gülümsemesine vesile olun bu da bir sadakadır. Ruhlarımız genç bedenlerin içinde yaşlı olarak gezmesin. Vermek sizi azaltmaz aksine artırır.