RTÜK, Halk TV ve Tele1’e yönelik alınan yayın durdurma kararlarıyla ilgili açıklama yaptı. Açıklamada milletvekili Ahmet Şık’ın Halk TV’deki katıldığı programda söylediği sözlerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırlarını korumakla ve halkın güvenliğini sağlamakla görevlendirilmiş kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını rencide edici olduğu vurgulandı.
Tele 1 sunucusu Can Ataklı’nın uzaktan eğitim kapsamındaki bir dersteki başörtülü öğretmen hakkındaki sözlerini ise “kin ve nefret temelinde kışkırtıcı, ayrıştırıcı ve hedef gösteren nitelikte yayın” olarak değerlendirdi.
RTÜK‘ün yaptırım kararlarını 6112 Sayılı Kanuna göre aldığını, kararları yasada belirtilen yayın ilkelerinin ihlal edilmesi durumunda verdiği anlatılan açıklamada, “İzleme uzmanları sorumlu oldukları yayınları hem bağımsız olarak hem de ALO 178 RTÜK İletişim Merkezi gibi çeşitli kanallardan gelen vatandaş, kurum ve kuruluş şikayet ve bildirimleri üzerine değerlendirmekte ve raporlarını hazırlamaktadır. Tanzim edilen raporlara ilişkin kararlar ise TBMM’de grubu bulunan siyasi parti kontenjanından seçilen 9 Üst Kurul Üyesi tarafından alınmaktadır “denildi.
Açıklamanın devamında Halk TV‘de 13 Mart 2020 tarihli yayınlanan “Medya Mahallesi” programına konuk olan Milletvekili Ahmet Şık’ın söylediği “…Türkiye Suriye’de.… başka bir ülkenin toprağında tam adıyla işgalci bir güç olarak, bir gücün temsilcisi olarak birileriyle savaşmaya ve ölmeye gönderilmiş yani” şeklindeki sözlerinin uzman raporuyla tespit edilip, kaydedilerek, “Yayında sarf edilen sözlerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırlarını korumakla ve halkın güvenliğini sağlamakla görevlendirilmiş kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını rencide edici ve hafife alıcı nitelikte olduğu aşikârdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın yüklediği sorumluluğu aşar nitelikte yapılan yorumlar, devletimizin ulusal güvenlik politikasına göre başarıyla yürüttüğü operasyonları karalama çabasından öteye gitmemiştir. Kendi hudut güvenliğini sağlamaya çalışan devletimizin Suriye topraklarında işgalci olarak gösterilmeye çalışılması hiçbir şekilde onaylanabilecek bir tavır değildir. Program sunucusunun da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı böylesine ifade ve suçlamalara müdahale etmemesinin kamusal sorumluluk anlayışı ile bağdaşmadığı ortadadır ” denildi. Bu nedenlerle yayının 6112 Sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlık ve bağımsızlığına, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılâplarına aykırı olamaz” hükmünü ihlal ettiğinin sabit olduğu ifade edilerek, Halk TV’ye söz konusu kanun kapsamındaki, ‘Verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına, ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir” maddesince işlem gerçekleştirileceğinin tebligatta bildirildiği ve ‘yayınlarda daha hassas davranmalarının talep edildiği’ ifade edildi.
Söz konusu bildirime rağmen 16 Haziran 2020 tarihinde yayınlanan aynı programın başka bir bölümünde sunucu Ayşenur Aslan’ın“..ne zaman ki içerde sıkışılsa hemen gözleri dışarıya çevirirler. Dün mesela Pençe Harekatı, Kuzey Irak’a bomba atmışız, ben bu Pençe Harekatlarını, Kartal Harekatlarını, efendim işte Şahin Harekatını ne derseniz onun adına .….. artık yani ben utanıyorum” cümlelerini kullandığı, konuk Hüsnü Mahalli’nin de, “ …ya kardeşim Türkiye Libya’da ne yapıyor? Yani neyin peşinde?… Şimdi dolayısıyla Mısır’ı karıştıralım, Sudan’ı karıştıralım, Cezayir’de İslamcılar var Cezayir’i…” ifadelerini dile getirdiği belirtilerek, “Üst Kurulumuzun 01.07.2020 tarihindeki toplantısında ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, idari tedbir olarak Halk TV’nin yayınlarının beş (5) gün durdurulmasına karar verilmiştir” denildi.
Tele1‘de 23 Mart 2020 tarihinde yayınlanan, ‘Gün Başlıyor’ programında, sunucu Can Ataklı’nın koronavirüs nedeniyle geçilen uzaktan eğitim kapsamındaki derslerin birinde başörtülü bir öğretmenin yer almasının çok yanlış ve facia olduğu şeklinde yorumlar yaptığının da izleme uzmanlarının raporlarınca sabit olduğu vurgulanan açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
“Üst Kurul söz konusu programda, başörtülü insanların dini tercihleri nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakılarak, karşılıklı hoşgörü üslubunu zedeleyebilecek nitelikte, kin ve nefret temelinde kışkırtıcı, ayrıştırıcı ve hedef gösteren nitelikte yayın yapıldığını belirlemiştir. 6112 Sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan; ‘Irk dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz’ hükmünü ihlal eden yayını değerlendiren Üst Kurul, yüzde 5 oranında idari para cezası uygulanmasına ve idari tedbir olarak program yayınının beş (5) kez durdurulmasına karar verilmesini takdir etmiştir.”
Tele 1’e işlemin yapılan tebligatta bildirilerek, yayınlarda daha hassas davranmaları talep edildiği vurgulanan açıklamada, “Söz konusu bildirime rağmen Tele 1 Ana Haber Bülteni’nde program konuğu Cemil Kılıç, şu ifadeleri kullanmıştır; “Türkiye’de teokratik bir rejim kurulmaya çalışılıyor, Diyanetin yaptığı bütün açıklamalar bu anlayışı destekliyor. Türkiye’de kurulmak istenen teokratik halife sultan rejimi Diyanet tarafından takviye edilmeye çalışılıyor. …Belki aynı şekilde Cumhurbaşkanı’nın inanç dünyasını da İslam’ın içerisinde görmüyorum.” 24.05.2020 tarihinde ise, ‘Karanlıktan Aydınlığa’ isimli programa katılan aynı konuk bu yayında da ayrımcı bir üslup kullanmaya devam etmiş, toplumda kin ve düşmanlığa sebebiyet verebilecek türden ifadeler kullanmıştır. Cemil Kılıç’ın Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma yarışmasıyla ilgili olarak ise ‘Şimdi ilginç olan burada Allah yazısının altında Cumhurbaşkanı’nın resminin yansıtılmış olması. Bakın hepsi ellerini bağlamış sanki namaza duracaklarmış gibi ve hepsi Sayın Cumhurbaşkanı’na doğru dönmüşler’ sözlerini kullanmıştır.
Söz konusu programlarda ifade özgürlüğü hakkı kullanılırken uyulması gereken kurallardan ve sorumluluktan uzak şekilde, ayrıştırıcı bir dille, toplumun dini duygularını örseleyecek kelimelerin seçildiği, yürüttükleri hizmetler nedeniyle kurumların zan altında bırakıldığı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na yönelik toplumda kin ve nefret duygularına sebebiyet verebilecek nitelikte çok ciddi suçlamalarda bulunulduğu görülmüştür. Program sunucuları da herhangi bir müdahalede bulunmayıp, aksine söylenenleri onaylayan bir üslup ve tavır takınmıştır. Yayında, “Irk dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz” hükmünün tekraren ihlal edildiği tespit edilmiştir. Bu nedenle de yayınlarının beş (5) gün süreyle durdurulmasına karar vermiştir.”